Güncelleme Tarihi:
Geç saatlerde çıkması beklenen Soner Yalçın, işlemleri hızlı yapılınca saat 20.30 sıralarında cezaevinden çıktı. Yalçın, cezaevi aracından indikten sonra oğlunu kucaklayarak öptü. Daha sonra yakınlarına sarılarak hasret gideren Yalçın basın açıklaması yaptı. Açıklamasına, " Buraya çok başka duygularla geldim. Başka sözler söyleyecektim ama söylemeyeceğim" diyerek başlayan Yalçın, " 75 yaşındaki bir Yalçın Küçük’e bu yapılmaz. Bu insan bir bilim insanı. Bu insanın kitapları dünya üniversitelerinde konuşuluyor. Bu insanın hepinizin boyu kadar kitapları var. Ben niye dışarıdayım, Yalçın Küçük neden içeride arkadaşlar. Bunu lütfen sizlere söylüyorum, bunun peşini bırakmayın.
"BU ÜLKENİN VİCDANI NEREDE"
Sadece Prof. Küçük değil burada Prof. Dr. Fatih Hilmioğlu da var. Bu insan bir rektör. Bu insan binlerce insana ameliyatlarla hayat vermiş. Bu insan kanser, bu insan işte böyle bir evladını kaybetmiş. Ve bu insanı içerde tutmakta neden inat ediyorlar. İşte prof. Dr. Mehmet Haberal, yazıktır, ayıptır bu ülkenin vicdanı nerde. Sadece birkaç tane onurlu gazeteciye mi kaldı bu. Nerede o ülkenin gazetecileri, bu insanlar nerede. Bu öğretim üyeleri nerede. Bir tek biz değiliz. Hepiniz ayağa kalkın" dedi.
BUNA KİMSE GÖZÜNÜ KAPATAMAZ
Yalçın, Odatv’de Ergenekon davasının yazdıkları için tutuklandıklarını belirterek, "Burada bir dava yok. Bu dava sadece Odatv davası değil. Biz Odatv’de Ergenekon’u yazdığımız için tutuklandık. Ben oradaki insanların büyük çoğunluğunu tanımam. Tanıdıklarımla da mahkemelik olmuşum. Ama bir gerçek var. Gazeteci gerçeğin yanında durur. Hakikate aşkla bağlıdır. Size sesleniyorum meslektaşlarım. Bu dönemde gazetecilik yapacaksanız buradaki zulmü görün. Burada bir zulüm var. Buna kimse gözünü kapatamaz.
"GAZETECİ GERÇEĞİN ARKASINDA DURUR"
Gazeteci sadece gerçeğin yanında durur. Biz gazeteciler kendimizi iktidarlara cemaatlere beğendirmek zorunda değiliz. Böyle bir sorumluluğumuz ve zorunluluğumuz yok. Kimseden izin alarak yazmayız. Biz kimseden izin alarak düşünmeyiz. Düşünürüz özgürce ve özgürce yazarız. Ve son olarak şunu söylemek istiyordum. Birileri Soner Yalçın’ı ve diğer yürekli, onurlu gazetecileri cezaevine atarak kalemini eğeceğini, kalemini kıracağını düşünebilir. Ama biz öyle olmayacağız. Çünkü biz cezaevinde yatmayı zindanda kalmayı Namık Kemal’den öğrendik.
Biz bu vatana hasret içinde sürgünde yaşamayı Nazım Hikmet’ten öğrendik. Biz Aziz Nesin’den, Sabahattin Ali’den, Rıfat Ilgaz’dan inadına gazete çıkartmayı öğrendik. Biz Abdi İpekçilerden, Uğur Mumculardan, Bahriye Üçoklardan, Hrant Dinklerden, Ahmet Taner Kışlalılardan, Hablemitoğlu’dan ölmeyi öğrendik. Ama bize yenilgiyi öğretemeyeceksiniz. Biz yenilgiyi öğrenmeyeceğiz ve inadına yazacağız" dedi.