Güncelleme Tarihi:
Madenci ailelerinin avukatlarından Mehmet Gök, adliye binası önünde yaptığı basın açıklamasında, Karadon'da, Yapı-Tek İnşaat şirketinin galeri açma işini yürüttüğü çalışma sırasında 17 Mayıs 2010'da meydana gelen grizu patlamasında, 30 işçinin hayatını kaybettiği ve 11 işçinin yaralandığını, ölen 2 işçinin ise cesedine halen ulaşılamadığını anımsattı.
Kazanın ardından bilirkişi heyetinin 'kusur yönünden' yaptığı inceleme sonucunda kazanın meydana gelmesinde 14 kişinin kusurlu görüldüğünü, rapora göre de savcılıkça 11 kişinin tutuklanması istemiyle Zonguldak 1. Sulh Ceza Mahkemesine sevk edildiğini anlatan Gök, şöyle konuştu:
“Mahkeme 6 kişinin tutuklanmasına karar vermiş, ancak sanık avukatlarının itirazı sonucu Zonguldak 1. Asliye Ceza Mahkemesi dosyayı yeterince incelemeden Sulh Ceza Mahkemesinin tutuklama kararını kaldırarak tutuksuz yargılanmalarına karar vermiştir. Geçen yıl Bursa'nın Kemalpaşa ilçesinde yaşanan grizu kazasında 19, bu yıl Balıkesir'in Dursunbey ilçesindeki kazada da 17 işçimiz yaşamını yitirmişti. Kazalar sonucunda madenlerin sahipleri yönetim kurulu başkanları ve ilgili kişiler çıkarıldıkları mahkemece tutuklanmıştı.
Zonguldak'ta ise kazanın üzerinden 3,5 ay geçmesine rağmen şüphelilerin zincirleme kusurları oluştuğu ve ölen işçilerin kusurlarının bulunmadığı bilirkişi raporları ile tespit edilmiştir. Ancak bugün itibarıyla bir kişi bile tutuklu değildir Bu durum kazada yakınlarını kaybeden mağdur ailelerin adalete olan güvenini sarsmış, üzüntülerini bir kez daha artırmıştır.”
CEZA MAHKEMESİNE İTİRAZ
Savcılıktan, kendilerince kazanın asıl sorumlularından olan ve bilirkişi raporunda ismi geçmeyen, hakkında işlem yapılmayan Yapı-Tek Yönetim Kurulu Başkanı ve firmanın en büyü ortağı Bahri Köse hakkında da tahkikat yapılarak tutuklanmasını ve hakkında kamu davası açılması isteminde bulunduklarını anlatan Gök, şöyle dedi:
“Ayrıca savcılıktan Asliye Ceza Mahkemesince verilen kararla serbest bırakılan şüphelilerin tutuklanmaları için yetkili ve görevli ceza mahkemesini itirazda bulunmasını talep ettik. Hukuk yere, zamana ve kişilere göre farklı tecelli etmemelidir. Mağdur aileler, firmanın arkasında hangi güçlerin olduğunu sorgulamaktadır.”
AİLELER ÜZÜNTÜLÜ
Avukat Ünal Demirtaş da ailelerin suçluların serbest bırakılması kararından son derece üzüntülü olduklarını ifade ederek, “Aileler böyle bir sonuç beklenmiyordu, Sulh Ceza Mahkemesinden tutuklama kararı ile '3,5 ay sonra adalet tecelli edecek' diye sevinmişlerdi. Mahkemenin takdiri o yönde gelişti, keşke raporlar incelenseydi. Acele verilmiş bir karar olarak düşünüyoruz” diye konuştu.
Ölen madencilerden Hüseyin Aslan'ın eşi Fatma Aslan, bu kadar insanın ölümünün hiçe sayıldığını, kazadan sorumlu olanların ellerini kollarını sallayarak dışarıda gezdiklerini savundu.
İsmail Fidan'ın ağabeyi Göksel Fidan da, bu işin başından sonuna kadar siyaset bulunduğunu iddia ederek, “Ben de TTK'da çalışıyorum. Grizu patlayan ocaktaki ortamı gözlerimle gördüm, orada ihmaller var. Yetkililer, ellerini vicdanlarına koysunlar” dedi.
3 yaşındaki torununun babasız, gelininin ise genç yaşında dul kaldığını kaydeden İlker Bebek'in annesi Hanife Bebek, “Ben 33 yaşında evladımı kaybettim. Nerede bu hükümet, devlet. Gaz varken, 'işler görülsün' diye bile bile ocağa soktular çocuklarımızı. Oğlum hayatının baharında göçtü, gitti” diye konuştu.
Adem Üstün'ün ablası Fatma Elemen ise, ortada deliller varken suçluların serbest bırakılmasının üzüntüsünü yaşadıklarını ve adalet istediklerini belirterek, “Biz evlerimizde fare gördüğümüzde öldürüyoruz. Ama kardeşim, 'abla ocaktaki fareler çok iyi koku aldıkları için canımız onlara emanet' derdi. Bile bile niye göz yumdular” dedi.
Daha sonra avukat Gök ile Demirtaş, Cumhuriyet Başsavcılığına, suçlu olduklarını iddia ettikleri şirket ve bazı TTK çalışanlarının tutuklanmaları talebiyle yazılı başvuruda bulundular.