Güncelleme Tarihi:
AK Parti'nin resmi internet sitesinden, Medya ve Tanıtım Başkanlığı imzasıyla yayımlanan açıklama şöyle:
“19 Ağustos 2010 tarihli basın açıklamamızda muhalefetin PKK kaynaklarına dayalı olarak, terör örgütü ve elebaşısı ile müzakereler yapıldığı ve anlaşmaya varıldığı yönündeki iddiaları kesin olarak reddedilmiş, bu yönde yapılan ve yapılmakta olan spekülasyonların muhalefetin ve terör örgütünün halk oylamasını olumsuz yönde etkileme gayretlerinden ibaret olduğu belirtilmiştir.
Partimiz, hükümet mensuplarımız ve bizzat Başbakanımız tarafından yapılan yalanlama açıklamalarına rağmen üzülerek görüyoruz ki muhalefet, iftira ve çamur atma siyasetine devam etmektedir. Hal böyle olunca aşağıdaki soruların ve tespitlerin halkımızla paylaşılmasında yarar görüyoruz:
1. Ne zamandan beri terör örgütü elebaşlarının açıklamaları, bazı muhalefet partilerinin liderleri tarafından sorgulanmadan doğru kabul edilmekte hatta referans olarak kullanılmaktadır?
2. Ülkenin başbakanına inanmak yerine terör elebaşlarına inanmak ve bunun üzerine söylemler geliştirmek hangi sorumlu siyaset anlayışıyla bağdaşmaktadır?
3. Terör örgütünün kendisini meşrulaştırmak için her vesileyle muhatap alınması gerektiği yönündeki taleplerine veya muhatap alındıklarına dair beyanlarına bazı muhalefet partilerinin itibar etmesi örgütün ekmeğine yağ sürmüyor mu? Söz konusu beyanlara itibar edenler bilmeyerek de olsa PKK'nın psikolojik propagandasına alet olmuyorlar mı?
4. Güvenlik güçlerimiz şehit olunca, terör örgütü yerine hükümeti suçlayanlar, bu sefer örgüt kendince geliştirdiği bir stratejinin gereği olarak eylemsizlik kararı alınca, bunu hükümetle yapılan bir pazarlığa bağlayarak yine AK Parti hükümetini suçluyorsa bunu vicdan ve iz'anla izah etmek mümkün müdür? Burada bir mantık hatası yok mudur?
5. Terör 30 yıldan beri ülkemizin en sıkıntılı ve maalesef kronik hale gelmiş meselesidir. AK Parti 90'lı yıllarda yoktu ama terör en kanlı yüzünü bu yıllarda gösterdi.
Sorumlu siyaset, ülkemizin karşı karşıya bulunduğu bu musibeti, partiler üstü bir sorun olarak ele almayı gerektirir. Halk oylaması sürecinde halkımızın 'evet' diyeceğini gören 'hayır'cılar cephesi, maalesef terörden medet umar hale gelmiştir.
Bu siyaset Makyavelist, 'Komşunun evi yansa da ben de yumurtamı pişirsem' siyasetidir.
6. Malum muhalefet liderlerini tez elden bu yanlıştan dönmeye, sorumluluğa ve demokratik değerler platformunda siyaset yapmaya davet ediyoruz.”