Güncelleme Tarihi:
Bu yazıyı cesaretin keskin kıyılarından yazıyorum... Uçurum kenarlarından... Sarp kayalardan. Sinir uçlarınızdan... Duygularınızın köpürdüğü öfke denizlerinden.. Öfke ve nefretin aklı kuşattığı yerlerden, kalplerin sabır taşlarında örselendiği çatışmalara doğru yazıyorum....
Daha yeni duyduk: 9 vatan evladının toprağa düşen çığlığını... Anasının tırnaklarını göğsüne bastırdığı anı... Gözyaşının öfkeye su verdiği törenleri...
İşte bu yüzden şimdi "Cesaret" diyorum...
Ama kastettiğim "üniformalı cesaret" değil benim... Ondan kuşku yok zaten...
Benim söylemek istediğim: 'Sivil cesaret'tir... Evet, "sivil cesaret".
SADECE CEPHEDE DEĞİL
Çünkü cesaret yalnız cephede gerekmiyor. Demokrasinin sularında gerekiyor daha çok. Sivil cesaretin kendini gösterebildiği demokrasilerde üniformalı cesarete gerek kalmıyor zaten
İşte bir soru: DTP’nin terörist ilan edilmesi doğru mudur?
Eğer ilan edilirse aldığı seçim sonuçlarını nasıl yorumlayacağız?
Bakın seçim takvimi nasıl işlemiş: 28 Mart 2004 yerel seçimlerinde DTP’nin aldığı oy: Yüzde 4.9
Aldığı iller: Batman, Diyarbakır, Hakkari, Iğdır, Mardin, Şırnak, Tunceli
29 Mart 2009: Aldığı toplam oy 5.7... Yani oyunu artırmış. Daha önce yönettiği illere bir de Van’ı eklemiş
Peki ne demek şimdi bu?
Bu halk kaç seçimdir aynı söylemde olan bu partiye oy veriyorsa eğer? Teröriste mi oy veriyor yani? Terörist demekle çözülüyor mu? Nasıl açıklayacağız?
Bakın İstanbul’da Beyoğlu’nda hiç olmayan oyu aniden yüzde 6 düzeyine çıkmış
Öfkeli konuşmalar, "kör milliyetçi bir batağı" saplanmalar... Aklı ve "sivil cesareti" tüketiyor ...
OVADA DA YAPTIRMIYORLAR
Örneğin DTP’den Sırrı Sakık. Uzun uzun konuştum.
Bakın ne diyor: Bakın partinin üzerine öyle geliyorlar ki, ovada da siyaset yaptırmıyorlar. Tamam birisi dağdan gelmiş olabilir. Ama bırakın da burada siyaset yapsın artık... Hayır bastırıyorlar hemen...
Ne diyeceğiz şimdi buna... "Yürü ulan terörist" mi diyeceğiz... Yoksa; Tamam arkadaş dağdan da gelsen, demokrasi ve hukuk içinde siyaset yapacaksan buyur mu diyeceğiz...
Yani diyorum ki; Ortaçağda’ki "fare kılıklı adamlar" gibi gerçekle, saklambaç oynayarak nereye varacağız...
Kimi zaman gerçeği kendimizden, kimi zamanda kendimizi gerçekten saklayarak yani...
"SİVİL CESARET" tam burada başlıyor... Sivil bir karar alabilir miyiz yani? Dinleyebilir miyiz oy verenleri... Yani halkı
Korkmadan, hayatın iki kaşının tam ortasına bakarak yapabilir miyiz bunu? <