Güncelleme Tarihi:
BALYOZ davasında 16’şar yıla mahkûm olan tutuklu subaylar, Deniz Kuvvetleri Adli Müşaviri Hâkim Albay Onur Uluocak ile Deniz Harp Okulu Kurmay Başkanı Albay Taylan Çakır, “bariz skandal” dedikleri şok bir iddiada bulundular. Hürriyet’e aynı konuda iki mektup gönderen iki albay, Balyoz soruşturmasında tutuklama istemiyle mahkemeye sevk edilen Deniz Kurmay Albay Osman Gündüz Bora Oğurlu’nun Cumhurbaşkanı tarafından aynı günlerde Askeri Yüksek İdare Mahkemesi (AYİM) üyeliğine atanması üzerine, ‘Balyoz dosyasını Yargıtay veya Yüce Divan’a kaptırmamak’ için serbest bırakılıp, hakkında savcılıkça takipsizlik verildiğini savundu.
143 SUBAYDAN TEK TAKİPSİZLİK
Albay Oğurlu’nun imzasız 3 ayrı dijital belge nedeniyle suçlandığını belirten Uluocak, “Atılı suç yönünden Oğurlu ile Balyoz mahkûmu 142 subay arasında hiç bir fark yok. Eğer AYİM üyesi Oğurlu hakkında dava açılsaydı, mahkeme görevsizlik kararı vermek zorunda olduğu için dosyayı elinden kaçıracak, Balyoz komplosu başarıyla yürütülemeyecekti” dedi. 66’sı tutuklu 143 subaydan (3. iddianame) takipsizlik kararı verilen tek isim Oğurlu idi. Oğurlu, tutuklama talebinden 3 gün sonra üçlü kararnameyle AYİM üyeliğine atandı. Avukatı bu atamayı gerekçe gösterip sivil mahkemede yargılanamayacağı itirazında bulundu, hakkında takipsizlik kararı verildi. “Çifte standardın ve maddi gerçekten kaçışın açık örneği” diyen Uluocak, şöyle devam etti:
AYNI OLAYDA 2 SUBAYA 16 YIL
“Ağustos 2011’de AYİM üyesi seçilen Deniz Kurmay Albay Osman Gündüz Bora Oğurlu da Balyoz şüphelisiydi. 22 Ağustos 2011’de, kuvvetli suç şüphesi iddiasıyla, tutuklama talebiyle mahkemeye sevk edildi. Beraber sevk edildiği subaylar tutuklandığı halde, sorgu hâkimine ‘Cumhurbaşkanı tarafından AYİM’e üye seçildiğini’ beyan eden Oğurlu serbest bırakıldı. Daha sonra da ‘suça ilişkin maddi delil yok’ denilerek takipsizlik kararı verildi. Bora Oğurlu’nun üzerine atılı eylemler açısından, dava açılan 142 sanıktan hiçbir farkı yoktur. Hatta sözde darbe senaryosuna göre kendisinin durumu birçok sanıktan daha ağırdır. Üzerine atılı 3 eylem vardı. Birincisi ‘Gölcük Bölgesi 5. Muhrip Filotillası Komodorluğu Müzahir Personel Listesi’ isimli dijital belgeyi oluşturmak, ikincisi sanal ve imzasız ‘Öncelikli ve Özellikli Görevlendirme Listesi’nde isminin bulunması, sonuncusu yine imzasız ve sanal ‘Plan Çalışmaları Personel Görevlendirmesi’ konulu yazıda Cem Gürdeniz ve Sinan Topuz ile birlikte ‘Özel Kurye’ olarak görevlendirilip darbeye teşebbüs etmekti. İki subay 18-16 yıl ağır hapis cezası aldı, kendisi hakkında dava açılmadı, çünkü:
TÜM SANIKLAR BERAAT EDECEKTİ
Eğer AYİM üyesi Albay Oğurlu hakkında dava açılsaydı, mahkeme dosyayı elinden kaçıracaktı. Şöyle ki; Oğurlu’nun eylemi için görev suçu dese, dosyayı ayırıp Yüce Divan’a, şahsi suç dese Yargıtay’a göndermek zorunda kalacaktı. Böylece tam bir maskaralık örneği olan dava dosyası özel mahkemelerin çevriminden çıkacaktı. Dahası Yüce Divan veya Yargıtay’daki adil bir yargılamada Oğurlu tutuksuz yargılanıp beraat edeceğinden ortaya iki farklı karar çıkacak, belki de Hâkimler ve Savcılar Kanunu 86. madde gereği ‘irtibat’ nedeniyle dava dosyası bütünüyle gönderilecek ve tüm sanıklar beraat edecekti. İşte bu durumun önlenmesi için Oğurlu hakkında baştan önlem alınarak dava açılmadı. Oğurlu da bizler kadar masumdur. Maksadım, kurulan tezgahın ne kadar derin ve ayrıntılı ve başarıya ulaşması için değişik meslek grubundan insanların (!) da katkılarını gerektirdiğini göstermektir.”
ASKER TUTUKLAMA MAHKEMELERİ BUNLAR
Kurmay Albay Taylan Çakır da, “Gerekçeli Yalan” başlığını verdiği mektubunda aynı olayla ilgili farklı bir noktaya işaret ederek şu çarpıcı iddiada bulundu: “Albay Bora Oğurlu’nun AYİM üyesi seçildiğini anlayan savcı, dosyanın yasalar gereği özel yetkili mahkemelerin çevriminden çıkmasına yol açmamak için sanık yapmadı. Ama hukuksuzluk bitmedi. Savcı ismi sadece 5. Muhrip Filotillası Komodorluğu Müzahir Personel Listesi’nde geçen Albay Serhat Dizdaroğlu’nu sanık yaptı. Ancak bu belgede geçen kişiler hakkında da dava açılmaması gerekirdi. Öyle ya, Oğurlu tarafından düzenlenen bu belge suç belgesi kabul edilmemişti. Mahkeme Dizdaroğlu hakkında beraat kararı vererek bu hatayı kamufle etmeye çalıştı. Maksadım kendisi de suçsuz arkadaşımızı itham etmek değil, hukuksuzluğu gözler önüne sermektir. Bu mahkemeler, askerleri tutuklamak için kullanılmıştır.”