Güncelleme Tarihi:
Topbaş, depremin, Büyükçekmece ziyareti sırasında çok kısa süreli yaşındığını kaydederek, "Bir ikaz daha aldık. Bunları da çözmek bizim görevimiz. Yıllardır birileri farklı konuştu. Bu yapılar, sıkıntı olarak gördüğümüz yaşam alanları belediyeler yönetimler varken yapıldı ve maalesef 98 öncesi İstanbul'u ikinci derecede deprem kuşağı kabul ederek, bütün teknik değerler ve statik değerler buna göre alındı" dedi.
KORKUNUN ECELE FAYDASI YOK
Bugün tehdit altındaki binalarda oturulduğunu söyleyen Topbaş, siyaset yapılmadan, deprem dönüşümü, yeniden dönüşüm anlamında çalışmaların, yasalarla da belirlenerek başlatıldığını anlattı. "Maalesef biz bu olayda siyaset yapılmasını arzu etmediğimiz halde, maalesef bu yasanın iptalini isteyenler de vardı" diyen Kadir Topbaş, bir taraftan depremin tehdit ettiğini, diğer taraftan da bu yasanın iptalinin istendiğini söyledi. Topbaş, muhalefete eleştirilerde de bulunarak, "Bunu diyenlerin iktidarda olduğu dönemde bu yapılar yapıldı. Korku ve zafiyetler üzerine siyaset yapanlar var. Biz insanımız için, Sayın Başbakanımızın ifade ettiği gibi, 'Siyasi hayatımıza mal olacağını bilerek de olsa bunu yapacağız' dedi. Hiçbir insanımızın hayatının risk altında olmasını arzu etmemekteyiz. Bu bakımdan çıkan bu yasa çerçevesinde milletimizle beraberce, sadece İstanbul'da değil, tüm Türkiye'de bu çarpık yapılaşmayı, bizim kültürümüze, değerlerimize ters bu yapı dokusunu ele ele vererek, büyük ölçekte yeniden dönüştürebeliriz. Belediye başkanlarımızla el ele vererek kentleri her anlamıyla yeniden dönüştürebiliriz. Korkunun ecele faydası yok, o bakımdan tedbir almak, tedbirli olmak zorundayız. İstanbul'da olası büyük bir depremin Türkiye'yi nasıl sarsacağını hepimiz tahmin edebiliyoruz. Bu bakıma bunlar bize uyarı nitelikli olmasını diliyoruz, tabiki zamanını bilemeyiz büyük depremlerden bahsediliyor. Zamanında doğru adım atılmadığı için bugün sorun yaşanıyor" diye konuştu.
BİZLER BERABERCE YIKARSAK, İNSAFLI VE DOĞRU YIKARIZ
Topbaş, İstanbul'da, Galata Pera bölgesinde 100 yıl önce yapılmış yapılara işaret ederek, "Taşıyıcı sistemlerine müdahale edilmemişse olası büyük depremlerde ancak yüzde 2.5'i etkilenebiliyor. 100 yıl önce yapmışlar, ama bizim yaptığımız, 98 öncesi yapılar ağırlıklı olmak üzere yapıların, olası bir depremde etkilenme oranı yüzde 55. Nasıl binalar yapmışız, niye doğru yapmamışız, niye teknik hizmet almamışız, niçin malzemeyi doğru almamış, kullanmamışız? Bu bakımdan bunları yeniden başa dönmek zorundayız. Bizler beraberce yıkarsak, insaflı ve doğru yıkarız. Ama deprem yıkarsa, bizi de, hayatımızı da beraberce ve insafsızca yıkar. Bu bakımdan biz beraberce akıl, mantık ve bilgiyle bu çözümü bulur ve bu endişeden şehirlerimizi ve ülkemizi kurtarırız diyorum. Bir teknik adam olarak söyleyeyim, bir kibrit kutusu düşünün, eğer binanın taşıyıcı sistemlerini, kolonlarını, kirişlerini doğru yapmışsanız, herhangi sıvılaşan bir zemin üzerinde bile olsa, hiç kırılmadan, akordeon olmadan, üst üste düşmeden zar gibi bir tarafa düşer, bina ezmez insanları. Bu başarılabilir, bu mümkün, tekniğine uygun yapmanız gerekiyor. Her zemine yapı yapılabilinir. Teknik bunu veriyor, bu müsait, buna göre yapabilirsiniz. Ama demek ki, bilgiye, ilme ve tekniğe saygı göstermek, dikkat etmek gerekiyor. 'Çeker mi, bir kat daha yapabilir miyiz' diyen, bu işi bilmeyen sıradan insanların eline bırakılan yapılar, üç-beş kuruş arttırdığı zaman, 'Bir sıra daha tuğla döneyim sonra üzerine devam ederim' diyen anlayışla çıkan yapılar, şimdi bizim hayatımızı tehdit eder hale geldi. Üç-beş kuruşumuzu veya ziynetimizi en muhkem yerlere kilitliyoruz. Hayatımızı koyarken de aynı hassasiyetin çok daha fazlaasını göstermemiz gerekiyor" dedi.