ANKARA
Oluşturulma Tarihi: Ocak 11, 2012 00:00
Başbakan Tayyip Erdoğan, Genelkurmay Başkanı Orgeneral Necdet Özel’i “Onbaşı” diye niteleyen BDP Genel Başkanı Selahattin Demirtaş ile “Silah Kürt’ün güvencesidir” diyen Leyla Zana’ya dün çok ağır bir dille yanıt verdi:
Onbaşıyı efendilerine sor
Bu ülkeye, bu millete, bu topraklara küfretmek amacıyla Genelkurmay Başkanımızı hedef almak, ona güya hakaret etmek de densizliktir. Değil general, onbaşı bile olmak bu toprakların tamamında bir gurur, bir şeref vesilesidir. Sen onbaşıları tanımıyor olabilirsin ama git silahlı efendilerine sor. Onlar sana onbaşıların kahramanlığını çok güzel anlatırlar. O onbaşılar bizim canımız, ciğerimizdir. Değil TSK’da onbaşı olmak, sana uşaklığını yaptığı terör örgütünde 10 tane koyun bile emanet etmezler.
Kanını emdiğin gençler
‘Biz seni tanıyoruz’ diyor. Allah aşkına, tanısan ne yazar tanımasan ne yazar. Sen bırak bizi. Aynaya bak, kendini tanıyamazsın. Çünkü aynaya bakarsan, kanını emdiğin gençleri göreceksin. Onurlu bir siyasi mücadele değil, terörün stepnesi, terörün yedeği olmuş, kan lekesi olmuş yüzünü görürsün. BDP’nin beslendiği tek bir kaynak var, o da masum Kürt kardeşlerimin kanıdır. Ülkenin yüzde 50 oy alarak seçilen iktidarını tanımadığını, iktidarın meşruiyetinin olmadığını söylemek, demokrasiyi kabullenmemektir, milli iradeye saygısızlıktır. Daha da ötesi şuursuzluktur. Uludere hadisesini devlet terörü, devletin vatandaşını katletmesi gibi lanse etmek, büyük bir hezeyandır.
(Zana’ya yanıt) Siz demek ki milletvekili elbisesini bu ifadeleri kullanmak için giydiniz öyle mi? O zaman bu çatının altına niye geldin? Burası demokratik parlamenter sistem. Silahlı bir parlamenter sistem yok burada. O zaman niye buraya geldiniz, sen de dağa çıksaydın. Önce haddinizi bileceksiniz. Biliyorsunuz bunlar İmralı’daki Teröristbaşı’nı ‘önder’ olarak görüyorlar, hatta daha da ileri gidiyor Apo’ya ‘peygamber’ diyorlar. Apo’nun da bunlar hakkında uygun gördüğü sıfatlar basına da yansıdı. Ne diyor BDP’liler için Apo, ‘Şarlatan, şovmen, satılık, saf, zartapoz.’ Tencere yuvarlanmış kapağını bulmuş.
Diyarbakır’da faşist
Bunların tarzı kıyamet siyaseti. Yani ölüm, kan, terör, isyan, meydan okuma, gemileri yakmak. Yüreğin, cesaretin varsa terör örgütüne söyle. Ama terör örgütü bunlara bu kadar özgürlük tanımıyor, ipini o kadar gevşetmiyor. Bunlar Ankara’da demokrat, Diyarbakır’da faşist. Özerklikten bahsediyorlar, sen önce terör örgütünden özerkliğini ilan et. Senin terör örgütü nezdinde özerkliğin, iraden yok, neyin özgürlüğünü savunuyorsun? Tek parti döneminin CHP’si neyse bugünün BDP’si tıpkısının aynısıdır. Üzüm üzüme baka baka kararır. Ama Doğu, Güneydoğu’da tek parti yok, birinci parti AK Parti’dir, biz Kürk kökenli kardeşlerimizi bu baskıcı, ceberrut, faşizan zihniyete teslim etmeyeceğiz.
(Uludere’deki olay) Terör örgütü, tabutun bir ucundan tutarak hadiseyi kendi çıkarları için tahrik vesilesi olarak kullandı. BDP tabutun bir başka ucundan tutup, çekiştirerek aynı şekilde tahrik gayretine girdi. CHP de tabutun bir başka ucundan çekiştirerek BDP ve PKK ile aynı dil ve üslubu kullanarak cenazeler üzerinden fırsat devşirme çabası içinde oldu. Bu yağmalara psikolojine bazı medya kuruluşları da eklenerek, acı hadise üzerinden hükümeti, devlet kurumlarını hedef alarak tahrik edici, yalan yanlış bilgilere dayalı yayın yaptı. Biz onlar gibi istismar peşinde olamayız. Kardeşlik hukukunun gereği neyse onu yerine getireceğiz.
Darbe, eski manzara
(12 Eylül davası) Bizim meselemiz kişilerle değil, demokrasi karşıtı zihniyetle hesaplaşmaktır. Darbeci, vesayetçi anlayışla hesaplaşmadan ileri demokrasiye ulaşabilme ihtimali yok. Biz siyasi zeminde bu anlayışların yanlışlarını ortaya koyarken yargı da kendi açısından hesap soruyor. Çeteler, mafya, darbeciler, diktacılar, andıçcılar eski Türkiye manzarası. Yeni Türkiye artık ileri demokrasiyle, hukuk devleti anlayışıyla, sivilleşmeyle şekilleniyor.
Yargı itibarı korunmalı
Yargılaması devam eden olaylar hakkında görüş açıklama lüksümüz yok. Yargı tarafından kesinleşen hüküm ortaya konulmadan kimseye suçlu muamelesi yapılmamalı. Aynı şekilde yargılananlar masum, yargılayanlar suçlu gibi siyasi mülahazalar da yapılmamalı. Yargının itibarını zedeleyecek suçlamalardan herkes imtina etmeli. Ortada bir takım ciddi suçlamalar bulunuyor, bunların aydınlatılmasını beklemek hepimizin hakkıdır. Bir takım davalardaki iddialar, doğrudan yönetimi alaşağı etmek gibi mutlaka açığa kavuşturulması gereken iddialardır. BDP’nin kapatılması gibi şeyler konuşuluyor. Biz gerçek kişilerin cezalandırılmasından yanayız, asla tüzel kişilerin yani partilerin kapatılmasından yana değiliz.
Haşerat öldürmek yerine bataklığı kurutacağız
BAŞBAKAN Erdoğan, dün Türk İdareciler Derneği ödül töreninde de şunları söyledi: “Bir kaymakam yaraları sarmak için oraya gidiyor. Üstelik Muşlu, oranın evladı. Ne var ki o başarıyı hazmedemeyen densizler tarafından insanlık dışı muameleye maruz kalıyor. Sivrisinekten kurtulmanın yolu tek tek haşeratı öldürmekten değil bataklığı kurutmaktan geçer.” Erdoğan, kaymakamlara da seslendi: “Odalarına kapanan, makam aracı arkasında koruma ensesi seyreden kaymakam istemiyorum.”
Olması gereken olmuştur
BAŞBAKAN Tayyip Erdoğan, CHP Lideri Kemal Kılıçdaroğlu hakkında fezleke hazırlanması ile ilgili, şöyle konuştu: “Burada bütün arkadaşlar için bu tür fezlekeler olabiliyor. Yani Başbakan, Başbakan Yardımcıları, hepsi için bu tür fezlekeler var. Sayın Kılıçdaroğlu için de hele hele o kullandığı ifadeler için hayda hayda olması gerekir. Olması gereken olmuştur. Hele hele bugün yapmış olduğu açıklama yani ‘AK Parti bir katını yargıya tahsis etmeli’ filan diye. Bizim parti teşkilatlanması dışında binamızda kullanılacak yerimiz kalmadı ama CHP’nin Genel Merkezi’nde bu tür tahsisleri yaparlarsa isabetli olur.”
Yargı, hakaret algılamış
Başbakan Yardımcısı Beşir Atalay: Yargı o ifadeleri yargıya müdahale, kısmen suçlama ve hakaret olarak algılamış. Sınırları belirlemek kolay değil. Bu sınırlar Türkiye’de hep tartışılıyor.
İstanbul’a sevdam farklı
ERDOĞAN, Çalışan Gazeteciler Günü nedeniyle Başbakanlık muhabirlerini ziyaret etti. Erdoğan bir gazetecinin, “İstanbul’da daha mutlu görünüyorsunuz” demesi üzerine şunları söy-ledi: “Mutluluktan öte doktorlarım orada. Bir de tabi oraya olan sevdam daha farklı.”