A.A
Oluşturulma Tarihi: Kasım 24, 2010 10:58
Öğretmenliğinin 5. yılında geçirdiği rahatsızlık sonucu gözlerini kaybeden ancak mesleğini sürdürebilmek için 3 günde braille alfabesini öğrenen 83 yaşındaki emekli öğretmen Necla Kızılbağ, 30 yıl boyunca kendisi gibi görme engellilerin dünyasını aydınlattı.
Mesleğine duyduğu sevgi sayesinde hayata tutunan ve eğitimle çevresine ışık saçan Kızılbağ, 1927 yılında Mersin'de doğduğunu, ilk ve orta öğrenimini bu şehirde tamamladıktan sonra Adana Öğretmen Lisesi'ne kayıt yaptırdığını söyledi.
Okula gidebilmek için her gün 2 saatlik tren yolculuğu yaparak Adana'ya gittiğini, akşam da yine 2 saatte Mersin'e döndüğünü anlatan Kızılbağ, “Küçük yaşlardan itibaren benim içimde bir öğretmenlik aşkı vardı. Babam hukuk okumamı istedi ama ben öğretmenliği tercih ettim. Onun için bütün zorluklara katlandım. Okulu bitirdikten sonra Hatay'a sınıf öğretmeni olarak atandım. Meslek hayatımın 5. yılında yanlış bir tedaviyle, büyük bir talihsizlik sonucu gözlerimi kaybettim. Yanlış bir tedavi sonucunda gözlerimi kaybettiğime değil, öğretmenlik yapamayacak mıyım diye ağladım” dedi.
GÖZLERİNİ KAYBETTİ AMA ÖĞRETMENLİKTEN KOPMADI
1951 yılında dünyasının kararması ile mesleğini sürdüremeyen Necla öğretmen, 1 yıl sonra Mitat Enç tarafından Ankara'da açılan “Körler Ortaokulu” adını duydu.
Söz konusu okulun imdadına yetiştiğini dile getiren Kızılbağ, şunları kaydetti:
“Mesleğimi yapabilmek için 3 günde braille alfabesini (körler alfabesi) öğrendim. Bu okulda 10 yıl ilkokul öğretmeni olarak çalıştım. Ancak okulda Türkçe öğretmenine ihtiyaç duyuluyordu. Onun için Gazi Üniversitesi'ne girerek Türkçe öğretmeni oldum. Burada tam 30 yıl görev yaptım ve emekli oldum. Benim gibi görmeyen yüzlerce öğrenciyi yetiştirmek, bana adeta aydınlık veriyordu. Çünkü hakiki karanlık cehalettedir. Bütün azmimle o çocukları yetiştirmek için elimden gelen gayreti gösterdim. Bugün Kanada'da, ABD'de Türkiye'nin dört bir yanından öğrencilerim beni arıyor, işte bu bana yetiyor. Bu beni yaşatıyor.”
Emekli olduktan sonra büyük bir boşluk yaşadığını ifade eden Necla öğretmen, çocuklarla bir arada olması gerektiğini düşünerek, hayatını adadığı eğitim camiasına katkıda bulunmaya karar verdiğini aktardı.
İlk olarak Çankaya Dikmen'deki bir okula ek bir bina yaptırdığını ve okula ismini verdiğini anlatan Kızılbağ, sözlerine şöyle devam etti:
“Ben bir hayrı her şeyden üstün görüyorum. Okula gittiğimde çocuklar bana sarılıyor, öğretmenim şarkısını söylüyorlar. Çok mutlu oluyorum. Bu beni canlandırıyor. Daha sonra harabe haldeki Seyranbağları Lisesi'ni baştan aşağı yeniledim. Okul çok perişan haldeydi, öğretmenler gitmek istemiyordu. Kantininden, spor ve çok amaçlı salonuna kadar yenilendikten sonra çok güzel bir okul olan bu eğitim kurumuna da adım verildi. Öğretmen ve öğrencilerimize yakışır bir okul yaptık.
Okulun ardından çocukları yetiştiren onları dünyaya getirip büyüten ancak sonradan yalnız kalan anne ve babalar için de bir şeyler yapmak istedim. Bunun için de Saray Rehabilitasyon Merkezi'nin bahçesinde yer alan atıl durumdaki eğitim merkezini onararak, burayı da Öğretmen Necla Kızılbağ Huzurevi Yaşlı Bakım ve Rehabilitasyon Merkezi olarak hizmete açtım. Benim prensibim kötüyü düzeltmek. Yaptırdığım kurumlarla da bunu ortaya koydum.”
KENDİ ADINI TAŞIYAN HUZUREVİNDE YAŞIYOR
Emekliliğinin ardından kendisine ait evi olmasına rağmen yaşlılarla birlikte kendi adını taşıyan merkezde kalmayı tercih eden Necla Kızılbağ, “2002 yılında eşimi kaybettikten sonra evimde tek başıma kaldım. 2007 yılında buraya yerleştim. Yaşlılarla birlikte kalıp, onların dertlerine ortak olmak istiyorum. Burada devlet herkese kucağını açmış. Tüm imkanlarımız var” dedi.
ÖĞRETMENLER GÜNÜNÜ ÖĞRENCİLERLE KUTLADI
TBMM tarafından bu yıl “Üstün Hizmet Ödülü”ne de layık görülen Necla öğretmen, Öğretmenler Günü'nü adını taşıyan Öğretmen Necla Kızılbağ Anadolu Lisesi'nde öğrencilerle birlikte kutladı.
Öğrencilere sarılarak sohbet eden ve duygusal anlar yaşayan emektar öğretmen Kızılbağ, “3-4 gün önceden başlayarak öğrencilerim aramaya başladı. Öğretmenlik o kadar kutsal, o kadar mükemmel bir meslek ki hiçbir şeyle değişilmez. Bu bir aşk. Bu meslek ancak aşkla yapılabilir. 83 yaşındayım, ama o tutku benden gitmedi. Hala çocukları gördüğümde içime koymak istiyorum. Bana soruyorlar 'Çocuğun var mı?' diye. Ben de binlerce diyorum. Hakikaten Türkiye'nin her tarafındaki çocuklar benim yavrularım. Çünkü geleceğimizin ışıkları onlar. Milli eğitime yapılan katkı, katkıların en büyüğü ve en kutsalıdır. Hakiki karanlık cehalettedir” diye konuştu.