Güncelleme Tarihi:
Milletimiz iyi bilir
“Canı pahasına şahadet aşkıyla ülkesi, milleti ve vatanı için mücadele eden kahramanlık ruhu işte budur. Bunun idrakinde olmayanlar var. Bu olaylar cereyan ederken biz farklı atmosferler içinde yaşayanları çok iyi biliriz. Ama biz de bu idrakin içinde görevimizi yerine getiririz. Başımızın öne eğik olmasını abartılı bir şekilde baş köşelere çekenlere sesleniyorum. Başımızın öne eğik olması birilerinden çekindiğimiz, korktuğumuz için değil, o andaki hüznümüz sebebiyledir. Ama sizler bunu ayırt edemeyecek kadar maalesef farklı atmosferin içinde ve buradan bile bir şeyler beklemenin gayreti içindesiniz. Bizim milletimiz kimin başı öne eğik olduğu zaman ne anlatmak istediğini çok iyi bilir. Biz başımızın dik olduğunu göstermiş bir kadro hareketinin öncüleriyiz. Kaybettiğimiz yavrularımız, askerlerimiz için ne kadar büyük üzüntü yaşıyorsak, onlar da candan, yardan serden geçerek o kadar büyük fedakarlık ortaya koydular. Topraklarımıza, cana, mala özellikle de birliğe, kardeşliğe kasteden bu hain örgüte karşı yılmadan, yorulmadan, usanmadan mücadele veriyoruz, vermeye devam edeceğiz. Bu çok boyutlu mücadele sürecinde böyle kazalar da yaşanabiliyor. İstenmeyen sonuçlar ortaya çıkabiliyor. Mücadelenin doğasından kaynaklanan acılar yaşanabiliyor. Yaşananlardan ders çıkararak kazaların, istenmeyen sonuçların tekrarlanmaması için tedbirler alarak bu mücadeleyi kararlılıkla sürdürmek durumundayız.
BİZE GERİCİ, YOBAZ DEDİLER
Bize gerici, yobaz dediler, softa dediler. Bunlar bilmez yapamaz başaramaz dediler. Bizi, bizim şahsımızda milleti tutucu gerici olmakla, cahillikle özdeşleştirmek istediler. Şu anda kimin ak kimin kara olduğu çok net biçimde ortaya çıktı. Onlar hala üniversitelerde yasakları savunurken, üniversiteleri milletin üniversite olarak dünyanın hizmetine açtık. Onlar başörtüsüne, sakala, kıyafete takılmış bir adım ileri gidemezken, bir çok ülkeden öğrenciye bu ülkede eğitim veriyoruz. 10 yıllar boyunca meslek liselerine neler çektirdiler, imam hatipleri öcü gibi, gerici yuvası gibi gösterdiler. Bu okullarda okuyan çocuklara adeta öcü muamelesi yaptılar.
İMAM HATİPLİLER İNŞA EDİYOR
Peki soruyorum ne oldu? 80’ler 90’lar boyunca tehdit olarak gösterdiğiniz o imam hatip okulları Türkiye’ye ne zarar verdiler? O imam hatip okullarının mezunları şu anda Türkiye’yi yeni baştan inşa ediyorlar. Şu anda 75 milyona efendilik için değil, hizmetkar olmak için mücadele veriyorlar. İmam hatip okullarını açtık. Tercih özgürlüğünü koyduk. Süreç tıkır tıkır istiyor. Eğitimden, öğrenmeden korkanlar, eğitime bu kadar yatırım yapmazlar. Bilimden korkanlar, eğitim öğretim altyapısında böyle devrim gibi uygulamaları gerçekleştiremezler. Onlar geriye baktıklarında kendi geçmişlerindeki baskıları, yasakları, zulümleri, toplum mühendisliğini görecekler. Ama biz ülkeye kazandırdığımız hizmetleri göreceğiz.”
Bu fakir için anlamlı gün
RECEP Tayyip Erdoğan Üniversitesi (RTEÜ), Türkiye Cumhuriyeti’nin siyasi ve ekonomik yapısının gelişmesi için gösterdiği üstün gayretleri nedeniyle Erdoğan’a fahri doktora unvanı verdi. Düzenlenen törende cüppesini giyen Erdoğan, şunları söyledi: “Bugün bu fakir için çok anlamlı bir gün. Bugüne kadar Türkiye’nin ve dünyanın bir çok üniversitesinde şahsıma fahri doktora unvanı verildi. Burada baba ana ocağım Rize’de kendi adımı taşıyan bir üniversiteden fahri doktora unvanı almak şahsım için farklı bir anlam taşıyor. Biz bir şey olmak için değil, bir şeyler yapabilmek için bu mevkilerde bulunuyoruz. Her gün başımızı yastığa koyduğumuzda bu ülke için, milletimiz için, tek tek şehirlerimiz, ilçelerimiz için hangi hizmetleri gerçekleştirdiğimizin, hangi adımları henüz atamadığımızın muhasebesini kendi içimizde yapıyoruz.
KENDİMİZİ HESABA ÇEKİYORUZ
Seçim döneminde milletin huzuruna çıkmak suretiyle milletin aynasından kendimize bakıyor, kendimizi muhasebeye çekiyoruz. Fani olduğumuzu, bir gün bu emaneti teslim edeceğimizi her an aklımızda tutuyor, milletimize ve Allah’a hesap vermek şuuruyla kendimizi hesaba çekiyoruz. Zira hesaba çekilmeden kendinizi hesaba çekiniz. Bu ilke ile yaşıyoruz. Hayırlı işler yapanlar milletin gönlünde yer edinir. Şerde yarışanlar ise milletin vicdanında mahkum edilirler, esefle yad edilirler. Sadece sokağa, üniversiteye ad verilmek suretiyle isimler yaşatılmaz. İsimler ortaya koydukları eserlerle milletin gönlünde silinmez yer edinirler. Milletin vicdanına mahkum edilenlerin isimleri bir bir tabelalardan siliniyor. Bu isimleri tabelalar değil millet yaşatacak, milletin vicdanı yaşatacak.”
Ferhat ile ‘Aslı’ örneği
RİZE’nin bir evladı olarak Karadeniz’de hayatından örnekler veren Erdoğan şunları söyledi: “Çocukluğumda babam yaz tatillerinde bizleri alıp buraya getirdiğinde durum ne idi bugün durum ne. Ah, ahh, şu Armenik dağının dili olsa da konuşsa. O otobüslerle seyahat ederken virajları alırken sıkıysa camdan aşağı doğru bak. Mümkün müydü? Değildi. Belli bir yere gelirsin araba kenara çeker, beklersin öbür araba gelir. Duble yol falan yok, tek şerit. Şimdi sadece 12 tünelini bizler dağları delerek gerçekleştirdik bu yolun. Çünkü biz Ferhat’ız. Ve milletimize Aslı nazarıyla bakıyorduk. Ferhat Aslı’ya ulaşmak için nasıl dağları deldiyse biz de millete ulaşmak için dağları deliyoruz.” (Erdoğan, Ferhat’ın aşkı Şirin yerine yanlışlıkla Aslı dedi.)