Güncelleme Tarihi:
Türkiye’nin ulusal menfaatlerinin öncelikli bir yer tuttuğunu düşünürüz. Siyasi tartışmaların ötesinde bir anlamı olduğunu biliriz. O nedenle bu ülkenin dış politika sorunları gündeme geldiği zaman buna özel bir anlayış içinde yaklaşmaya gayret ederiz.
Bugün Sayın Dışişleri Bakanı gelişmelerle ilgili bilgi verdi, biz de değerlendirmelerimizi sunduk. Bizim bu konuda düşüncelerimiz anlayışımız vardır.
Bugünkü görüşmede yine yaklaşımımızı Kıbrıs ve Ermenistan’la ilişkiler konusunda, enerji bağlantıları konusunda bir kez daha sayın Dışişleri Bakanı’na aktardır.
Sayın Dışişleri Bakanı’nın açıklamaları bizim düşüncelerimizin haklı olduğunu gösterdi.
Kafkasya’da biz şu dört temel sorunu görüyoruz. Kafkasya’da bir istikrarsızlık manzarası. Gerilim tablosu var. Bunun altında ne yatıyor, bunu nasıl aşarız, istikrarı nasıl gerçekleştiririz diye düşününce şu dört konuda ilerleme kaydedilmesi ihtiyacı ortaya çıkıyor.
Önce Kafkasya’da bir hukuki zemin belirsizliği var. Yani ülkeler arasındaki ilişkin temel hukuki amaçları kabul edilmiş değil.
Kars Anlaşması, Türkiye Ermenistan ilişkilerini netleştiren ana konudur. Bu hem sınırı çizer, hem Türkiye’nin egemenliğini güvence altına alır, hem de Türkiye’nin Nahcivan özerk bölgesi üzerindeki garantörlük haklarını belirler.
Bunu reddediyor Ermenistan. En temel olay bu hukuki zemin kaybıdır.
İkinci konu, Kafkasya’da hukuk dışı işgal var. 1991’den bu yana yaşanan bir gerçektir. Bu Kafkasya’daki istikrarsızlığın ana nedenidir. Kafkasya’da Ermenistan, Azerbaycan topraklarının 5’te birini işgal etmiştir. Kafkasya’da bir barış arıyorsak buna bir çözüm getirmek zorundayız.
Üçüncüsü ise soykırım iddialarıyla Türkiye’ye bir husumet kampanyasının sürdürülüyor olmasıdır. Bu iki devletin, işbirliği içinde olmasını engelleyen an konulardan biridir.
Şimdi bizim önümüze iki protokol sunulmuştur, hazırlanmıştır.
Bu dört konudan sadece bir tanesi, yani sınırın açılması konusu, kapsamlı ayrıntılı bir biçimde takvime bağlanmış olarak ortaya konulmuştur. Sınırın açılması konusu, aşamaları iyi tarif edilerek ortaya konulmuştur.
Ama diğer üç konuyla ilgili olarak böyle bir takvime bağlanmış yaklaşımın bulunmadığı açıkça görünmektedir.
Hukuki zemin, Türkiye Ermenistan arasındaki mesele Kars anlaşmasının yürürlüğü söylenememiştir.
Kars anlaşmasında ön göründüğü şekilde Türkiye’nin Nahcivan üzerindeki garantörlüğü, bu ifadeyle garanti altına alınmış değildir.
Bir tarih komisyonu kurulması dile getirilmiştir. Ama bu komisyona kimlerin katılacağı, hangi yetkilerle, ne gibi kararlar alacağı konusunda hiçbir belirleme yoktur. Bu bize güven veren bir düzenleme olarak gözükmemiştir.
İşgalin ortadan kalkacağına dair tek bir kelime yoktur. Hiçbir ifade yer almamıştır. Bize sadece olumlu gelişmelerin olacağı, umudun yükselmekte olduğu ifade edilmektedir. Bildiğimiz senaryo, bir tarafta hukuki bir süreç sınır konusunda, diğer tarafta iyi niyet umut söylemleri.
Bu tuzak 2004’te de yaşanmıştır. AB ile imzalanan ek protokolde. Biz bu başımıza çok iş açar demiştik. Tabi Türkiye’ye imzaya ikna ederken, siz imzalayın bu limanlarını ve havaalanlarınızı rum kesimine de açacağınızı taahhüt edin, biz de KKTC’ye yönelik ambargoyu ortadan kaldırırız demişlerdi.
24 Nisan yaklaşıyor o zaman bize diyecekler ki “Bu protokolü imzalayın, yoksa soykırım düzenlemesi gelir”
Biz bu protokolün kesinlik netlik ortaya çıkmadan imzalanmasını uygun görmüyorum. O nedenle bugün yaptıkları görüşme, bu sorunlar karşısında acaba nasıl davranalım, yaklaşımı gelin birlikte oluşturalım gibi bir görüşme değildir. kararı almışlar, kimler yönlendirdi bu konulara girmiyorum. Bizim dışımızda kesin olan nokta, CHP’nin ve eminim kamuoyunun ilgisi dışında bir yol haritasında yol alınmıştır. Bu temas, bizim kararımızı aldığımız, bu yol haritasını uygulamada yardımcı olun temasıdır. Oluşturulmuş bir programa destek arayışıdır.
Nabucco, Güney akım boru hatlarının çok büyük önem taşıdığı kanaatindeyiz. Bu konuda Türkiye’nin güvenilir inanılır, milli çıkarlarımızı gözeten bir yaklaşım içinde bulunmasının farkındayız.
Hükümet önce Nabucco’da ciddi adımlar attı. Arkasından kısa bir süre sonra Güney akım projesiyle ilgili olarak Rusya’nın taleplerini bir işbirliği içine girerek kabul etti. Bu iki proje aynı zamanda birlikte gerçekleştirilebilir projelerden uzaktır.
Ne Avrupa’nın tüketim talebi, makul bir gelecek için iki ayrı projenin birlikte yürütülmesine imkan tanımıyor. Biz her iki projeye de destek veren bir ülke konumundayız. Bunun çok ciddi sorunlar yaratması olasılığı vardır.
Nabucco’nun özelliği Azerbaycan’daki Türkmenistan’daki Irak’taki doğalgaz kaynaklarının Rusya’ya gerek kalmadan, Türkiye üzerinden Avrupa’ya taşınmasına yöneliktir.
Eğe Güney Akım olursa, bölgedeki tüm petrol kaynaklarının Rusya’ya devredilmesini ön görüyor. Türkiye hem ona hem buna evet demiştir.
Kıbrıs’la ilgili değerlendirmelerimizi yaptık. Türkiye 2003 yılı ulusal programı hazırlandığı zaman tarafların egemen eşitliği esas alınacak demiş idik. Ama 2008’deki programda bu konu gündemden düştü. Buna paralel olarakta Kıbrıs müzakerelerinden bize olumsuz sinyaller gelmeye başladı. Daha bugün yeni bir tartışma basına yansıyor. Başkanlık koltuğuna seçilecek Türk temsilcisinin Rum’ların desteğiyle, Rum temsilcinin Türklerin desteğiyle seçilmesi gündemdedir.
Yunanistan’da, muhalefet milletvekilleri Kıbrıs’taki müzakerelerin nasıl götürüldüğünü adım adım izlerken, takip edebilirken, bilgilendirilirken ne biz hatta ne de Kıbrıs’ta taraflar yeterince bilgi sahibi değillerdir. Kıbrıs’ta çözümün yine bir temel sıkıntı kaynağı haline dönüşmesinden kaygı duyuyoruz.
Ermeni açılımı çok açık tuzaklar düzenleyen bir süreç şeklinde hazırlanmıştır. Ama biz kendimizi paraf ettik, imza etmedik diye avuttuk. 13 Ekim’de atılacak
İmza attık ama Meclis’ten onay vermedik diyeceğiz. Sonra direnilemeyecek durumlar ortaya çıkacak. Böyle bir güzergahın üzerine girmeyin. Çok sorun var Kafkasya’da. Kapının açılması takvime bağlanmıştır ne zaman kimin ne yapacağı yetkilileri ortaya konulmuştur.
İmzalanması, ondan sonraki aşama Meclis’te onaylama. O gerçekleşecek. Soykırım konusunda tarih komisyonu kuruldu, tanıma konusunda da referanslar var. Bunların hiçbirisi tatmin edici değil. Bunlar elinizde boş vaatler olarak kalır. Ama öbürü gerçekleşir. Bunları uyarmak muhalefetin görevidir.
Azerbaycan Türkiye ve AB için çok önemlidir. Sadece bizim dost ve kardeş ülke olduğu için değil, fevkalade önemli bir petrol üreticisi bir ülke olarak büyük önem taşımaktadır.
Onun Türkiye ile AB içinde yakın dayanışma içinde bulunması çok önemli yer tutuyor. Azerbaycan’ı yabancılaştıran, kıran, kenara iten kararlar alınacak olursa bu AB’ye de Türkiye’ye de çok ciddi zararlar verir. Şu anda Azerbaycan’da sükunetle gelişmeleri izliyor. Bunu da bugünkü görüşmemizde Dışişleri Bakanı’na aktardık.