Okan KONURALP
Oluşturulma Tarihi: Ağustos 08, 2011 00:00
CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, “Suriye’de sabrın sonuna geldik” diyen ve Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlu’nun yarın Suriye’ye gideceğini açıklayan Başbakan Tayyip Erdoğan’a, “Suriye’ye yönelik olası bir askeri operasyona Türkiye’yi sokma” uyarısında bulundu.
Hürriyet’e konuşan Kılıçdaroğlu, şunları söyledi:
Halk ihaneti unutmaz
“Türkiye’yi Suriye’ye yönelik aktif müdahalede rol oynamaya zorlayacaklardır. Eğer bir Başbakan çıkıp da ‘Sabrın sonuna geldik’ diye bir söz söylüyorsa, bunun arkası askeri müdahaledir. Bu vurguyu yapıyor Başbakan. Askeri müdahaleyi hangi gerekçeyle yapacaksın. Batılı egemen güçler için mi yapacaksın? Dış politika ülkelerin çıkarları üzerine kurulur. Batılı egemen güçler bugün kavga ederler, yarın gider tokalaşırlar. Onlar Suriye’ye komşu değiller, bizim ise komşuluğumuz var. Suriye halkı ihaneti unutmaz. Türkiye askeri müdahalede rol üstlenmemeli. Birleşmiş Milletler’de Cezayir’in bağımsızlığını tanımadık, Batılı egemen güçlerin lehine oy kullandık. Cezayir bunu unutmadı, bu ülkenin Başbakanı (Turgut Özal) gitti Cezayir’den özür diledi.
Rol üstlenmeyelim
Tarihten ders almamız lazım. Hataları tekrarlamaması lazım. Suriye’ye demokrasiyi, özgürlükleri götürelim, daha çağdaş bir ülke olmasına katkı verelim, her türlü desteği sağlayalım. Ama Batılı egemen güçlerin oyuncağı, maşası olmayalım. Olası bir askeri müdahalede rol üstlenmeyelim. Suriye’ye olası bir müdahale olursa, bu Batılı egemen güçleri isteği üzerine olacak. Bunu herkes biliyor zaten. Tunus’ta başladı nereye kadar gideceğini herkes biliyordu. Ancak Suriye Ortadoğu’da çok önemli bir ülkedir. Bir Irak’a benzemez.
Başbakan taşeron
Başbakan Batılı egemen güçlerin Ortadoğu’daki taşeronudur. Bu egemen güçlerin her istediğini yapan konumdadır. Arada bir diklendi, dersini aldı vazgeçti. ‘Libya’da NATO’nun ne işi var’ dedi. Sonra gitti tıpış tıpış imzayı attı, NATO’nun Libya’ya müdahalesine kapı araladı. Bugün kutsal Ramazan’dayız. Sivillerin öldüğünü, Akdeniz’de binlerce Müslüman’ın öldüğünü biliyoruz. Bunların birinci sorumlusu Recep Tayyip Erdoğan’dır. Onay vermeseydi ya! Türkiye Libya’nın bölünmesine nasıl imza atar.”
AKP yalakalığı yapan yükseliyor
SORUŞTURMANIN gizliliği ilkesine uyarak en sağlıklı soruşturmayı yapanlar Deniz Feneri savcılarıdır. Kim ne derse desin. Gazetelerden uzak kaldılar, sabırla iğne ile kuyu kazar gibi çalıştılar. Bütün engellemelere rağmen Almanya’ya da gittiler. Sonunda düğmeye bastılar. Silivri ya da Balyoz soruşturmalarıyla Deniz Feneri soruşturmasını karşılaştırdığınızda aradaki farkı çok net olarak görürsünüz. Savcıların özeni, medyaya servis yapılmaması, insanların baştan suçlu ilan edilmemesi, bazı bilgi, belgelerin saklanması açısından... Düşünün, gelen bilgiler tutukluların lehine olduğu için adli emanete alınıyor. Bunları soruşturmuyorsunuz. Asıl soruşturulması gereken bu değil mi? Soruşturulmuyor ama ne yapılıyor? Sanık lehine olan delilleri gizleyenler HSYK’ya ya da Yargıtay’a üye olarak terfi ettiriliyor. O zaman sormak gerekmiyor mu? Siz bu terfiyi hangi ahlaki kurallara göre yaptınız? Tek ölçü var AKP yalakalığı. AKP yalakalığı yapanlar, AKP’nin gözlüğüyle olayları sorgulayanlar terfi ediyorlar, belli yerlere geliyorlar. Deniz Feneri’nde kararlı bir soruşturma yapıldı, sonuca ulaşıldı. Şimdi, ‘Biz bu savcılardan dosyayı nasıl alırız. Kendi istediğimiz savcılara nasıl veririz’ arayışı içindeler.
Askerle özel ilişki yok
Genelkurmay’la özel bir ilişki içine girmenin gereğine inanmıyoruz. Yeni komuta kademesiyle ilişkilerimiz, herhangi bir kamu kuruluşunun yöneticileriyle ilişkilerimiz nasılsa, öyle olacak. Özel bir ilişki aramanın gereği yok. Ancak hükümet de özellikle terör konusunda mecliste gurubu bulunan tüm partilere bilgi vermek zorundadır.
O polisler soruşturulacak mı
Geçtiğimiz hafta Cumhuriyet Gazetesi’ne bomba atılmasıyla ilgili olarak, mahkeme önünde ciddi bir itirafta bulunuldu. İlgili kişi, bombayı kendisine veren emniyet görevlilerinin isimlerini verdi. Bakalım İçişleri Bakanı gereken duyarlılığı gösterecek mi? Soruşturma açacak mı? Bunlar kapalı kapılar arkasında veriler ifadeler değil, mahkeme önünde verilen ifadeler. İçişleri Bakanı’nın atacağı adımları merakla bekliyorum, hiç ses çıkmıyor gerçi.