Güncelleme Tarihi:
Beş dakika önce yazıma şöyle girmiştim.
Görüşme sürecinin devamında samimi miyiz?
Hem Türkler hem Kürtler, bu görüşmelerin gerçekten kalıcı bir barışla sonuçlanmasını istiyor mu?
İşte önümüzde fırsat.
Barış arzusunun ateşle imtihanı;
Samiyetin turnusol kağıdı.
Bu sürecin devamı için cesur insanlara, cesur adımlara ihtiyaç var.
Öyleyse bu olayda atılacak cesur adım nedir
BİR; DEVLET TARAFI
Türkiye Cumhuriyeti Hükümetinin bir yetkilisi çıkıp, Devlet adına, "Bu menfur cinayeti şidddetle lanetliyoruz" diyebilecek mi…
Sorusunu soracaktım.
"Yarını bekleyemedim" yazım tam yayına girecekken Başbakan Yardımcısı Bülent Arınç'ın açıklaması geldi.
Barış için görüşmeleri başlatan Hükümet cesur bir adım daha attı ve bizzat Başbakan yardımcısının ağzından bu cinayetleri lanetledi.
İKİ; KÜRT TARAFI
Anında ortaya atılıp, "Bu TC'nin salıdırısıdır" deyip işinden çıkmak yerine, serinkanlılıkla araştırmanın sonucunu bekleyebilecek mi?
Sevinerek gördü ki, Fransa'daki Kürdistan Dernekleri de bu olayı "Braşı a provokasyon" olarak niteleyen bir açıklama yaptı.
ÜÇ; TÜRK TARAFI
Anında ortaya atılıp, "Bu örgütün iç hesaplaşmasıdır" demek yerine, serinkanlılıkla olayın aydınlanmasını bekleyelim diyecek mi?
DÖRT, HEM TÜRK HEM KÜRT TARAFI
Anında çıkıp, "Bundan etkilenmeyeceğiz. Görüşmeler devam edecek" diyebilecek mi.
Çözüm konusunda kararlıysak işte önümüzde ilk "Güven sınavı"
Provokasyon hiç beklemediğimiz bir yerden geldi.
Türkler ve Kürtler bu provokasyona da süreci torpillemek isteyenlerin hiç beklemediği ters köşeden vermelidir.
Eli temiz olan her taraf, hiçbir şeyden korkmadan bu adımları atabilir.
Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ilk adımı cesur bir tavırla attı. üç kadına yapılan bu kalleş saldırıyı hiç çekinmeden, kendi içinden gelecek eleştirileri de dikkate almadan kınadı.
Onların militan falan olmasına da bakmadı.
Bu tavır herkesten ve taraftan çok Devlete yakıştı..