Güncelleme Tarihi:
https://twitter.com/metehan_demir
Dün gece geç saatlerde Dublin’den döndüm. Salona girerken ekranda yine son dakikaları görünce irkildim. Genelde bizim son dakikalar malumunuz pek tarihi mutlulukları içermez. Öyle de oldu.
Bu kez yine ‘tarihi’ bir başarıya imza atarak, yine bir tarihi binamızı daha yakma becerisini göstermiştik. Haydarpaşa Garı, İstanbul’daki asırlık Milli Eğitim Binası derken zincirin son halkasına bu kez 150 yıllık Galatasaray Lisesi’nin şimdi üniversite olan o biblo gibi binasını eklemiştik.
Sabah Twitter’da ‘Şimdi de hedef önce Dolmabahçe ardından Topkapı Sarayı. Ha gayret yak-işlet-devret’ diye yazınca Bülent Mumay bana tebessümlü bir mesaj atarak ‘Çok haklısın bunun üzerine gitmek lazım’ dedi. Allah korusun inşallah böyle ismi Türkiye ile birlikte anılan tarihi yerlerde de yangın ve benzeri facialarla karşılaşmayız. Ama olayı da inşallah diyerek kendi üzerimize düşen sorumluluğu atma kolaycılığından da çıkarmalıyız. Elektrik kontağı ya da bir başka sebep, bu tür eski binalar daima risk altında olduğu için hassas yapılarından dolayı daima her tür alt ve üst yapısı kuralına uygun yenilenmelidir.
Ä°stanbul’da bir yetkili ‘Ne var canım elektrik aksamları artık çok tozlanmış, kalas araları iyice kurumuÅŸ. Yanması normal’ diye bir ÅŸey saçmalıyordu dün gece televizyonda… O zaman bu ilkel mantıkla yüzlerce yıllık binalarda hala günlük yaÅŸamın sürdüğü o Avrupa ÅŸehirlerinde her gün binlerce yangının çıkması gerekiyor. Haberler eÄŸer doÄŸruysa dün itfaiye müdürlüğü binanın önünde söndü diye zabıt tutarken asıl yangın o sırada baÅŸlamış. Bu da ‘tarihi bir baÅŸarı.’ÂRektörün de devam eden yangın sırasında daha soruÅŸturma açılmadan elektrik kontağına iÅŸi baÄŸlaması bir mühendislik dehası…
Şimdi o sorulara dönelim:
- İstanbul’da sayısı giderek hızla azalan bu tarihi binaların bu tür afetlere karşı belirli aralıklarla kontrolü ve yenilenmesi yapılıyor mu?
- Sırf kendi yakın çevresini koruyayım diye sabahtan beri ‘o ne yapsın, bu ne yapsın, biz ne yapalım’ diyenler var. Biri bir şey yapmadığı için bu olay oldu. Acaba ihmaller serisi, binanın bu tür olaylara karşı koruma önlemlerinin alınmamasının altında
*  Rektörün
* Vakfın
* Bağlı derneklerin
* Sorumluluk verildiği halde işini yapmayan alt birimlerin sorumluluk dağılım yüzdesi ne?
Tabi bir de sormadan geçemeyeceğim bir soru daha var. ‘Kulüple Vakfın ne alakası var, kulüp ne yapsın?’ deniliyor. Eğer Galatasaray camiası yeri geldiğinde ve kameralar önünde birbirine sırtını dayayabiliyorsa ve birbirinin isminden, varlığından güç alabiliyorsa kusura bakmasın ama burada da ‘senin işin, benim işim’ diye konudan sıyrılamaz.
Bugün bir kıdemli vakıf üyesi bana havaalanında ‘Metehan Bey, inanır mısınız şu Sneijder’ı getirdik. Çok da güzel oldu ama vakıf da dahil kendimizi asli işlerden çok takım meselelerine kaptırdık’ diye samimi bir itirafta bulundu.
O vakıf yetkilisi son bir soru da ekledi: ''İsteyen kızsın isteyen alkışlasın: Milyonlarca Euro verip Sneijder’ı getirdik çok güzel... Ama keşke birileri 150 yıllık bina bu hale gelmeden önce ön tedbirlerini almayı da düşünecek adımlar atsaydı… Yani elektrik aksamı için bir 50 bin Euro harcayıverseydi…''
Dedim ya takımla vakfın ne alakası var meselesi değil, birbiriyle aynı adı taşımak ve gerektiğinde o tarihi binalarda birlikte ‘tarihi poz’ veriyoruz diye yan yana durmanın vicdanıdır bu…
Â