Güncelleme Tarihi:
Bu bölgede etnik ve dini sorunların olduğu bilinen bir gerçek.
Ancak bilinmesi gereken bir başka gerçek daha var ki olayların Cumhurbaşkanı Abdullah Gül’ün Urumçi’yi ziyaretinden tam bir hafta sonra çıkması.
Bu kadar tesadüf biraz fazla değil mi?
Cumhurbaşkanı Gül’ün Çin ziyaretini izleyen bir gazeteci olarak bu şüpheyi duymak zorundayım.
***
Çünkü Gül, Urumçi’de hiçbir sorunla karşılaşmadan Uygur gelenek ve göreneklerine göre, olabileceğin en üst seviyesinde ağırlardı. Sincan Üniversitesi’nde “Fahri Profesörlük” aldı. Bine yakın Çinli ve Uygur öğrenciye seslenip, dostluk ve kardeşlik mesajları verdi. Her cümlesi alkışlarla kesildi. Uygurlar ve Çin yönetimi Gül’ü ve beraberindeki heyeti el üstünde tutmak için ne yapacağını şaşırdı. Gül, “First Lady” Hayrünnisa Gül’e olan sevgisini, Urumçi’de aşk anahtarını kilitleyerek gösterdi. Her konuşmasında kendisini ve heyetine gösterilen misafirperverliği öve öve bitiremedi.
***
Peki bir hafta içinde ne oldu da, her şey bir anda alt üst oldu.
Fazla uzatmadan hemen irdeleyelim. Bu irdelememizde Ankara’nın Çin uzmanlarına başvurduğumuzu da hatırlatalım.
Aslında ABD, Fransa, Almanya ve İngiltere’nin “insan hakları savunucuları” Çin’deki “özgürlük ateşini” 4 Haziran’da Tianenmen olaylarının 20. yıldönümü nedeniyle ateşlemek istiyorlardı. Ancak Çin’in aldığı önlemler sonucu bu tezgah tutmadı. Çin 4 Haziran’ı sakin geçirdi.
***
4 Haziran’ın sakin geçmesinden sonra Hong Kong kökenli haberlerde Uygur Türklerinin rahatsızlığı işlenmeye başlandı. Bu durum Gül’ün Çin ziyaretini hazırlayan Türk ekibinde ciddi endişe yarattı. Türk yetkililer, Cumhurbaşkanı Gül’ün Urumçi ziyaretinde, açıkça ifade etmeseler de, bir provokasyon korkusunu sürekli yaşadı.
Türk birimlerinin bir şekilde ulaştığı bilgiler, Batılı “insan hakları savunucuları”nın, “Gül Urumçi’deyken çıkacak olaylar, kör göze parmak olurdu” değerlendirmesi yaptığını da ortaya koydu.
***
Gül’ün Çin ziyaretinde 8 ayrı Türk firmasının başta enerji ve maden sektörü olmak üzere 3 milyar dolarlık ortaklık anlaşması imzalaması, büyük bir Çin otomotiv devinin 600 milyon dolarlık yatırımla Konya’yı, öncelikli dış yatırım listesinin ilk sırasına alması, siyasi konularda iki ülke arasında hiçbir sorunun olmaması, BM Güvenlik Konseyi’nde sıkı işbirliği, “insan hakları savunucularının” canını iyice sıkmaya başladı.
Hele Cumhurbaşkanı Gül’ün Pekin’de ve Urumçi’de Uygurlara verdiği, “Elbette sizinle aynı kökten geliyoruz. Ama önemli olan herkesin olduğu yerde ülkesiyle bütünleşmesidir. Sizler Türkiye ile Çin arasında dostluk köprüsü görevi yapıyorsunuz” mesajı can sıkıntısını iyice artırdı.
***
Başında ifade ettiğimiz gibi bölgede yılların birikmiş sorumları var.
Ama Cumhurbaşkanı Gül’ün ziyaretinden sonra çıkan olaylarla ilgili yapılacak, “Türk Cumhurbaşkanı’nın Urumçi’ye gitmesi bölgeyi karıştırdı” yorumları, tam da bu tür yorumların yapılmasını isteyenlerin işine yarayacaktır.
Aslında oyun aynı.
Türkiye’de terörü bitirmek için ciddi adımlar atılmaya başlandıktan sonra yaşadıklarımıza bakarsanız, ne demek istediğimi anlarsınız.
Çin elbette Uygurların bir takım hakları için açılım yapmalı.
Ama bazıları da samimi şekilde Uygurların insan haklarını savunuyorlarsa, etiketinde “Made in China” yazan ne kadar eşyaları varsa çöpe atmalı ve bir daha da almamalı.
Bunu yapabilecek kudretleri varsa tabii…