Arınç'tan önemli açıklamalar

Güncelleme Tarihi:

Arınçtan önemli açıklamalar
Oluşturulma Tarihi: Haziran 04, 2010 15:17

Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Bülent Arınç, “Biz bir devlet olarak ve varlığını da kabul etiğimiz bir devlete karşı her şeyi bir anda yok farz edemeyiz. Yani hissiyata kapılarak, 'ben seni saymıyorum, ben seni tanımıyorum, ben seni bitirdim, ben seni defterden sildim.' Bu devlet geleneklerimizde olacak bir şey değil” dedi.

Haberin Devamı

Arınç, NTV'de canlı yayında çeşitli konulardaki soruları yanıtladı. Arınç, BM'nin aldığı kararlara ilişkin bir soruya, şu yanıtı verdi:

“BM'nin 4 tane yaptırımı var. Ama Ermenistan bunları yerine getirmiyor. Yine İsrail hakkında onlarca karar var, işgal ettiği bölgelerle ilgili ya da başka olaylarla ilgili. Ama önemli olan Güvenlik Konseyi'nin bu konuda bir kınayıcı ve bir yaptırım gerektiren bir karar almasıdır. Türkiye bunun hazırlıklarını yaptı ve yakın planda bunları yerine getirecektir. Biz tabi hem uluslararası ceza hukuku bakımından hem Türk Ceza Kanunu bakımından da meseleyi inceledik. O günkü çalışmalarımız kapsamında, çalışmayı Adalet Bakanlığı kendi dış ilişkilerden kurduğu hukukçular vasıtasıyla de inceliyor. Bir defa böyle bir gemiye 4 şekilde müdahale edilebilineceğini biliyoruz. Köle, uyuşturucu, insan kaçakçılığı ile köleliği aynı noktaya getiriyorum veya izinsiz yayınlar yapılıyorsa veya buna benzer dört sebep. 4 sebebin hiç birisi yok burada. Yani bir ülke kendi bayrağını taşıyan bir geminin dışında, İsrail açısından söylüyorum, müdahale etmesi için her ülkeye tanınan hak 4 nokta ile sınırlıdır. Köle, insan ticareti, uyuşturucu, silah kaçakçılığı vesairesi. Ama burada insan var, insani yardım var. Silah yok ve kendi ülkesinin bayrağını taşıyan bir gemiden de söz etmiyoruz. Dolayısıyla da bizim bu konuda Türk Ceza Kanunu bakımından- 8. maddesidir zannediyorum- yani açık sularda işlenen suçlarda Türk Ceza Kanunu görev bakımından Türk mahkemelerini yetkili kılabiliyor.”

Haberin Devamı

“Muhatap kim olacak o zaman?” şeklindeki soru üzerine Arınç, “Karşımızda İsrail olacak” cevabını verdi.

“HUKUKUN GEREĞİ YAPILACAK”

“İsrail Devleti mi?” sorusunu da Arınç, “Devleti, yönetimi, şüphesiz hükümeti kastediyorum. Çünkü, hükümet bu konuyu tasvip eden konuşmalarda bulundu” yanıtını verdi.

“Dava bittiği zaman Netanyahu ve Ehud Barak, Türkiye'ye giremez hale mi gelecekler?” sorusu üzerine Başbakan Yardımcısı Bülent Arınç, “Hukukun gereği yapılacak. Ben şimdi birisini hedef alarak onun hakkında şöyle bir ceza vereceğiz, Türkiye'ye girişini yasaklayacağız diyemem ama hukuk bakımından bir ülkenin en başındakinden en sonundakine kadar olayda, suçta dahli olduğu bilinen veya bu konuda bir karar verilmişse bunun aramızda adli yardımlaşma veya suçluların iadesi, onlar ayrı açıdan şüphesiz incelenecek. Ama oturmadığımızı, bu konun da gündemimizde olduğununu ben size ifade ediyorum” diye konuştu.

Haberin Devamı

Arınç, Cenevre'de bulunan BM İnsan Hakları Konseyi'nin de bu konunun mutlaka araştırılmasını istediğini ve soruşturma sonucunda suçlu bulunanlar hakkında işlem yapılması gerektiğini söylediğini anımsattı. Arınç, BM Genel Sekreteri Ban Ki Moon'nun da açıklamalarının bu yönde olduğunu kaydetti.

“Anlaşmalara yönelik herhangi bir adımınız olacak mı?” sorusuna da Arınç, şu yanıtı verdi:

“Öncelikle uluslararası hukuk bakımından madde madde sıralayabilirim. Bunları yapıyoruz, yapmaya da devam edeceğiz. Türkiye bu iddialarında haklıdır.İkincisi Türkiye ile İsrail arasında askeri, ekonomik ve diğer işbirliği konularında bugüne kadar fevkalade çok anlaşmalar yapılmış. Bunların bir kısmı 1960'lı yıllarda, 1970'li yıllarda, 1980'li, 1990'lı yıllarda. Bizim dönemimizde bazı ekonomik anlaşmalar var, insansız uçaklar, elektronik sistemlerle ilgili, tankların yenilenmesiyle ilgili. Bunları Milli Savunma Bakanlığımız, Genelkurmay Başkanlığımız ve hükümet masaya koydular. Hangisinde, hangi noktaya geldik? Yalnız şunu tespit ettik ki devletten devlete ekonomik açıdan ilişki yok. Yani Türk Hükümeti olarak, İsrail Hükümetine 'şunu yapın karşılığında şu kadar vereceğiz' şeklinde değil, daha çok tedarikçiler, alt hizmetlerde çalışanlar veya doğrudan bize bağlı bazı şirketlerin İsrail'deki şirketlerle yaptığı sözleşmeler. Bu konuda ciddiyiz, eğer başlanmamışsa, başlanmış hangi noktaya gelmişse, ödemeler yapılmış veya yapılmamış bunları da dikkate alarak. İsrail ile olan ilişkilerimizi bu noktada asgariye indirmeyi, tamamen iptal etmeyi, o konuda çok fazla bilgi sahibi değilim. Ama biz bir devlet olarak ve varlığını da kabul etiğimiz bir devlete karşı her şeyi bir anda yok farz edemeyiz. Yani hissiyata kapılarak, 'ben seni saymıyorum, ben seni tanımıyorum, ben seni bitirdim, ben seni defterden sildim'. Bu devlet geleneklerimizde olacak bir şey değil. Yapabileceklerimizi yapacağız ve bunları bütün dünya kamuoyuna da izah edeceğiz. Kendi kamuoyumuzun da hissiyatını dikkate alacağız. Ama sorumsuz bazı kişilerin, 'atalım, satalım, yıkalım' şeklindeki davranışlarını ne sayın Başbakan ne de hiç bir hükümet üyesi buna razı değil”

Haberin Devamı

İSRAİL SALDIRISI İLE İSKENDERUN'DA ASKERLERE YÖNELİK TERÖR SALDIRISI ARASINDA BAĞLANTI

“İskenderun'da PKK'nın askerlere yönelik terör saldırısı ile İsrail'in Gazze'ye insani yardım taşıyan gemilere saldırısının bağlantılı olabileceğine dair siyasiler tarafından dile getirilen bir iddia oldu? Siz hükümetin başbakan yardımcısı olarak, İsrail saldırısı ile İskenderun'daki saldırı arasında bir bağlantı görüyor musunuz? sorusu üzerine Arınç, şunları söyledi:

“Bu bana da soruldu. CHP Genel Başkanı sayın Kemal Kılçdaroğlu, 'iki olayın aynı anda olmasını manidar bulduğunu' söylemiş. Daha sonra AK Parti Genel Başkan Yardımcısı sayın Hüseyin Çelik de 'Bu hakikaten çok dikkat çekici' demiş. Elimizde çok somut deliler olmadıkça iki olayı bir araya getirebilecek bilgi ve belge olmadıkça, şüphelerimizle, kanaatlerimizle yola çıkmak ve bunları kamuoyuna aktarmak doğru değil. Benim de aklımdan, gönlümden geçen pek çok şey olabilir, ama bunları çok sıkı elimde tutmalıyım ve 'ortaya koy' dendiğinde de koyabilmeliyim. İki olayı birbiriyle irtibatlı hale getirebilecek, en azından bilerek, isteyerek ve soğuk kanlılıkla iki olayın birlikte yapıldığını ortaya koyabilecek belgeye sahip değiliz”

Haberin Devamı

İSKENDERUN'DA 6 ASKERİN ŞEHİT EDİLMESİ

Genelkurmay Başkanı İlker Başbuğ'un Malatya'da yaptığı açıklamaları hatırlatılarak, “Alınacak bir ek tedbir, terörle mücadelede yeni bir yol haritası söz konusu mu?” sorusuna Arınç, şu yanıtı verdi:

“Sayın Genelkurmay Başkanı mutlaka önemli bir şey söylemiştir. Bu konu sorulduğu için belki cevaben verilmiştir. Onu bilmiyorum ama mutlaka içinde yaşadığımız olayları bilen bir kişi olarak doğru bir yol haritası çizmiştir diye düşünüyorum. Biz, biliyorsunuz evvelki gün bir güvenlik zirvesi yaptık. O zirve mini bir MGK şeklinde de oldu. Orada terör başlı başına masaya yatırıldı.

İskenderun'daki olay dikkat çekicidir. İskenderun'daki Deniz Kuvvetleri Komutanlığı'na ait, büyük bir arazi içerisinde geçmişten bu yana mevcut bir birliğin idari bir birimine, Amanos Dağları'ndan indiği bilinen, dağlık araziden geçerek, otobanı da geçen ve o birliğin nöbet değişimi esnasında askerlerini hedef alan bir saldırı gerçekleşti. Yani şehir içinde diyebiliriz. Kırsal kesimde bir çatışma sonucunda veya yoldan giderken araziden bir mayın patlaması sonucunda veya bir tepedeki karakola karşıdan hücum şeklinde yapılmış bir saldırı değil. Arada bir otoban var, otoban geçilmiştir, menfezden geçmek suretiyle ve birlik askerleri hedef alınmıştır. Toplu halde bulunan askerlerimiz de maalesef şehit edilmiştir.”

Haberin Devamı

Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Arınç, terör örgütünün varlığını ispat etmek istediğini hatırlatarak, kırsal kesimden kayışla Mayıs, Haziran aylarında terörle ilgili tırmanmayı sürdürmek istediğine dikkati çekti. Buna ilişkin istihbaratlar bulunduğunu dile getiren Arınç, Sözlerini şöyle sürdürdü:

“Biz zaten özellikle Mayıs ayının gelmesi itibariyle, yani Ekim, Kasım aylarından Mart, Nisan aylarına kadar dağlık şartlar, coğrafi şartlar, iklim şartları sebebiyle rahat hareket edemeyen teröristlerin, havaların ısınmasıyla birlikte eylemlerini bir başka yöne doğru ama daha güçlü olarak artırabileceklerini tahmin ediyorduk, istihbarat ediyorduk. Bu bence bir işaret fişeği gibidir.

Ben terör örgütünün sadece adadaki, İmralı'da bulunan kişiyle ilgili değil, ama Kandil, yurt dışı ve Türkiye içerisinde bir kısmı tutuklu bir kısmı tutuksuz halde bulunan şehir içi yapılanmasıyla doğrudan bağlantılı bazı terör eylemlerine girişebileceği, bunun dışında gereken önlemlerin fazlasıyla alındığını biliyorum.”

İSKENDERUN BİR İŞARET FİŞEĞİ DİYORSUNUZ?

“İskenderun bir işaret fişeği diyorsunuz?” sorusuna Arınç, “Şüphesiz burada istihbarata dayalı, örgütlerin hareket edemez hale gelmesi ve silahlı eylemde bulunamaz noktada kıstırılması ve izolasyon içerisine alınması gerekiyor. Bunun tedbirleri konuşuldu” karşılığını verdi.

Hrant Dink'in Avukatı Hakan Akdoğan'ın ölümüne ilişkin soru üzerine Arınç, “Fevkalade üzücü bir olay tabii ki. Bir başka şekilde de vefat etmiş olabilir. Ama Hrant Dink ile bağlantılı olunca tabii hepimiz 'acaba' diyoruz. Dün zaten İskenderun'da bir İtalyan rahibe karşı da şoförü tarafından işlendiği iddia

edilen ve şoförü gözaltına alınan bir olay da yaşanmıştı” diye konuştu.

Arınç, “Yani bazı olaylar bazı önemli konular, Türkiye'de gündemdeyken özellikle de yapılabiliyor. Yani belki bir referandum öncesinde bu tür olayların daha çok gündeme gelmesi ve teröre ilişkin endişelerin artması amaçlanmış da olabilir. Her açıdan meseleye bakmamız lazım” görüşünü dile getirdi.

MİLLETVEKİLLERİNİN ANAYASA DEĞİŞİKLİĞİ HAKKINDAKİ BAŞVURUSU

“Anayasa Mahkemesi'nin, referanduma ilişkin CHP'nin başvurusunu esastan görüşmeyi kabul etmesine ilişkin yorumunuz nedir?” sorusu üzerine Arınç, şunları söyledi:

“Esastan görüşmeyi kabul etmek teknik olarak yanlış, bildiğim kadarıyla. Bir defa CHP'nin de değil, 110 milletvekilinin başvurusuyla ama çoğunluğu, yüzde 90'ı CHP'li milletvekilinin müracaatıyla bildiğiniz gibi Anayasa değişikliği Anayasa Mahkemesi'ne gitti. Buraya CHP'li, DSP'li ve bağımsız milletvekillerinden başta da sayın Mesut Yılmaz olmak üzere hepsi imza verdiler.

Anayasa Mahkemesi, kanunlar, kanun hükmünde kararnameler ve iç tüzük açısından hem şekil hem esas bakımından inceleme yapabiliyor. Hem bu Anayasa'nın 148. ve devamı maddelerinde var, hem de Anayasa Mahkemesi'nin kuruluşuyla ilgili kendi kanununda var. Ancak Anayasa değişiklikleriyle ilgili müracaatlar sadece şekil noksanlığı bakımından yapılabiliyor. Şekil noksanlığı da aradan 48 saat geçmiş midir, işte oylama sonucunda elde edilen rakamlar yeterli midir, ivedilikle olmuş mudur olmamış mıdır onlara bakacak. Yanlış aktarıldı dışarıya karşı. Çünkü televizyonlarda bu habere bakarken herkes farklı şekilde verdi ve bugünkü gazetelerde de yani aslında şekil bakımından incelemesi gerekirken esasa girecek şeklinde verildi. Benim yorumum öyle değil.

Şimdi biz ilk defa şunu yaparız. Bütün mahkemeler de bunu yaparlar. Bir müracaat var. Bu müracaat usulüne göre yapılmış mıdır. Yani yeterli imza var mıdır bir, süresi içerisinde verilmiş midir iki, konular itibariyle de Anayasa'daki öngörülen usule uygun mudur.

İlk incelemeyi raportör yapar, raportör raporunu verir. Ama mahkeme bununla bağlı değildir. En azından bir fikir verir. Benim bildiğim dün Anayasa Mahkemesi'nin yaptığı inceleme, raportörün de raporuna uygun olarak tahmin ediyorum, evet 110 milletvekilinin imzası vardır, hatta 111'dir, şu kadar zaman içerisinde açılmıştır ve dava şekli itibariyle de usule uygundur diyerek, sen bunu görüşebilirsin demektedir. Mahkeme de sanıyorum ki bazı üyelerin yeterli inceleme yapamadık şeklindeki görüşlerini dikkate alarak, önümüzdeki salı günü dosyayı ilk defa ele alacaktır. Bu ilk defa ele alacağında esasa girip girmeyeceğini veya şekli bakımdan inceleyip incelemeyeceğini o zaman veya onu takip eden günlerde anlayacağız.”

KAYBEDEN İSRAİL

Başbakan Yardımcısı Arınç, İsrail'in “Mavi Marmara” adlı gemiye düzenlediği saldırıda kazanan yada kaybeden tarafın sorulması üzerine şunları söyledi:

“İnsani yardım gemisinde 32 ülkeden 200'den fazla aktivist içinde Hristiyanlar, Yahudiler, Müslümanlar da var. Hepsi bir araya gelmiş; biri namaz kılarken diğeri kendi inancına göre ibadetini yapıyor. Bunlar insanlık adına beraberlerdi. Bence onlar yüzde yüz kazandılar. Can verenler de, hayatta kalanlar da, üzüntü çekenler de; bunların hepsi kazandı. Kaybeden sadece İsrail oldu”

Arınç, ülke olarak kaybeden ve kazanan hesabı yapmadıklarını belirterek, “Gidenler insanlık ardına gittiler, bütün dünyanın dikkatini çektiler. Bütün dünya onları masum olarak gördü, onlara yapılan haksızlığı zulüm olarak gördüler, onlar kazandılar. Ama İsrail hiç hakkı olmadığı halde, hakkı olmadığı bir yerde, hakkı olmadığı bir şekilde insanlık adına suç işledi. Bugün de yarın da kazanan bu taraf, kaybeden İsrail oldu. İsrail iyi şeyler yapmamakta da ısrarcı oluyor” diye konuştu.

“Saldırıdan önce gemi Mısır'a doğru gidiyordu” iddialarına Arınç, “Açık denizde seyrediyordu. Mısır istikameti olduğunu bize söylediler” ifadesini kullandı.

Cumhurbaşkanı Abdullah Gül'ün dün yaptığı 'İsrail pişman olacak' açıklamalarının hatırlatılması üzerine Arınç, şunları kaydetti:

“1973'ten buyana daima nefretin odağı haline geliyor, korku içinde yaşıyor. Bu yapılanlar korkunun eseridir. Korku altında yaşayan toplum iflah olmaz. Korkudan kurtulmaları ise ablukayı kaldırmakla ve Filistin'e karşı yaptıkları haksızlıklara son vermekle mümkün. Daha önce Türkiye'nin arabuluculuğuyla İsrail'in eski başbakanı Ehud Olmert ile yürütülen çalışmalar, Olmert döndüğünden iki gün sonra Gazze'nin bombalanmasıyla son bulmuştu. ABD sırtını dönüyor, dönmek zorunda kalacak. Rusya döndü. Dünyada Birleşmiş Milletler kararı çıktığında İsrail lehine veto hakkını kullananlar artık kullanmayacaklardır. Kendi içlerinde korkuya hapsolmuş toplum gelişemez, büyüyemez, kalkınamaz. Nefes borusuna ihtiyacı varsa bu Türkiye olacaktır. İsrail ne yaptığını bilmeyen hükümetle gidemez. Daha fazla söyleyeceğim ama başka zaman söylerim.”

Haberle ilgili daha fazlası:

BAKMADAN GEÇME!