CHP'li Tanrıkulu: Örgüt üyesi olarak damgalanabilirler

Güncelleme Tarihi:

CHPli Tanrıkulu: Örgüt üyesi olarak damgalanabilirler
Oluşturulma Tarihi: Mart 03, 2011 17:21

CHP Genel Başkan Yardımcısı Sezgin Tanrıkulu, Ergenekon terör örgütüne üye oldukları iddiasıyla gözaltına alınan gazeteciler için açıklama yaptı.

Haberin Devamı

Türkiye’de basın, düşünce ve ifade özgürlüğünün sürekli irtifa kaybettiğini belirten Tanrıkulu yazılı açıklamasında, “Türkiye, zaten kısıtlı olantemel özgürlük hakkını; basın ve ifade özgürlüklerini tamamen kaybediyor. Bu, hepimizin haber alabilme, özgür düşünebilme hakkının gasp edilmesidir” dedi.

 

AK Parti’nin yakın çevresi dışındaki herkesin terör örgütü üyesi olarak damgalanma riski yaşadığını ifade eden Tanrıkulu, dünyanın hiçbir demokrasisinde vatandaşların kendilerini bu denli güvensiz hissedemeyeceğini de belirtti.

 

İçişleri ve Adalet Bakanları'nı, kamuoyunu tatmin edecek bir açıklama yapmaya davet eden Tanrıkulu,“Gün gelip de, bugün bu durum karşısında sessiz kalanlar, kendilerinin de bir gün “mağdur” konumuna düşebileceğini unutmasınlar” uyarısında da bulundu.

 

Haberin Devamı

CHP Genel Başkan Yardımcısı Tanrıkulu’nun yazılı açıklaması şöyle :

“Türkiye’de, AKP’nin yakın çevresi dışında, herkes her an, birden “örgüt üyesi” olarak damgalanma riskiyle yaşıyor. Sabaha karşı evinizin darmadağın edilmesi, özel hayatınızın tüm ayrıntılarına girilmesi tehdidiyle yüz yüze yaşadığınız bir ülkeye de “hukuk devleti”nden söz edilemez.“Hukuki güvenlik hakkı”, yani yurttaşların yasaların nasıl uygulanacağını, yasaların kendilerini nasıl etkileyeceğini bilme hakkı, hukuk devleti olmanın temel ölçütlerinden biridir.

 

Türkiye’de ise, hukuki güvenlik hakkı sıradan bir vatandaşın yaşamında karşılığı olmayan bir kavramdır. Yurttaşlar, yasaların kendilerine hangi ölçütlerle uygulanacağını bilmediği bir düzen(sizliğ)in içinde yaşamak zorundalar. Bugün herhangi bir nedenle adliyeye gitmek durumunda kalan bir yurttaşın oradan nasıl çıkacağı, çıkıp çıkmayacağı belli değildir. Dünyanın hiçbir demokrasisinde, vatandaşların kendilerini bu denli güvensiz, her an kollarından tutulup götürülme tehdidi altında hissettikleri bir ortam yoktur.

 

Haberin Devamı

Tam bu noktada Türkiye’de basın özgürlüğünün ABD’den ileri olduğunu söyleyen Sayın İç İşleri Bakanına sormak istiyorum: Bugün, “gazetecilik” mesleğinin emekçilerine yönelik bu tavırları nasıl değerlendiriyorsunuz? Sayın Bakan, acaba ABD ile bir diktatörlük olan, gazete taşıyan kamyonların devletçe yakıldığı Zimbabwe’yi karıştırmış olabilir mi?

 

Evlerinde arama yapılan gazetecilerin, AKP iktidarına eleştirel bakan ve güvenlik güçlerinde cemaat örgütlenmelerini araştıran yayınları nedeniyle bu muameleye tabi tutuldukları yönünde yaygın bir kanı vardır.

 

Bu son olay,“örgüt üyeliği” suçlamasının, bir sindirme gerekçesi olarak kullanıldığı şüphesini iyice güçlendirmiştir. Yasadışı yapılara karşı mücadele,meşru yollarla ve demokratik hukuk devletini yerleştirme hedefi ile yürütülmek zorundadır. Keyfi uygulamalar ve sindirme operasyonları, Türkiye’de demokratikleşme ve hukuk devleti olma çabalarına ağır darbe indirmektedir. Hükümet, bu uygulamalara “yargı kararı” deyip sorumluluktan kurtulamaz, bu konuda kamuoyunu tatmin edecek bir açıklama yapmak İçişleri ve Adalet Bakanlarının sorumluluğudur. Türkiye, zaten kısıtlı olan bir temel özgürlük hakkını; basın ve ifade özgürlüklerini tamamen kaybediyor. Bu, hepimizin haber alabilme, özgür düşünebilme hakkının gasp edilmesidir. Gün gelip de, bugün bu durum karşısında sessiz kalanlar, kendilerinin de bir gün “mağdur” konumuna düşebileceğini unutmasınlar”

Haberle ilgili daha fazlası:

BAKMADAN GEÇME!