Güncelleme Tarihi:
Bülent Arınç, “Başbakan'ın yanında siperde duran insan şu anda görevinin başında ama bir taraftan da şu davanın (Ergenekon) içindeki sanıkların başta geleni. Bu ne yaman çelişki diye düşünmem mi?” diye konuştu.
Habertürk kanalında gündeme ilişkin değerlendirmelerde bulunan Arınç, Dörtyol ve İnegöl'deki olaylarda insanların birtakım tahrikler sonucu hem kişilere hem mala zarar vermelerinin, dükkan yakmalarının ve araç devirmelerinin, yaralananlar olmasının üzücü olduğunu ifade etti.
Olayların tahrik sonucu meydana geldiğini, bazı mesajların atıldığını, hoparlörlerden yayınlar yapıldığını ve özel görevlendirilmiş provokatör denilebilecek kişilerin herkesin hassasiyet duyacağı sloganlar attığını söyleyen Arınç, “Türk-Kürt çatışması şeklinde veya dışarıdan gelenler-yerliler çekişmesi adı altında bir kamuflajla, ambalajla hadiselere adeta meşruiyet süsü vermek istiyorlar” dedi.
Geçmişte de benzer olaylar yaşandığını hatırlatan Arınç, şöyle konuştu:
“Bir hassasiyet var. Bu hassasiyet aşırı milliyetçi söylemlerden aşırı etnik söylemlere kadar üstünde çok fazla hissedilmese de alttan alta geliştiriliyor. 12 Eylül halk oylamasıyla bağlantısı olabileceğini düşünüyorum. Çünkü bir seçim de olsa öncesinde, önemli bir karar verilecekse onun öncesinde insanları tedirgin etmek, insanları korku ve paniğe düşürmek, insanları kafasında oluşturduğu fikrinden 'acaba' noktasına götürmek, doğu ve güneydoğuyla ilgili olarak referandumun en azından 'sandıklara gitmeyin' şeklinde propagandaya maruz kalması karşısında bunun altyapısını hazırlayabilmek için planlanmış bir olay gibi senaryolardan biri de budur diyebilirim.”
Arınç, muhalefetin olayları demokratik açılım politikalarının sonucu olarak göstermesini “Çok ucuzcu, çok kolay bir suçlama. Hiçbir temeli yok” diye değerlendirdi. Demokratik açılım sürecinin bir yıl önce başladığına dikkati çeken Arınç, “Bunu sadece getirip açılıma bağlamak AK Parti iktidarını yıpratmaktan başka amaç taşımıyor. Hiçbir bilimsel veriyle bunu ispatlayamazlar” dedi.
Bülent Arınç, BDP heyetinin Dörtyol'a gitme kararını, “ateşe benzin dökmek gibi bir şey” diye nitelendirdi. BDP heyetinin ilçeye gitmesinin yeni tahriklere yol açabileceği uyarısında bulunan Arınç, BDP'nin bu karardan vazgeçmesinin çok daha iyi olacağını söyledi.
Arınç, vatandaşlardan tahriklere kapılmamasını, insanların güvenmediği, tanımadığı, Türkiye için ne getirip götüreceğini test etmediği konuda sokağa çıkmamasını ve kalabalıklardan uzak durmasını istedi.
BALYOZ SORUŞTURMASINDAKİ YAKALAMA KARARLARI
Bülent Arınç, “Balyoz soruşturması” kapsamında 102 emekli ve muvazzaf subay hakkında yakalama kararı çıkarılmasının Yüksek Askeri Şura'da terfileri engellemek amacı taşıdığı iddiaları karşısında, kararın ne anlama geldiğini kararı verenlerin bileceğini belirtti.
İçişleri Bakanı Beşir Atalay ile hakkında yakalama kararı bulunan 6. Kolordu Komutanı Korgeneral Nejat Bek'in Adana'daki şehit polislerin cenaze töreninde yan yana gelmesinin nasıl izah edileceğine ilişkin soru üzerine, “Böyle bir çelişki varsa bu çelişkinin sorumlusunu aramamız lazım” dedi.
Mavi Marmara gemisine İsrail tarafından baskın düzenlendiğinde ve İskenderun'daki terör saldırısı meydana geldiğinde başbakan vekili olarak bazı komutanlar ve ilgililerle toplantı yaptığını belirten Arınç, toplantıya katılan iki komutanın Ergenekon soruşturması kapsamında ifadesinin alındığını ertesi gün gazetelerden öğrendiğini kaydetti.
AÇIĞA ALMA
Arınç, Genelkurmay Başkanlığına telefon ederek bu konuyla ilgisi olan kişileri toplantıya çağırdığını belirterek, şöyle devam etti:
“Kimin geleceğini, kimin gönderileceğini bilmiyorum. Burada masum durumdayım. Bana askeri kanattan gelen kişilerle görüş alışverişinde bulunuyorum. Beşir Atalay'ın durumu da farklı değil. Atalay da cenazeye gidiyor, cenazeye hala muvazzaf olan ve görevinin başında olan bir insan geliyor. Yani Beşir Bey şöyle bir sol tarafına bakıp 'Bu adam aranıyordu, hazır gelmişken bana bir kelepçe verin de eline takayım götüreyim' mi diyecek, çelişki buradadır. Ankara Emniyet Müdürü tutuklandı. Kararnameyi gönderdik, Ankara Emniyet Müdürü'nü görevden aldık, yerine Bursa Emniyet Müdürü'nü atadık. Aynı iş askerde de olmalı mı derseniz, bence olmalı. Neden olmalı? Çünkü böyle tablolar ortaya çıkıyor. Gediktepe'de karşı dağları işaret ederek kendi görevini anlatmaya çalışan tümgeneral, bu olayların içinde gösteriliyor. Başbakan'ın yanında siperde duran insan şu anda görevinin başında ama bir taraftan da şu davanın (Ergenekon) içindeki sanıkların başta geleni. Bu ne yaman çelişki diye düşünmem mi? Ancak tabii asker diyecektir ki 'Görevden almaya gerek yok. Bu, dava sürecidir. Benim de sistemim böyle.' Bunu yapıyorsunuz ama böyle tablolar ortaya çıkıyor. Bu tabloların yaşanmaması için silahlı kuvvetlerimizin kendi iç dinamiğinde gerekli kararları alması lazım.”
Arınç, bu sırada “Yani o komutanların değiştirilmesi, en azından böyle bir soruşturma sürecinde” sorusunu “Gerektiğini düşünüyorum” diye yanıtladı.
Bu durumun söz konusu komutanların mutlaka suçlanması anlamına gelmeyeceğini ifade eden Arınç, meclis başkanlığı döneminde suç işlediği iddia edilen bir sivil memuru soruşturmanın selameti açısından açığa aldığını, iddiaların faili olmadığının ortaya çıkması halinde tekrar görevine başlattığını belirtti.
“İKİ SENEDİR TUTUKLU İNSANI BEKLİYORSUNUZ”
Arınç, şöyle devam etti:
“Bir senedir, iki senedir tutuklu olduğu halde hala yeri doldurulmamış, dönüşünü bekliyorsanız bir insanın, bu çelişkiler yumağı oluyor. Silahlı kuvvetlerin bu konuda yıpranmasını istemem. Yakalama emri, tutuklama emri, tevkif, tahliye, tekrar tevkif, mesela Dursun Çiçek bir girdi, bir çıktı, bir girdi, bir çıktı, üç kere. Bununla ilgili en azından tedbir yollu 'ben de şu kararı alayım' demeli ki sağına baktığı zaman yakalama emri olan birisi, soluna baktığı zaman içeriden yeni çıkmış birisiyle karşılaşılmasın. Bir ara Kayseri'ye gitmiştim. İl jandarma alay komutan vekili diye biriyle tanıştırdılar. Bilmeyerek 'Komutan nerede' diye sordum, komutan Cemal Temizöz imiş. O da malum yerde. Böyle bir şeyle karşılaşmak istemem. Bu, Türkiye'nin itibarına da imajına da adalete de yargıya da mevcut sisteme karşı da bir direnç olarak algılanabilir. Askeri şurada verilen kararlar nasıl etki yapacak? Bununla ilgili bir kanun maddesinden söz ediliyor. Şura onu ya yerinde görerek uygulayacaktır veya uygulamayacaktır. Bu kararların hepsi Cumhurbaşkanımızın imzasına bağlıdır. Sanıyorum şura bu konuda hukuka uygun karar verecektir, güvenimi muhafaza ediyorum.”
Açığa alma konusunun çok basit ve yıllardır uygulanan bir konu olduğunu belirten Arınç, hakkında kuvvetli delil, emare olan bir kişinin görevde kalmasının anlamı olmayacağını kaydetti.
KILIÇDAROĞLU'NUN İDDİALARI
Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Arınç, CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu'nun Genelkurmay Başkanlığının internet sitesinde yayınlanan 27 Nisan 2007 bildirisinin AK Parti'yi güçlendirmek için yazıldığı iddiasının hatırlatılması üzerine, şöyle konuştu:
“İki açıdan bu konuya çok üzülüyorum. Kemal Bey demiyorum, bir siyasetçi nezaketi elden bırakmamalı. Yani bu belki küçültücü bir ifade değil ama anlamsız bir şekilde bunu dahiyane bir buluşmuş gibi devam ettiriyor. Bunu dinlerken Sayın Kılıçdaroğlu açısından üzülüyorum. Yani dağ fare doğurdu gibi bir hale dönüşüyor. Şimdi Kemal Karabulut desem ona 'Karabulut' nereden çıktı diyeceksiniz, bir önceki soyadı. Bunları artık konuşmamak lazım. Recep Bey... Yakışmıyor. Bir genel başkan, arkasında rüzgar da varken ve ben bunun CHP açısından faydalı olacağını, Türk siyaseti açısından iyi dönüm noktası olacağını savundum. Hatta bu rüzgarla CHP'nin oylarını yükseltebileceğini söyledim. Bir AK Partili olarak bunları söylemem yanlıştı ama bunu bilerek yapıyorum, Türk siyaseti açısından yapıyorum.
Kılıçdaroğlu, doğru zamanda, doğru kararla adaylığını koydu. O günden bu yana sadece Baykal değişti de Kılıçdaroğlu mu geldi? Bununla yetinmememiz lazım. Üslup değişmeli, söylem, vizyon, program değişmeli. Sosyal demokrat parti olarak Türkiye için ne düşündüğünü bilmeliyim, bugünün sorunlarına karşı ne getirdiğini bilmeliyim, halkla bütünleşmenin nasıl olacağını bilmeliyim ama her çıktığı yerde aynı Genç Parti'nin sloganları gibi slogan üretiyor. İçi boş. Sadece 'hesap soracağız' diyor, 'bu adam mı' diyor, 'kıvırtıyor' diyor. Ya, şu kadar boyuyla bir şeyler söylüyor.”
“CHP BİLDİRİYE ALKIŞ TUTTU”
Bildiri yayınlandığında TBMM Başkanı olduğunu hatırlatan Arınç, bildiriye hükümetin 28 Nisanda cevap verdiğini, CHP'lilerin hepsinin alkış tuttuğunu ifade ederek, “İnsan biraz utanır, biraz da sıkılır” dedi.
O dönemde hangi siyasetçinin ne söylediğini dosya haline getirdiğini belirten Arınç, “27 Nisanda o adı geçen komutan bizi iktidar yapmak için böyle bir şey uydurmuş ve biz onunla iş birliği yapmışız. Bu kişi Genelkurmay Başkanı olduğunda etekleri zil çalan, avuçlarınızı patlatırcasına alkışladığınız, Hilmi Özkök'ten sonra 'tam istediğimiz adam geldi, hükümetten hesap sorarsa bu sorar' dediğiniz kişiyi kötülüyorsunuz bugün” diye konuştu.
Arınç, 27 Mayıs ve 12 Eylülden sonra askerin istediği partilerin iktidar olamadığını hatırlatarak, şunları söyledi:
“Diyebilir miyiz ki 12 Eylülü yapanlar Özal'ın, 27 Mayısı yapanlar Demirel'in iktidar olmasını istediler. 28 Şubat ve 27 Nisanda muhatabın kimler olduğunu biliyoruz. O tarihlerde bunu söylemeleri lazımdı. 'Komutan sen yanlış yapıyorsun. Senin bu yaptığın yanlış bunları iktidar yapar. Çünkü siyaset mühendislik istemez. Sizin kara dediğinizi, kötülediğinizi millet seçiyor'. Şimdi Kılıçdaroğlu ve arkadaşlarının hala üyelikleri devam eden Anayasa Mahkemesi üyelerine 'Yazıklar olsun size, sizin yüzünüzden AK Parti iktidar oldu. Siz herhalde AK Parti ile anlaştınız' mı demesi lazım? O kadar saçma, o kadar mantıksız ki... 27 Nisan bildirisi ile AK Parti iktidarı arasında ilişki kuruldu. Cesaret gösterdik, bugüne kadar ayakta kalmamızın sebebi de cesarettir. Millet bu dik duruşumuza karşı bize belki sadece cesaretimizden, demokrasiye bağlılığımızdan, dürüst ve namuslu oluşumuzdan dolayı on puan verdi.
Sayın Kılıçdaroğlu'nun sayın Büyükanıt'a söyledikleri hem cehalet örneğidir hem de çok yakışıksızdır. Böyle bir anlaşmayı kimse yapmaz, böyle bir sözü kimse söylemez. Sayın Büyükanıt'ın altındaki zırhlı araç onların gözüne daha çok batıyorsa bilsinler ki gelmiş geçmiş bütün genelkurmay başkanları için bu yapılır, yapılmıştır. Bütün kuvvet komutanları, genelkurmay başkanları lojmanda oturur, İstanbul'un, Ankara'nın en güzel yerinde ama hiçbir meclis başkanının, eski cumhurbaşkanının lojmanı yoktur. Hiçbir başbakanın kendisine tahsis edilmiş eski başbakanlığı dolayısıyla lojmanı yoktur. Bunları görmeyerek sadece ona takmaları yıpratma amacına yöneliktir. Sayın Büyükanıt bugün bir kısmına yanıt vermiş 'Doğruysa ve gerekliyse alın şu aracı benim üzerimden, Bodrum'da halkın içinde daha rahat gezerim' diyebilmeli.”
Arınç, Cumhurbaşkanı Abdullah Gül'ün seçim sürecine değinerek, eski Genelkurmay Başkanı emekli Orgeneral Büyükanıt'ın sözlerini, Gül'ün seçilmesinden bir gün sonra CHP'nin Anayasa Mahkemesine gitmesini, aynı akşam Genelkurmay Başkanlığının internet sitesinde bildirinin yayınlanmasını ve birkaç gün içinde Anayasa Mahkemesinin karar vermesini hatırladığını ifade etti.
“TSK İÇ HİZMET KANUNUNUN 35. MADDESİ KALDIRILMALI”
TSK İç Hizmet Kanunu'nun 35. maddesinin değiştirilmesiyle ilgili tartışmalar üzerine Arınç, maddenin mevcut halinin de askere anayasal düzeni zorla değiştirme yetkisi vermediğini söyledi.
7. Cumhurbaşkanı Kenan Evren'in 12 Eylül bildirisini okurken cumhuriyeti koruma, kollama görevinden bahsettiğini ifade eden Arınç, şunları kaydetti:
“Cumhuriyeti koruma ve kollamayı silahlı kuvvetlerin tümü veya konuşan kesimi kendilerine dayanak yapıyor, halbuki değil. Şu açıdan değil, 'Cumhuriyeti koruma kollama görevi var. Ben durumdan vazife çıkarırım, işler kötüye giderse el koyarım', öyle bir şey yok. Darbe yapmaya kalkıp da yakalananlar idam edildi, başarılı olanlar cumhurbaşkanı oldu. Darbenin anayasası, hukuku, 35. maddesi olmaz. Bu güçtür, güçle yaparsınız. Başarırsanız kalırsınız hatta anayasa oylaması içine kendi cumhurbaşkanlığınızı da sokarsınız. Sonra da millete dersiniz ki 'Evet demezseniz buna sittinsene başınızda kalırız. Bir daha seçim göremezsiniz'. Millet de tıpış tıpış gider oyunu verir. Bu maddenin aslında kaldırılması lazım. CHP bunu ilk defa söylüyor, 40 defa fikir değiştirerek söylüyor. Değişiklik teklifinde çok fazla değişen bir şey yok. Fikrimizi söyleriz, teklifi inceleriz. 1 Ekime kadar daha çok zaman var. Maddelerin kalkacağını mı, değişeceğini mi beraberce düşünür, yeni yasama döneminde bunu kaldırırız inşallah. CHP'li arkadaşlarıma tavsiyem, 12 Eylülü bir görelim ondan sonra daha rahat konuşuruz.”