Güncelleme Tarihi:
Erdoğan, ASKİ Spor Salonu'nda düzenlenen AK Parti Genel Merkez Kadın Kolları 3. Olağan Kongresi'ndeki konuşmasında, kongrenin, Türkiye'nin ve dünyanın tüm kadınları için umuda, huzura, barışa ve hayırlara vesile olmasını diledi.
Erdoğan, AK Parti Kadın Kolları'nın 81 il, 892 ilçe, 169 belde de teşkilatı bulunduğunu, 2 milyon 591 bin üyesi ile de dünyanın en büyük siyasi kadın örgütlerinden biri olduğunu söyledi.
Kadın kollarında görev alan herkese teşekkür eden Başbakan Erdoğan, kongreye katılan yabancı konuklara da teşekkür etti.
Salondakilere “Değerli yol arkadaşlarım” diye seslenen Erdoğan, şöyle konuştu:
“Siyasete atıldığım ilk günden itibaren, İstanbul'da, İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanlığımın esnasında ve sonrasında hanım kardeşlerimizi her zaman siyasetin öznesi, siyasetin ayrılmaz bir parçası olarak gördüm. Toplumun yarısını teşkil eden kadınlar olmadan, siyasetin eksik kalacağına, ülkenin, milletin, insanlığın sorunlarının çözümünün mümkün olamayacağına hep yürekten inandım. Kadınların sorunları çözülmeden ülkenin sorunlarının çözülemeyeceğine, kadınlar sürece müdahil olmadan ülkenin aydınlığa kavuşamayacağı düşüncesinde oldum. 14 Ağustos 2001'de AK Parti'yi kurarken de işte bu inançla, bu düşünceyle, bu samimiyetle hareket ettik. Parti programımızda samimiyetle 'kadın' dedik. Partimizi kurarken, kurucular kurulumuzu oluştururken, samimiyetle 'kadın' dedik. Teşkilatımızı oluştururken, Türkiye genelinde örgütlenirken, 3 Kasım seçimlerine girerken seçim beyannamemizde, milletvekili listemizde aynı şekilde 'kadın' dedik. 'Kadın hakları' dedik. 'Hanım kardeşlerimizin hak mücadelesi' dedik.”
“Bugün buradan şunu büyük bir samimiyetle ifade etmek istiyorum; Türkiye'nin bugün ulaştığı seviyelerde sizlerin çok büyük emeğiniz var” diyen Erdoğan, “Siz kar demediniz, kış demediniz, yağmur, çamur demediniz, yavrularınızı yeri geldi belki annelerinize bıraktınız, belki evde yalnız bıraktınız ama kapı kapı dolaştınız ve hep bizim muhafazakar demokrasi hareketimizi ev ev anlattınız ve bunun neticesini de elhamdülillah 3 Kasım 2002 seçimlerinden bu yana artarak devam eden bir performansla gösterdiniz. Türkiye'nin elde ettiği başarılarda, elde ettiği rekorlarda sizin çok büyük katkınız var. Her birinize şahsım ve teşkilatım adına tek tek teşekkür ediyorum” şeklinde konuştu.
Başbakan Erdoğan, konuşmasını şöyle sürdürdü:
“Tabii en başta evlatlarını bu vatanın istiklali için, birliği, dirliği, kardeşliği için şehit vermiş olan şehit annelerine buradan özellikle teşekkür ediyorum. Hepsini şükranla yad ediyor, şehitlerimize Allah'tan rahmet diliyorum. Ülkemin tüm annelerine anne oldukları için kalplerindeki analık sevgisini, yüreklerindeki o şefkati, merhameti bu topraklara cömertçe sundukları için tek tek teşekkür ediyorum. Bu ülkeyi büyüttükleri için işçi ve işveren hanım kardeşlerime, okuldaki öğretmenlerimize, hastanedeki doktorlara, ebeye, hemşireye, hanım polis kardeşlerime, hanım asker kardeşlerime, sanatçı, sporcu, bürokrat hanım kardeşlerime teşekkür ediyorum. Türkiye'nin refahı, huzuru için, eşitlik için, adalet için, hak için mücadele veren, haksızlık karşısında eğilmeyen yılmadan, yorulmadan, aydınlık yarınlar için gayret gösteren tüm hanım kardeşlerime, sizlere teşekkür ediyorum.”
“En büyük teşekkürü AK Parti'nin Kadın Kolları hak ediyor”
En büyük teşekkürü AK Parti'nin Kadın Kolları'nın hak ettiğini belirten Başbakan Erdoğan, “Çünkü siz, şehit annelerinin, evladını yitirmiş acılı annelerin sesi oldunuz. Siz ötelenen, horlanan, dışlanan ayrımcılığa uğrayan kadınların sesi, nefesi oldunuz. Siz yoksulların, siz yolda kalmışların, siz şiddete uğramış mazlumların yoldaşı, yol arkadaşı oldunuz. Siz sadece Türkiye'nin değil, Filistinli annelerin sesi oldunuz. Siz, Kudüs'ün, Gazze'nin, Ramallah'ın, Kabil'in, Bağdat'ın, Saray Bosna'nın, Şam'ın, Halep'in, Bingazi'nin annelerinin, oradaki hanım kardeşlerimizin sesi, nefesi; onlarla birlikte atan yüreği oldunuz, işte onun için sizlere teşekkür ediyorum. Rabbime bana sizler gibi yol arkadaşları, dava arkadaşları için nasip ettiği için şükrediyor, hamdediyor, Allah yolumuzu açık etsin diyorum” diye konuştu.
AK Parti olarak en başından, “Kadınlar için siyaset değil, kadınlarla siyaset” dediklerini belirten Başbakan Erdoğan, şöyle devam etti:
“İçinde kadınların olmadığı bir hareketin, kadınların meselelerini çözemeyeceğini aynı duyarlılıkla ele alamayacağını söyledik. 'Hanım kardeşlerimizin sorunlarını, onlarla beraber çözeceğiz' dedik. Hükümetlerimiz döneminde, Türkiye'nin her meselesinde hanım kardeşlerimizin görüşlerini aldık. Her meseleye, her çözüm sürecine hanım kardeşlerimizin hassasiyetlerini, dikkatlerini, güçlerini dahil ettik. Biz hanım kardeşlerimizi, edilgen bir oy deposu olarak değil, bu milletin eşit fertleri, bu ülkenin birinci sınıf vatandaşı olarak gördük. Çok iddialı söylüyorum, şu son 9,5 yılda hanım kardeşlerimizin hakları, yaşam şartları daha önce hiç bir iktidar döneniminde olmadığı kadar ileriye gitmiştir. Kadınlar ilk kez Türkiye'de süreçlere bu kadar yoğun, bu kadar güçlü bu kadar kararlı şekilde dahil olmuştur. Kadınlar hem kendi meseleleri, hem Türkiye'nin meselelerinde geçmişte hiç olmadığı kadar aktif heyecanlı azimli olmuşlardır.”
“Cumhuriyet tarihimizin rekorunu kırdık”
Hiçbir siyasi partide bu şekilde kadın kongresinin görülemeyeceğini ifade eden Erdoğan, “Hiç bir siyasi partinin bu kadar düzenli bir şekilde il, ilçe, genel merkez kadın kolları kongresini göremezsiniz. Bunlar demokrasiyi konuşur, biz ise demokrasiyi yaşarız. Aramızdaki fark budur. 12 Haziran 2011 seçimlerinde Meclis'e giren kadın milletvekilleri oranı yüzde 14,3 oldu. Cumhuriyet tarihimizin rekorunu kırdık, belediyelerimizde, il genel, belediye meclislerinde daha büyük oranlarda görev üstlendiler” dedi.
Bürokrasinin her kademesinde kadınları teşvik ettiklerini ifade eden Başbakan Erdoğan, şunları kaydetti:
“2004 yılında Anayasa'nın 90 ve 10. maddelerini değiştirdik. Kadınlara yönelik eşitsizliğe anayasal düzeyde son verdik. 2010 yılında 12 Eylül halk oylamasında 10. maddeye bir ek yaparak, eşitliğin de ötesine geçip, kadınlara pozitif ayrımcılık getiren adımlar attık. Diğer partiler ne dedi o zaman. Biz 'evet' derken, onlar 'hayır' dedi. Kadına pozitif ayrımcılığa diğer partilerin 3'ü de 'hayır' dedi. Bunlar kadınımızı istismar ettiler. TBMM'de yasal noktada çok önemli reformlar gerçekleştirdik. Ailenin korunmasına dair kanunu değiştirdik, Meclis'te kadın erkek fırsat eşitliği komisyonunu faaliyete geçirdik. Geçtiğimiz yıl Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığı'nı kurduk. Bunların yanında çalışan hanım kardeşlerimiz için süt izninden, ücretsiz izne kadar çok büyük kolaylıklar getirdik. En son 8 Mart'ta kadına yönelik şiddetin önlenmesine dair kanunu çıkardık. Kadına kalkan o insafsız o vicdansız, o insanlık dışı elleri en ağır şekilde cezalandırmanın yolunu açtık.”
“Eğitimi ülkemizin tüm kadınlarına ulaştırmanın gayreti mücadelesi içinde olduk”
Eğitim alanında da devrim niteliğinde reformlar gerçekleştirdiklerini belirten Başbakan Erdoğan, “2002'de ilköğretimde kızların okullaşma oranı neydi biliyor musunuz? Yüzde 88. Bugün yüzde 99. Nereden nereye” diye konuştu.
2002'de yüksek öğretimde kadın oranının yüzde 12 olduğunu anımsatan Erdoğan, şunları kaydetti:
“Bugün bu oran yüzde 33'e çıktı. Kampanyalarla teşviklerle desteklerle eğitimi ülkemizin tüm kadınlarına ulaştırmanın gayreti mücadelesi içinde olduk. Eşimle beraber 'Haydi Kızlar Okula Kampanyası'nı başlattık ve okula gönderilmeyen yavrularımızın okullara gönderilmesinin önünü açtık. Mesleki eğitimle kadınlarımızı çalışmaya, üretmeye teşvik ettik. Çalışan kadınlara vergiden sigorta primine, sosyal güvenceden işsizlik sigortasına kadar birçok alanda destek sağladık.”
Doğu ve Güneydoğu'ya yatırım
Erdoğan, Doğu'ya ve Güneydoğu'ya tarihinde olmayan yatırımları yaptıklarını söyledi.
Başbakan Erdoğan, “10 yıl önce sorsaydılar, Hakkari'ye havaalanı gidecek, inanırlar mıydı? Iğdır'a havaalanı yapılacak deseydiler inanırlar mıydı? Şırnak'a havaalanı yapılacak deseler inanırlar mıydı? Ama buyrun, bak şimdi Iğdır havaalanına kavuşuyor. Hakkari Yüksekova'da havaalanı yapılıyor ama onlar yapılmamasını istiyor, engellemeye kalktılar, devam ediyor. Şırnak'ta havaalanı yapılıyor” diye konuştu.
Bunları engellemelere rağmen yaptıklarını ve yapacaklarını ifade eden Erdoğan, şöyle devam etti:
“Onlar bir iş makinesi yakacak, iki tane koyacağız, iki yakacak, dört koyacağız ve biz bu işi bitireceğiz. Niye? Çünkü bizim hedefimizde buralarda yaşayan kardeşlerimiz var. Bütün benim oradaki vatandaşım, ne olursa olsun bu hizmeti almaya layıktır. Batıda ne varsa orada da onlar olacak. İstanbul'a, Ankara'ya, İzmir'e ne yaptıysak, aynı oranda hatta geçmişin ihmallerini telafi etmek amacıyla fazla fazla da olsa Diyarbakır'a, Van'a, Muş'a, Bitlis'e bu yatırımları yaptık. Çankırı'nın, Çorum'un, Kırıkkale'nin, Trabzon'un sorunlarını çözerken eş zamanlı olarak Şırnak'ın, Batman'ın, Tunceli'nin, Mardin'in, Erzurum'un da sorunlarını çözdük.”
Demokratik ve kültürel haklar konusunda tüm yasakçı uygulamaları ellerinin tersiyle ittiklerini vurgulayan Erdoğan, “Oy kaygısıyla değil, siyasi kaygılarla değil, birer kardeşleri olarak Kürt kardeşlerimize de yüreğimizi açtık. Biz dedik ki 'geçmiş geride kalmıştır.' 'İnkar, ret, asimilasyon geride kalmıştır' dedik. 'AK Parti ile yeni bir süreç başlamıştır' dedik. 'Biz kardeşiz' dedik. 'Biz biriz, beraberiz' dedik. Biz dedik ki 'Gelin kucaklaşalım.' 'Kardeşler arasında hesaplaşma olmaz, helalleşme olur' dedik. Gelin helalleşelim. Bunu da başardık. 75 milyon bu topraklar üzerinde biriz, beraberiz, kardeşiz. Bu ülke hep birlikte bizim ülkemiz, bu bayrak hep birlikte bizim bayrağımız” diye konuştu.
“Kimse boş hülyalar peşinde koşmasın”
Afyon'dan yola çıkarken attıkları dört başlığın “tek millet, tek bayrak, tek vatan, tek devlet” olduğunu ifade eden Başbakan Erdoğan, millet kavramının bir etnik yapıyı oluşturmadığını veya ifade etmediğini söyledi.
Millet içerisinde çok değişik etnik unsurlar olduğuna işaret eden Erdoğan, şunları kaydetti:
“Nitekim, ilk Meclis'te Gazi Mustafa Kemal'in de ifadesi ilginçtir. Meclis'i göstererek 'Buradaki bu mevcudunuz, Anasır-ı İslamiye'yi teşkil etmektedir' diyordu. Yani 'İslami unsurları oluşturuyor' diyordu. Bakınız nereden nereye geldik. Şimdi millet kavramını değişik yerlere çekiyorlar. Çekmeyin. Bu millet tek millet. Bunun için de bu ülkede ne kadar etnik unsur varsa bu tek milletin içinde yerini alıyor. Bu vatan bizim vatanımız. Bu vatanın içerisinde ameliyata, operasyona müsaade etmeyiz. Kimse öyle boş hülyalar peşinde koşmasın. O tür hesaplar peşinde koşmasın. O hesaplar kusura bakmayın çok kısa yoldan geri döner.
'Tek bayrak' dedik niye? Türk bayrağı, gördüğünüz o renk şehidimizin kanıdır. Hilal, bağımsızlığımızın ifadesidir, özgürlüğümüzün ifadesidir. Yıldız, şehitlerimizin ifadesidir. Her yıldız bir şehittir, bunu böyle biliniz. Bu bayrağın anlamından daha güzeli olabilir mi? Bu bayrağa karşı alternatif aranabilir mi? Onun için Akif ne diyor, 'Bayrakları bayrak yapan üstündeki kandır. Toprak eğer uğrunda ölen varsa vatandır' diyor. Onun için de biz işte bu yola böyle çıktık. Bizi diğerlerinden ayıran da bu ve böyle de devam edeceğiz. Bu vatan uğrunda hepimizin toprağa düşmüş canları var.”
“Samimiyetimizi gördüler onun için de destekliyorlar”
Kürt kökenli vatandaşların bu oyunu bozduklarını, BDP'yi bunun rahatsız ettiğini dile getiren Erdoğan, “Bizim samimiyetimizi gördüler onun için de bizi Doğu'da da Güneydoğu'da kardeşlerimiz ciddi manada destekliyor. Oraya yaptığımız yatırımlarla demokratik kültürel haklarla ne kadar samimi ne kadar içten ne kadar hasbi olduğumuzu görüyorlar” dedi.
AK Parti'nin özellikle Güneydoğu ve Doğu'daki teşkilatlarına seslenen Erdoğan, şöyle konuştu:
“Ev ev dolaşacaksınız, ev ev dolaşacağız ve bütün bu yapılanları, bütün kardeşlerimize anlatacağız. BDP'nin, PKK'nın oy deposu olmaktan oraları çıkaracağız, hep beraber. Benim Güneydoğu'daki, Doğu'daki kardeşlerim PKK'nın tehditlerine de Allah'ın izniyle bir gün gelecek 'dur' diyecekler. Çünkü 'Her gün ölmektense bir gün ölürüz' diyecekler ve bir kere ölürüz. İşte AK Parti'nin hedef olmasının, hedef haline getirilmek istenmesinin nedeni budur. AK Parti bu meseleyi çözdüğü için, çözüyor olduğu için belli çevreleri rahatsız etmiş durumdadır. Burada açık açık söylüyorum, bu meselenin çözüm yoluna girmesinden sadece terör örgütü, sadece onun siyasi uzantıları rahatsız değil. Bu meselenin çözülüyor olmasından, açık söylüyorum, bazı ülkeler rahatsız, bazı çevreler rahatsız, bazı odaklar rahatsız. Sadece silah tüccarları değil, terör örgütünü bir taşeron olarak kullanan, terör örgütüne ihale veren ülkeler, çevreler, Türkiye düşmanları bundan rahatsız.”
Erdoğan, Haydi Kızlar Okula Kampanyası'nı başlatarak, okula gönderilmeyen kız çocukların okula gönderilmesinin önünü açtıklarını söyledi.
Mesleki eğitimle kadınların çalışmaya, üretmeye teşvik ettiklerini, çalışan kadınlara vergiden sigorta primine, sosyal güvenceden işsizlik sigortasına kadar birçok alanda destek sağladıklarını ifade eden Başbakan Erdoğan, sağlık alanında da önceliklerinin kadınlar ve çocuklar olduğunu, kadınlar ve çocuklar lehine sağlık sistemini yeniden inşa ettiklerini, kadınların ihtiyaçları olduğunda başlarını sokabilecekleri evlerin sayısını 57'ye, kapasitesini de bin 227'ye çıkardıklarını söyledi.
Şartlı eğitim, şartlı sağlık, şartlı gebelik yardımlarını 1 milyon anneye ulaştırdıklarını anlatan Erdoğan, 3 milyar liraya yakın yardımı bizzat annelerin hesabına yatırdıklarını bildirdi.
“Sosyal politikalar noktasında kadınlarla birlikte tarih yazdık” diyen Başbakan Erdoğan, şöyle devam etti:
“Dün uluslararası, Birleşmiş Milletler'in bir toplantısında bir ifade kullandım, yine kullanıyorum. Ben sezaryenle doğuma karşı olan bir Başbakanım ve bunların planlı yapıldığından, özellikle planlı yapıldığını biliyorum. Bunun bu ülke nüfusunun artmaması için atılan adımlar olduğunu biliyorum. Bunun bir taraftan da kendilerine mali kaynak teşkil etmesi için atılan adımlar olduğunu biliyorum ve bununla bu ülkenin nüfusu bir yerde donduruluyor. Kürtajı bir cinayet olarak görüyorum, kürtajı bir cinayet olarak görüyorum ve bu ifademe karşı çıkan bazı çevrelere, medya mensuplarına da sesleniyorum; yatıyorsunuz, kalkıyorsunuz Uludere diyorsunuz. Her kürtaj bir Uludere'dir diyorum.
Anne karnında bir yavruyu öldürmenin doğumdan sonra öldürmeyle ne farkı var? Soruyorum size. Bunun mücadelesini hep birlikte vermeye mecburuz. Bu milleti dünya sahnesinden silmek için sinsice bir plan olduğunu biliyoruz. Bu milletin çoğalması için asla bu oyunlara prim vermemeliyiz. Biz, siyasi rant peşinde değiliz. Bizim tek hesabımız var, bu millet muhasır medeniyetler seviyesinin üzerine çıkacak, çıkmalıdır. Bunun için de genç, dinamik nüfusa ihtiyacımız var. Bilesiniz ki insan ekonominin temelidir, insan varsa sermaye, emek var, insan varsa tüketim, üretim var. İnsan yoksa bunların hiçbiri yok. Onun için çok gayret edeceğiz, genç nüfusu artırmanın gayreti içerisinde olacağız. Aksi takdirde 2037'de ihtiyar bir nüfusla gerileme dönemine başlarız.”
“Yolsuzluların olduğu bir iktidarda bunlar olabilir mi?”
Başbakan Erdoğan, Türkiye'nin şu anda tırmanan bir ülke olarak dünyada örnek gösterildiğini ve bu yükselişin 2023'te Türkiye'yi dünyanın ilk 10 ekonomisi arasına sokacağını belirterek, yeni bir uygulama başlattıklarını, eşi vefat eden kadınlara her iki ayda bir 500 lira karşılıksız yardım yaptıklarını kaydetti. Erdoğan, bu uygulamadan 114 bin kadının yararlandığını, 80 bin kadının da incelemesinin devam ettiğini söyledi.
“Ana muhalefet partisinin lideri, lider demeyelim genel başkanı, ikide bir çıkıyor yolsuzluklardan bahsediyor, sevsinler seni dürüst adam” diyen Erdoğan, şöyle devam etti: “Yolsuzluların olduğu bir iktidarda bunlar olabilir mi? Kalkacaksın bu kadar insana iki ayda bir bu maaşı vereceksin, 7 milyon 200 bin yavrumuza süt dağıtacaksın, 15 bin 600 kilometre duble yolu 9 yıla sığdıracaksın, kalkacaksın 170 bin derslik yapacaksın ve kalkacaksın bu ülkeyi havaalanlarıyla donatacaksın, 46 noktaya ulaşım sağlayacaksın. Bu dönemde 81 vilayetin hepsine üniversite kuracaksın, şu anda 166 tane üniversitemiz var. Geldiğimizde bu sayı 76, şimdi 166.”
“Muhalefet hep 'kadın hakları' dedi, ama bu ülkenin kadınlarını hep ağlattı”
Başbakan Erdoğan, AK Parti'nin bugüne kadar dile getirdiği konularda istismara müsaade etmediğini ve bundan sonra da etmeyeceğini belirterek, şunları kaydetti:
“On yıllar boyunca muhalefet hep, 'kadın hakları' dedi, 'hak mücadelesi' dedi. Ancak bu ülkenin kadınlarını, annelerini hep ağlattılar. 'Kızlar okusun' dediler, ne yazık ki üniversite kapısından kızlarımızı çevirdiler. 'Demokrasi' dediler, 'özgürlük' dediler, ama yasakları kısıtlamaları savundular. 'Kadın' dediler ama kadını tahkir ettiler, kadına kameralar önünde şiddeti reva gördüler.
Biz yasakları tek tek kaldırdıkça, Anayasa Mahkemesi önünde, Danıştay önünde sıraya girip, yasakların devamını istediler. Kim? CHP. Hiç kimse kusura bakmasın, artık benim hanım kardeşimi, kız kardeşimi hiç kimse, ama hiç kimse üniversite kapısından geri çeviremez. Artık bu gayretlerin içerisine girenler olursa anlayın ki bu şizofrenik bir vakadır.
Bu ülkede faşizan baskılar AK Parti ile AK Parti'nin gerçekleştirdiği demokratik reformlarla geri gelmemek üzere kaldırılmıştır. Hiç kimse, ama hiç kimse bu ülkenin evlatları arasında ayrımcılık yapamaz, buna hakkı yoktur, haddi de yoktur.”
Bugün kongre dolayısıyla geniş anlamda hasbihalde bulunduklarını, dertleştiklerini, ortak dertleri istişare ettiklerini ifade eden Erdoğan, “Burada Türkiye'nin kanayan yarasını, ortak acısını tüm samimiyetimizle, kalbimizle, yüreğimizle konuşacak, her zaman olduğu gibi gönül diliyle bu meseleye yaklaşacağız” dedi.
“AK Parti bu meseleye yüreğini koydu, gövdesini koydu”
Bir süredir terör örgütünün özellikle güvenlik güçlerini ve AK Parti'yi hedef aldığını vurgulayan Başbakan Erdoğan, konuşmasını şöyle sürdürdü:
“Bakınız 12 Haziran seçimleri öncesinde Kastamonu'da konvoyumuza alçakça saldırdılar. Hakkari'de, Adana'da, Diyarbakır'da, Mersin'de birçok il ve ilçe teşkilatlarımıza, seçim bürolarımıza saldırdılar. AK Parti milletvekillerine, hanım milletvekillerine şiddet uygulamaya çalıştılar, AK Parti teşkilatlarında görev alan kardeşlerimizi, onların yakınlarını hedef aldılar, gerek terör örgütü gerekse uzantıları, açıklamalarında bildirilerinde AK Parti'yi hedef gösterdiler. Diyarbakır'da partimizin ilçe başkanının kaçırılması üzerine, BDP'li bayan milletvekili şunları söylüyor, diyor ki; 'bu tür şeyler savaş süreçlerinde olabiliyor'. Bu, Parlamento'nun çatısı altında bir bayan milletvekili, ismini vermeye gerek yok. Yani partimizin bir ilçe başkanına yönelen bu terör eylemini adete savunuyor, destekliyor. Aynı BDP milletvekili geçtiğimiz yıl, Hakkari'de 24 askerimizin şehit edilmesinin ardından, 'savaşta her iki tarafta insanlar yaşamını yitirebilir' diyerek, benzer bir tavır ortaya koymuştu. Bu ne biçim yaklaşımdır, yani asker şehit edilince, polis şehit edilince normaldir, AK Partili yönetici kaçırılınca, şehit edilince normaldir, ama BDP yanlısı, PKK önderi öldürüldüğü zaman anormaldir.
Bunlara destek çıkan medyaya da sesleniyorum; siz bu ülkede neyin avukatlığına soyunduğunuzun farkında mısınız? Siz, bu ülkede sizin can güvenliğinizi sağlayan polis, asker şehit ediliyor da onları savunmuyorsunuz, ama onları şehit edenleri belli bir kılıf içerisinde savunuyorsunuz. Terörle mücadele sürecinde güvenlik güçlerimizin yaptıkları hatalar için dünyayı ayağa kaldıranlar, teröristlerin askerimize, masum sivillere, AK Partililere karşı giriştikleri saldırıları normal olarak görüyorlar. Bunun üzerinde ben tüm kardeşlerimin düşünmesini istiyorum. Bu nokta üzerinde hassasiyetle durmanızı istiyorum. Sadece sizlerin değil, aziz milletimizi, bizi ekranları başında izleyenlerin bunu düşünmelerini, bunun üzerinde durmalarını istiyorum. Neden AK Parti, neden AK Parti teşkilatı, mensupları, AK Parti politikaları hedef alınıyor. Bu sorunun cevabı çok ama çok basit, çünkü AK Parti bu meseleye yüreğini koydu, gövdesini koydu onun için.”
“Bizim kitabımızda Kürt kardeşlerimizi inkar yok”
Başbakan Erdoğan, Türkiye'yi terörden kurtarmak için çok kararlı bir duruş sergilediklerini, geri adım atmadıklarını, atmayacaklarını dile getirerek, AK Parti Programında Doğu ve Güneydoğu Meselesi başlığı altında sorunu da çözüm yollarını da son derece sağlıklı bir şekilde ortaya koyduklarını söyledi.
Diyarbakır'da 2005 yılında yaptığı bir konuşmada meseleyi çözeceklerine dair millete söz verdiklerini anımsatan Başbakan Erdoğan, 2007, 2009 seçimlerinde, 12 Eylül halk oylaması ve son olarak da 12 Haziran seçimlerinde milletin kendilerine “bu meseleyi çöz” yetkisi verdiğini, kendilerinin de bütün samimiyetleriyle ve boyutlarıyla meselenin üzerine gittiklerini vurguladı.
Başbakan Erdoğan, şunları kaydetti:
“İnkar, ret ve asimilasyon politikalarını reddettiğimizi açık açık belirttik. Bizim kitabımızda Kürt kardeşlerimizi inkar yok, onları reddetmek yok, bizim kitabımızda Kürt kardeşimizi asimile etme gibi bir anlayış yok. Biz Kürdüyle, Türküyle, Lazıyla, Çerkeziyle, Gürcüsüyle, Abazasıyla, Romanıyla, Boşnağıyla, Arnavutuyla bu ülkede biriz beraberiz ve biz, yaradılanı yaradandan ötürü seviyoruz. Zaten bunları rahatsız eden bu.
Hiç bir zaman PKK sorunu ile Kürt sorununu birbirine karıştırmayın. PKK sorunu başka bir olay, Kürt sorunu başka bir olay. Onun için ben artık diyorum ki; Kürt sorunu bitmiştir, artık benim Kürt vatandaşlarımın sorunları vardır. O sorunu da biz zaten her geçen gün bitiriyoruz, onun için ortaya bir proje koyduk, bu projenin adı da Milli Birlik ve Kardeşlik Projesi'dir. Tarihinde olmayan yatırımları biz Doğu'ya da Güneydoğu'ya da yaptık. Eski rakamla 25 katrilyon civarında yatırımı biz Güneydoğu ve Doğu'ya yaptık. Allah aşkına 10 yıl önce sorsalardı, Hakkari'ye havaalanı gidecek, inanırlar mıydı?”
“Sakarya ben sizi biliyorum. Siz, Anadolu'nun saf çocuğusunuz”
Konuşması sırasında zaman zaman tezahürat yapan Sakarya, Erzurum ve Siirt teşkilatlarındaki kadınlara seslenen Başbakan Erdoğan, “Sakarya ben sizi biliyorum. Siz, saf çocuğusunuz Anadolu'nun biliyorum. Masum Anadolu'nun saf çocuğu olduğunuzu biliyorum, çırpındığınızı, yırtındığınızı anlıyorum. Onun için oturma ayağa kalk diyorum. Erzurum, dadaşlar sizi de biliyorum. Dadaşın kadınının da ne kadar güçlü bir gösteri içerisinde olduğunu biliyoruz. Siirt, sizi de anlıyorum, sizler eniştenizi yalnız bırakmadınız, beraber yürüdük bu yollarda o yüzden size şükranlarımı iletiyorum” diye konuştu.
Konuşmasında Vanlı kadınlara seslenen ve Van'da inşa edilen konutları Ağustos ayında sahiplerine teslim edeceklerini bildiren Erdoğan, “Van, ağlamıyoruz değil mi? Depremin gözyaşlarını sildik değil mi? Erçiş'te de sildik değil mi? İnşallah yeni Van'ı inşa ediyoruz, çok daha farklı şekilde Van'ı inşa ediyoruz, Van geleceğe çok daha farkla, umutla bakacak. Kısa bir zaman sonra Van'a ziyarete geliyoruz, sizlerle beraber olacağız” dedi.
“Anneler ağlamasın”
Erdoğan, Milli Birlik ve Kardeşlik Projesi'ni başlatırken “Anneler ağlamasın”, “Anneliğin siyaseti, anneliğin ideolojisi yoktur” dediklerini hatırlattı.
Kayseri Pınarbaşı'nda dün gencecik bir polisin şehit olduğunu belirten Erdoğan, “Allah rahmet eylesin. Ailesinin, yakınlarının, Emniyet teşkilatımızın, milletimizin başı sağ olsun. Çok sayıda kardeşimiz yaralandı, her şeyden habersiz sokakta oyun oynayan çocuklarımız yaralandı. Allah onlara da inşallah acil şifalar nasip etsin” şeklinde konuştu.
Başbakan Erdoğan, şöyle devam etti:
“Uludere'yi konuşanlar, burayı niye bugün gazete sayfalarına dökmediniz, niye bunları yazmadınız, yazmıyorsunuz? İşte buyurun, canlı bombalarla geldiler, orada polis karakolu ve lojmanların önünde bunu patlattılar, 50 kilo patlayıcıyla. Niye bunları yazmıyorsunuz, niye bunları konuşmuyorsunuz? İster konuşun, ister konuşmayın ama AK Parti sizin o yazılarınızın, sizin o köşelerinizde akıttığınız mürekkebin anlamını çok iyi biliyor. Ve buna karşı da mücadelemizi sonuna kadar sürdüreceğiz.”
Pınarbaşı'nda şehit olan Ahmet Ceben'in ağabeyinin de daha önce şehit olduğunu öğrenmenin, üzüntülerini kat kat artırdığını dile getiren Erdoğan, “Bir anne düşünün ki iki oğlunu da bu vatan için şehit vermiş. Değerli anneler, siz bu acıyı bilirsiniz. Siz evlat acısının nasıl bir şey olduğunu anne olarak, anne yüreği taşıyan, ayağının altına cennet serilmiş varlıklar olarak çok ama çok iyi bilirsiniz. Ocağına ateş düşen ailelerin yürek acısını sizler çok ama çok iyi anlarsınız” dedi.
Başbakan Erdoğan'ı duygulandıran mektup
Bir annenin, şehit oğluna yazdığı mektuptan çok duygulandığını anlatan Başbakan Erdoğan, şunları kaydetti:
“Bir anne şehit oğluna mektup yazıyor. O mektubu gidiyor, şehit evladının mezar taşına yapıştırıyor. Çok ilginç. 'Anneler Günü sensiz geçse de orada seni benden alamadılar Özhan. Sen hep içimdesin, sen hep gözümdesin, sen hep özümdesin, sen hep bayrağımda, ay yıldızımsın. Dahası var mı? Her özel günde sen hep baş tacımsın. Sen sevincimde çığlığım, hüznümde gözyaşımsın. Dördüncü Anneler Günü'nü de sensiz kutluyorum. Sen bana gelemedin ama ben sana geldim yavrum. Bana sevinçle yolladığın resimlerine bakarak okşayıp öpüyorum. Mutlaka beni görüyor ve duyuyorsun. Sen çok hisli bir çocuksun. Anneler yanılmazlar Özhanım. Bana 21 yıl dolu dolu 'annem' diyerek beni ödüllendirdiğin için sana binlerce teşekkür ederim. Oğlum, komandom, seni unutmadım asla.' İşte anne bu, anne duygusu bu. Bundan ötesi var mı? Bu sözlerin üstüne daha ne söylenebilir? Bu anaya bu acıyı yaşatmaya kimin ne hakkı var? Bir anneye bu acıyı yaşatan, bu ağıdı yaktıran, bu mektubu yazdıran o kalleşlerin, o alçakların ruhu olabilir mi, kalbi olabilir mi, beyni olabilir mi?”
“Seni annene götüreceğiz diye ikna ettiler”
Güvenlik güçlerinin, bir teröristi “Seni annene götüreceğiz” diye ikna ettiğini anlatan Erdoğan, “Mağaradan zavallı bir çocuk çıktı. '5 yıldır annemi görmüyorum' dedi. Böyle zalimlik dünyanın neresinde var. Bir mağarada örgütten kaçan 5 terörist kadına haftalarca işkence yaptılar. Ardından öldürdüler ve gömdüler. Bir sene boyunca annelerine, babalarına haber vermediler. İranlı bir başka terörist kadın bunların ailelerine haber verince katliam ortaya çıktı. Olay ortaya çıkınca alay edercesine 'Bu kızlar gazdan zehirlenip öldüler' diye açıklama yaptılar” diye konuştu.
Birkaç gün önce teröristlerin telsiz konuşmalarının yayınlandığına işaret eden Erdoğan, “Kandil'den talimat geliyor, 'Yaralıları bırakın' diyorlar, 'İnfaz edin' diyorlar. Kendi arkadaşları için bunları söyleyecek kadar, bunları yapacak kadar alçaklar, hainler, insanlıktan nasipsizler” değerlendirmesinde bulundu.
Başbakan Erdoğan, “Burada tekrar ediyorum, anneliğin ideolojisi yoktur, anneliğin siyaseti yoktur. Annelik, şehitlik derecesinde mertebelerin en yücesi, en kutsalı, en mübareğidir. Anneliğin ırkı da yoktur. Ama bu ülkede kadına 'anne' demeyi hazmedemeyenler de vardır. Bunu da biliyorsunuz” dedi.
“Operasyon yapmalarına asla müsaade etmeyeceğiz”
“Ne şekilde istismar ederlerse etsinler, ne şekilde yaparlarsa yapsınlar bizim kardeşliğimizi, birliğimizi, bütünlüğümüzü asla ve asla bozamazlar” diyen Başbakan Erdoğan, bu topraklar üzerinde ne terör örgütünün ne de onun uzantılarının, sempatizanlarının, kuklalarının operasyon yapmasına asla müsaade etmeyeceklerini vurguladı. Erdoğan, sözlerini şöyle sürdürdü:
“Çözümden vazgeçmeyeceğiz, çözüm için mücadeleden bir adım bile geri adım atmayacağız. Bakın açık açık söylüyorum, biz bu yola milletimizle çıktık, sizlerle çıktık. Biz bu yolda milletimizle beraber yürüyoruz, varsın bir kısım medya bizimle olmasın, varsın siyasetçiler istismar siyaseti yapsın, hiçbir tehdide, hiçbir tahrike, hiçbir provokasyona yurt içinde ya da yurt dışında yürütülen hiçbir kampanyaya boyun eğmeden biz bu milli birlik ve kardeşlik sürecini sonuna kadar götüreceğiz.
Çok ağır konuşuyorum, bu ülkede maalesef uluslararası çeteliğin taşeronluğunu yapanlar var. Bu ülkede en masum, en acı, en trajik olayları bile istismar edecek kadar gözü dönmüş, yüreği kararmış siyasetçiler var. Bu ülkede şehit cenazeleri üzerinden rant devşirmeye niyetlenecek, kadar aklını, vicdanını yitirmiş siyasetçiler var. Kürt meselesini bu boyutlara taşıyan CHP'dir. Yasakla, inkarla, ihmalle Doğu'ya, Güney Doğu'ya on yıllar boyunca üvey evlat muamelesi yapanlar CHP'dir. Milli Birlik ve Kardeşlik Projesi'nin önünde adeta bir duvar gibi duran yine CHP'dir. Bugün çıkmışlar, acı bir olayı, trajik bir olayı istismar ederek buradan rant devşirmeye çalışıyorlar.”
Bir tek Türk bayrağı açmadan miting yaptılar
CHP'nin 12 Eylül halk oylaması öncesi BDP ile aynı safı tuttuğunu dile getiren Başbakan Erdoğan, “12 Haziran öncesi Hakkari'ye gittiler. Bir tek Türk bayrağı açmadan miting yaptılar. Kaçıncı parti oldular buna rağmen dördüncü parti oldular Hakkari'de. İşte şimdi de BDP ile birlikte ortaklaşa aynı safta istismar siyaseti yürütüyorlar. Benim milletim kimin ne olduğunu çok iyi biliyor. Benim Kürt kardeşim, artık BDP'nin de CHP'nin de iç yüzünü, asıl niyetini, kanlı siyasetini görüyor ve anlıyor. Biz bu istismar siyasetine boyun eğmeyeceğiz. Biz ülkemiz üzerinde hiç kimsenin operasyon, ameliyat yapmasına müsaade etmeyeceğiz” dedi.
AK Parti'nin, AK Parti iktidarının Kürt meselesi ve terörle mücadele konusundaki çizgisinin değişmediğini ve değişmeyeceğini bildiren Başbakan Erdoğan, 14 Ağustos 2001'de ne dedilerse, o günden bu güne ne yaptılarsa bundan sonra da aynı çizgide devam edeceklerini vurguladı.
Demokratik adımları atmayı, kardeşliği pekiştirmek için aynı azimle yürümeyi, hız kesmeden yatırımları sürdüreceklerini anlatan Erdoğan, hukukun dışına asla çıkmadan terörle kararlı şekilde mücadele edeceklerini kaydetti.
Sınırda nöbet bekleyen, operasyonlarda göğsünü siper eden, ülkesi vatanı için cansiparane mücadele veren güvenlik güçlerine, istihbarat birimlerine millet adına teşekkür eden Erdoğan, gözü yolda oğullarını, eşlerini, babalarını, nişanlılarını bekleyen vatandaşlara da sabır diledi. Erdoğan, “Dualarınızı eksik etmeyin, sizin desteğiniz arkamızda olduğu sürece bilin ki emanetinizi gururla, cesaretle taşıyacak. Biz bu işi nihayete erdireceğiz” dedi.
“Partimiz yine en güçlü parti, yine CHP yerini korumaya çalışıyor”
Önlerinde önemli bir seçim olduğunu vurgulayan Başbakan Erdoğan, “İnşallah önümüzdeki yerel seçimlere de tıpkı 3 Kasım seçimleri öncesi olduğu gibi yine heyecanla, coşkuyla, umutla gireceğiz. Kibre, gurura, böbürlenmeye, tepeden bakmaya asla mahal vermeyeceğiz. Rehavete asla müsaade etmeyeceğiz. İlk günün heyecanıyla yürüyeceğiz bu yolda” dedi.
Partisinin kamuoyu araştırmalarıyla süreci bilimsel olarak takip ettiğini belirten Başbakan Erdoğan, şöyle konuştu:
“Partimiz yine en güçlü parti, yine CHP yerini korumaya çalışıyor. MHP aynı şekilde öyle, diğeri aynı şekilde. Biz milletimizle kucaklaşmaya milletimizle muhabbete devam edeceğiz. Sizden tek ricam şu; 'Durmak yok, yola devam.' Nifakı, fitneyi, fesadı asla ve asla yanımıza yaklaştırmayacağız. 'Ben' demeyeceğiz, 'biz' diyeceğiz. Enaniyeti, kıskançlığı, hırsı ayaklarımızın altında çiğneyeceğiz. Bir kez daha emekleriniz katkılarınız, destekleriniz için teşekkür ediyorum.”
Beraber yürüdük biz bu yollarda
Konuşmasının sonunda salondakileri ayağa kalkmaya davet eden Başbakan Erdoğan, “Beraber yürüdük biz bu yollarda” şarkısının sözlerini önce kendisi söyledi, sonra da salondakilere tekrarlattı.
AK Parti Genel Merkez Kadın Kolları Başkanı Güldal Akşit, Başbakan Erdoğan'a, Osmanlı döneminden kalma dışı gümüş işleme köstekli bir saat, eşi Emine Erdoğan'a ise yüzük hediye etti. Başbakan Erdoğan, hediyeden dolayı Kadın Kolları üyelerine teşekkür etti.
Kongereye, Başbakan Erdoğan'ın kızı Sümeyye Erdoğan, Başbakan yardımcıları Ali Babacan, Beşir Atalay, Bekir Bozdağ, Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlu, Çevre ve Şehircilik Bakanı Erdoğan Bayraktar, Aile ve Sosyal Politikalara Bakanı Fatma Şahin, Kalkınma Bakanı Cevdet Yılmaz, Maliye Bakanı Mehmet Şimşek, Milli Eğitim Bakanı Ömer Dinçer, Milli Savunma Bakanı İsmet Yılmaz, Gençlik ve Spor Bakanı Suat Kılıç, Gümrük ve Ticaret Bakanı Hayati Yazıcı, AK Parti Genel Başkan yardımcıları, milletvekilleri, İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Kadir Topbaş, Ankara Büyükşehir Belediye Başkanı Melih Gökçek ve yabancı kadın parlamenterler katıldı.
Başbakan Erdoğan, salondan ayrılırken de dışarıda kendisini bekleyen partilileri yanlarına gidip selamlayarak, taleplerini dinledi. Başbakan Erdoğan, bir partilinin çocuğunu kucağına alıp sevdi.