Güncelleme Tarihi:
KATLİAMDAN GERİYE KALAN ÇOCUKLAR
YABANCI AJANSLAR MARDİN KATLİAMINI DÜNYAYA BU FOTOĞRAFLARLA DUYURDU
KATLİAMIN PLANLANDIĞI TÜRBE
"Peki kim bunlar?" sorusuna cevabı netti: "Berfo’nun çocukları." Berfo dediği de halasıydı. Berfo’nun çocukları fakirdi, aralarında bir çekememezlik hali vardı. Bu arada katliamda bir değil ’iki yeni çiftin’ öldürüldüğü anlaşıldı. Sevgi’ye karşılık Arı ailesi de Çelebiler’in oğluna kızlarını vermişti. Emine hariç üç genç de öldü...
MARDİN’in Bilge köyü dün güne ağıtlarla uyandı. Yemyeşil köyde kadınlar, kızlar, ağlaya ağlaya mezarlıkta aldı soluğu. Henüz taze ot kokan topraklara sarılıp sarılıp ağladılar. İç parçalayan Kürtçe ağıtlar yaktılar, dövünüp durdular. Artık gözyaşlarını tutamayan erkekler de vardı. Onlar da tarlaların içinde ağlaya ağlaya dolanıp duruyor, öfkelerini, acılarını gökyüzüne savuruyorlardı. "Sen erkeksin ağlamak yakışmıyor" diyen kadınlar sarılıp teselli ettiler onları.
Camdan atlayıp kaçtım
Taziye çadırı dün akşamdan kurulmuştu bile. Harıl harıl sandalye, masa taşınmaya başlandı. Yan tarafa da çay servisi yapılacak bir bölüm hazırlandı. Sandalyeleri, çaydanlıkları taşıyanlardan biri de 44 kişinin öldürüldüğü saldırıdan yara almadan kurtulan Cengiz Çelebi idi. Konuşmak istemiyordu, ama birkaç cümleyle de olsa dile getirdi yaşadıklarını:
"Biz namaza durmuştuk. Arkamız dönüktü. Birden kapıyı açıp girdiler. Hiçbir şey söylemeden ateş ettiler. Ben camdan atladım kaçtım. Fark etmediler."
Babam büyütmüştü
Bu kadarla kaldı. Kini, nefreti gözlerinden okunuyordu. Hálá o anın dehşetini yaşadığı her halinden belliydi. Ayakları yerden kesikti sanki. Onun yerine olay yerine ilk gelenlerden biri olan ağabeyi Abdurrahim Çelebi tamamladı, onun eksik bıraktıklarını:
"Cengiz pencereden atlamış, kamyonun altına saklanmış. 18 yaşındaki Murat da cesetlerin altına saklanıp kurtulmuş. Jandarmaya o haber vermiş. Cengiz ile beraber girdik eve. Manzara dehşetti. 10 metrekarelik odada 25 kişi yerlere serilmişti. Baba diye bağırdım. Elini kaldırdı, ama konuşamıyordu. Diğerlerinin hepsi ölmüştü, başları, vücutları paramparçaydı. Babam da yolda öldü. Babam onların çocuklarını sünnet ettirmiş, bakıp büyütmüştü."
Köydeki birçok kişi gibi o da olanların nedenini kavramakta güçlük çekiyordu. Cinayetin nedenini anlamıyordu.
Aramızda kavga yoktu
"Aramızda bir şey yoktu, kavga yoktu. Korucu olarak birlikte göreve gidiyor. Birlikte çay içiyor, okey oynuyorduk" dedi. "Peki kim bunlar?" sorusuna cevabı netti; "Berfo’nun çocukları." Berfo dediği ise halasıydı. Berfo’nun çocukları fakirdi, aralarında bir çekememezlik hali vardı. Ailenin katliama maruz kalan kanadı zengindi, koruculuğun yanı sıra alabalık çiftliği işletiyordu. İzmir, Adana gibi kentlere yayılmışlardı.
Zaten psikopattılar
Abdurrahim Çelebi, ağır sözcüklerle tanımladı saldırgan akrabalarını:
"Eskiden beri biraz psikopattılar. İyi denmezdi köyde. Allah belalarını versin. Ama aramızda bir şey yoktu. Akşam birlikte oturduk konuştuk. Ali’nin oğlu Diyarbakır’da, Berfo’nun oğlu Emin ile oturup yemek yemiş, bin lira da borç vermiş. Akşam da bu olay olmuş."
Emin dedikleri, tutuklananlardan biri. Ailenin büyük oğlu. Cinayet sonrasında odayı terk etmeden önce, "Şimdi ben sizin hepinizin karısını ..." diye küfrettiği de söyleniyor. Bu konuşmalar, nefret tohumlarını her an biraz daha büyütüyor. Köyde dolaşırken, "Ya onlar bizi vuracak ya biz onları" konuşmaları kulağa çarpıyor.
O ailenin bütün fertleri de köyü terk edip gitmiş. Sadece tetiği çekenlere değil, ailenin bütün fertlerine de tepki büyük. Nişana davet edildikleri halde gelmemeleri de önceden uyarıldıklarının ya da olayı bildiklerinin işareti kabul ediliyor.
1994 saldırısı kuşkulu
Şimdi 1994’teki saldırıyla ilgili de kuşkular dile getiriliyor. O zaman altı kişinin öldürüldüğü olayı "PKK yaptı" denmiş ve failler bulunamamış. Bu saldırıda tanık bırakmamak için evdeki herkesin öldürülmek istendiği ve böylece olayın "terör saldırısı" kılıfına sokulmak istendiği kanısı hakim herkese.
Olay gecesi Sevgi Çelebi ile Habip Arı’nın nişanı olduğu biliniyordu. Meğer iki nişan birden yapılıyormuş. İki aile arasında "berdel" yapılmış. Sevgi’nin kardeşi Halil de o aileden Emine ile nişanlanıyormuş. Katliamdan Emine yaralı kurtulabilmiş. Habip, anne babasıyla Diyarbakır’da toprağa verilirken, Sevgi ve Halil köy mezarlığına defnedildi. Yaralı Emine’nin tedavisi sürüyor.
Adı konmadan yetim
Zaten geride kalan o kadar çok çocuk var ki, annesini babasını kaybetmiş olan. Dün sabah gencecik bir kadın, gözyaşları ve çığlıklar içinde mezarlığa girdi. Şehmus yazılı mezar taşına kapandı. Kucağında yeni doğmuş oğlunu taşıyordu. Daha adı bile konmamıştı.
O sırada mezarlığın başka bir köşesinde 8-9 yaşlarındaki Şükran adlı kız ağlıyordu. Annesini, babasını, ablasını ve abisini kaybetmişti. Var mı daha büyük bir acı?
Akrabalar geliyor
MAZIDAĞI’nın Bilge köyüne dün İzmir, Diyarbakır ve Adana plakalı araçlar akın etti. Yıllardır köylerine gelemeyen uzak akrabalardı bunlar. Aralarında 10-15 yıldır köye gelmemiş olanlar da vardı. İzmir’den gelen Mehmet Aydar, "Bu canilikten de öte vahşet. Öz teyzemin oğlu bunlar. Nasıl yaparlar? Geride çaresiz insanlar kaldı" diyordu.
12 aile köyü terk ediyor
BİLGE Köyü’nde 44 kişinin katledilmesinin ardından saldırıyla ilgili olarak tutuklananların aileleri can korkusuyla, köyden göç etmeye başladı. Dün ölenlerin yakınlarından bir grup kadın, tutuklananların evlerine taşlı saldırıda bulunmak istedi. Jandarma ekipleri saldırganları önlerken, evlerin çevresinde önlemi artırdı. Tutuklananların yakınları, saldırı girişimi ve can korkusundan bunaldıkları için göç etme kararı aldı.
İlk aşamada 12 ailenin taşınması için kamyonlar getirilerek eşyaları kamyonlara yüklenmeye başlanırken jandarma geniş güvenlik önlemi aldı. Eşyaları araçlara yüklenenler köyden ayrıldı. Göç edenlerden Ahmet Çelebi, can güvenlikleri olmadığı için köyden ayrılmayı kararlaştırdıklarını belirterek, "Suçsuz olduğumuz halde bizi suçluyorlar" dedi.