Güncelleme Tarihi:
Günaydın…
Bu söz bugün milyonlarca kez söylendi isteksizce.
Günaydınlaşan herkes kırıktı, üzgündü, öfkeliydi hepsinden daha kötüsü uzun bir süredir olduğu gibi bu sabah yine çaresizdi.
Günlerdir, haftalardır, aylardır gelen her haberle milim milim düşüyordu omuzlarımız.
Yaşıyorduk, yiyor, içiyor, yatıyor, uyanıyorduk ama gülüşlerimiz değişmişti.
Eski Türk filmleri gibi olmuştu… Biraz fazla gülümsesek, korkuyorduk.
Çünkü, o gülüşün bedeli kötü bir haber alıyorduk sanki.
***
Çatışma oluyordu memleketimizin dağlarında. Çocuklarımızı kaybediyorduk.
Bir, üç, dokuz, on, on beş…
Ve bitmiyordu. Koca ülke, hep birlikte bir kâbustan uyanamıyorduk.
Anaların her feryadında, babaların sağlam duruşlu yıkılışlarında sıçrıyordu kâbusumuzdan.
İnce bir sızıyla fark ediyorduk, gördüğümüzün kâbus değil gerçeğin ta kendisi olduğunu.
***
Günaydın.
Yine öyle bir gün. Üstelik Afyon’da gün aydınlandığında kararıyordu Türkiye.
Bu kez patlamayla sarsıldık.
Bilenler dua etti, “Orada yavrum var” deyip Afyonkarahisar Şehit Uzman Çavuş Mete Saraç Kışlası’nın önüne koşan ana-babalar gibi.
“Can yansın ama kaybolmasın” dedik. Olmadı… Bugün de can verdik. Hem de 25 can. 25 ana kuzusu, 25 baba kıymetlisi.
Acılarımız o denli katmerli ki. Yüreklerde tabaka tabaka.
İncecik bir sızı gibi 25 şehit haberi veren kışlanın adındaki örnek mesela. Şehit Uzman Çavuş Mete Saraç…
Van Çatak’ta 1993 yılında çatışmada 12 arkadaşıyla birlikte yaşamının baharında şehit düşmüş Mete Saraç. Üstelik, tam da Afyon’dan şehit haberlerinin patladığı ayda 15 Eylül’de. Kendisi Afyonlu olduğu için kışlaya adı verilmiş…
***
Günaydın.
Bizi kabustan gerçeğe uyandıran kışla kapısında bekleyen anaların feryatları oldu yine.
Omuzlarımız 25 milim daha yere düştü.
Kaçsak buralardan, milletçe sanki alnımıza yazılmış bu tarifsiz ve bitmeyen kederlerden kurtulabilir miyiz?
Çin işkencesi gibi mütemadiyen gelen çatışma, pusu, baskın, kan, şehit, ölüm, ağdalı açıklamalar, kan yerde kalmayacaklardan uzaklaşmak için aya mı gitsek?