Oluşturulma Tarihi: Mayıs 17, 2011 00:00
Gazeteci Özer Yelçe, dün son yolculuğuna uğurlanırken, eşi Ayşegül Domaniç Yelçe de, duygularını Hürriyet İnternet’te ‘Veda’ yazısıyla dile getirdi. Hastalığı nedeniyle sadece konuşabilen Yelçe, şöyle yazdı: “Her geçen gün yeni bir kas kaybettim, ama gücümü hiç kaybetmedim. Her durumda yanımda olan harika bir eşe sahiptim çünkü. Günü geldi elim kolum oldu, günü geldi ayaklarım ve bacaklarım.”
GAZETECİ Özer Yelçe’nin cenazesi dün öğle namazından sonra Karacahmet’teki Şakirin Camii’nde kılınan cenaze namazının ardından Mezarlığı’nda toprağa verildi.
Cenaze törenine Yelçe’nin yakınları, dostları ve ile yıllarca birlikte çalıştığı çok sayıda gazeteci meslektaşı katıldı. Cenaze namazından sonra Yelçe, son yolculuğuna meslektaşlarının omuzlarında uğurlandı.
Uzun yıllar Milliyet ve Hürriyet gazetelerinde çalışan Yelçe 66 yaşında yakalandığı kanser hastalığına yenik düşmüştü. Özer Yelçe’nin eşi Ayşegül Domaniç Yelçe, dün yazarı olduğu Hürriyet İnternet’te, “Veda” başlıklı bir yazı kaleme aldı. Kas hastalığı nedeniyle sadece konuşabilen Yelçe, duygularını yazısında şöyle dile getirdi:
İşte o ‘Veda’
“Merhabalar sevgili okurlar. Bugün benim için çok zor bir gün; belki de bugüne kadar yaşadığım en zor gün. Bugün ben kırkbir yıllık hayat arkadaşımı kaybettim. Onu tanıdığımda yalnızca onaltı yaşındaydım, o ise yirmiüç. İkimiz de çocuk sayılırdık. Tanıştığımızdan on gün sonra evlenme teklif etti bana. ‘Henüz çok erken, ama zamanı gelince olur’ diye cevap verdim ona. Ertesi yıl nişanlandık. Öğrenci olduğum için, bir yıl boyunca yüzüğümü boynumda taşıdım. Ben liseyi bitirir bitirmez de evlendik. Yıl 1970’di. Yani tam kırkbir yıl önce...
Onun yanında büyüdüm... Öğrenimimi onun yanında tamamladım. Sonra kaslarım erimeye başladı. Her geçen gün yeni bir kas kaybettim, ama gücümü hiç kaybetmedim. Her durumda yanımda olan harika bir eşe sahiptim çünkü. Günü geldi elim kolum oldu, günü geldi ayaklarım ve bacaklarım. Onun yanında herkes kadar normal bir insandım ben, engelli değil...
Engelli olmak çok zor, ama inanıyorum ki, bir engellinin eşi olmak çok daha zor. Bir davete giderken eşini yanında götürememek, canı istediğinde onunla yürüyüşe çıkamamak, dans etmeyi çok sevdiği halde artık o dans edemediği için dansı reddetmek ya da her gece ona suyunu ve ilacını verirken kendisi hasta olduğunda bir bardak su bile isteyememek hiç de kolay değil.
Ben çok şanslıydım. Kırkbir yıl beni mutlu etmek için uğraşan çok güzel bir insanla aynı yastığa baş koydum. Giderken içimdeki bir şeyleri de birlikte götürdü. Ne olduklarını tam tarifleyemediğim bir şeyleri... Ama geride çok güzel şeyler de bıraktı, herkese nasip olmayacak güzel şeyler... Evet, Özer Yelçe benim eşimdi; kızımın da babası. Bize bıraktığı güzel isim her zaman gurur kaynağımız olacak ve göğsümüzü kabartacak. Bundan sonraki yaşamımızda hep bu isme layık olmaya çalışacağız.
Sizler bu yazıyı okurken ben eşimi son yolculuğuna uğurluyor olacağım. Eninde sonunda hepimizin çıkacağı bir yolculuk bu. Ben bunun güzel bir yolculuk olduğuna, gittiği yerde mutlu olacağına inanmak istiyorum ve ben de aynı yolculuğa çıkana kadar ‘hoşçakal’ diyorum ona. Umarım hakkını helâl etmiştir. Çünkü inanamayacağınız kadar çok hakkı var üzerimde. ‘Mekânın cennet olsun’ biricik eşim. Engellerimizi hissettirmeyecek, engelsiz bir yaşam dileği ile...”