Güncelleme Tarihi:
Bir Türk kızıyla evli olan Alen Markaryan’ın lokantasının duvarlarını Nâzım Hikmet’in ve Ahmet Arif’in şiirleri süslüyor.
BEŞİKTAŞ’ın ünlü amigosu Alen Markaryan’ın Ermeni olduğunu bilmeyen var mı? Kendisine bile muhalif olacak kadar ‘her şeye karşı’ olan Çarşı grubunun mimarları arasında yer alan Markaryan, “Bir gün” diyor, “Fenerbahçe stadında stat müdürüyle bilet meselelerini konuştuktan sonra içeriden bizim tribünlere giderken Beşiktaş tribünü beni görünce, ‘Alen baba,’ ‘I love you Alen!’ diye tezahürat yapmaya başladı. Bunu duyan bir polis ‘Alen ne demek?’ diye sordu. Ben, ‘Hıristiyan ismi, ben Ermeni’yim’ dedim. Adam o zaman, ‘O zaman nasıl seviyorlar bunlar seni?’ diye sordu.” Polisin şaşırdığı, Beşiktaş tribünlerinin ise hiç şaşırmadığı Ermenilik meselesini dair, “Ermeniliğimden kaynaklanan bir olay olmadı. Globalleşen dünyada Beşiktaş tribünü buna izin vermez” diyecektir Alen Markaryan.
Bu anekdot, İstanbul Bilgi Üniversitesi tarafından yayımlanan “Türkiye’de Ermeniler / Cemaat-Birey-Yurttaş” isimli araştırmada yer alıyor. Ferhat Kentel, Füsun Üstel, Günay Göksu Özdağan ve Karin Karakaşlı tarafından beş yılda yapılan araştırmada, Alen Markaryan da belki ilk kez Ermeni kimliğiyle konuşuyor. İyi ki de konuşuyor. Çünkü, amigoluğun Ermeni yurttaşlar arasında da pek rağbet görmediğini, hatta amigo olduğu için Alen Markaryan’a sevdiği kızı vermediklerini öğreniyoruz böylece:
“Ermeni cmaatinde de ismim Beşiktaş tribünleri sayesinde duyuldu. Ermeni cemaatinde olumlu karşılanmıyor, serseri gözüyle bakıldım. Ermeni cemaatinde kız babaları nezdinde itibarım yoktur. Eşim Türk. Daha önce iki sene bir Ermeni kızla flört ettim. Babası, ‘Ben kızımı Robert College’lerde okuttum sana vermem’ dedi. Kanada’ya kaçırdı. Ermenice anlıyorum ama konuşamıyorum. Ama konuşuyorum diyenden de daha Ermeni olmuşuzdur. Ama bulunduğum toprağa ihanet etmemişizdir.”
Fener’le barış yaptık
Markaryan, sadece Beşiktaş seyircisinin değil, bütün futbol seyircisinin önemli bir değişim içinde olduğunu da vurguluyor:
“Artık insanlar hümanizme doğru ilerliyor. Ben iyimserim. İnanılmaz bir gücüm var. Laf edilince uğraşmam. Eski kavgacı Alen bitti artık. Artık, eşi, işi ve Beşiktaş için yaşayan biriyim. Benim için Ermenilik bir kavram olmadı. Ermeni’yim, bunu saklamam (...) Biz Fenerbahçe-Beşiktaş arasında barış yaptık. Medya tarafından kullanıldığımızı hissettik. Annemizin bacımızın üzerine yemin ettik. Bu âlemde en büyük yemindir. O tarihten sonra organize olay olmadı. Bunun bir parçası olarak gurur duyarız. Futbol seyircisini serseri zannediyorlar. Her Anadolu kentinde olay olur, bu holiganizm değil, şehir savunması. Televizyonda bir psikologla tartıştım, bizim için cahil falan dedi. ‘Tribünlerde boşalıyorlar’ dedi. Ben de ona, ‘Yedikule Ermeni hastanesinin başhekimiyle beraber bağırıyoruz’ dedim. Diplomaysa diploma, onda da var. Psikoloğa, ‘Ben de üniversite mezunuyum’ dedim. Anlamadı. ‘Hayat üniversitesinden mezunum” dedim. Kapalıçarşı bir üniversite.”
Araştırmadan satırbaşları
“Türkiye’de Ermeniler / Cemaat-Birey-Yurttaş” isimli araştırma, yüzlerce yıldır birlikte yaşayan iki halkın, inanılmaz ölçüde birbirine benzediğini koyuyor ortaya. Araştırma sürecinde konuşulan Ermeni yurttaşlardan birinin de belirttiği gibi, kendilerini ‘Din hariç Türk gibi’ hissedenler çoğunlukta. İşte bazı satırbaşları:
Türk-Ermeni evlilikleri yüzde 50 gibi yüksek bir oran teşkil ediyor.
19-24 yaş grubundaki genç Ermenilerin yüzde 90’ı, Türkçe’yi Ermenice’den daha iyi konuştuklarını söylüyor.
Ermenilerin yüzde 82’si kendini ‘Ermeni’ diye, yüzde 64’ü ‘Türkiye Cumhuriyeti vatandaşı’ olarak tanımlıyor.�
‘Yaptığımız her şey Türk gibi. Ortak yemekler. Kafada biraz var Ermenilik. Çoğumuz Ermenice müzik dinlemeyiz, kitap okumayız. Din hariç Türk gibiyiz. Din, mezhep, ırk ayrımı anlamsız. Düşmanlığı körükleyen anlamsız şeyler.’
‘Dayım askerde şehit oldu. Ben buranın sorunlarını önemsiyorsam Türküm. Türk kelimesini Müslümanlar bile çok farklı görüyor. Müslüman olmayan Türk olamazmış gibi. Atatürk milliyetçiliği yurdu kapsıyor. Önemli olan Türkiyeli olmak. Bu ülkeyi seviyorum.’
‘Anneannem Âşık Veysel’in beşik kertmesiymiş. Ölüm döşeğinde tek Âşık Veysel’in plağıyla gözlerini açtı.’