İstanbul 13. Ağır Ceza Mahkemesince, Silivri Ceza ve İnfaz Kurumları Yerleşkesi'nde yapılan yargılamanın bugünkü duruşmasında savunmasını yapan Tonçer, iddianamedeki suçlamaları kabul etmedi.
1990 yılında PKK'ya katıldığını, “örgütün iç yüzünü, ne kadar gaddar olduklarını öğrendikten sonra ayrılmaya karar verdiğini” belirten Tonçer, 1993 yılında teslim olarak “Pişmanlık Yasası'ndan yararlandığını bildirdi.
Tonçer, 1990'lı yıllarda, tanımadığı insanların kendisiyle tanıştığını, PKK propagandası yaptıklarını ifade ederek, 17 yaşındayken, bu kişilerin söylediklerine inandığını, PKK'nın gerçek amacını içlerindeyken öğrendiğini anlattı.
“PKK militanlarının ilçe ve köylerde gençleri zorla örgüte üye yaptıklarını, katılmayanları devlet yanlısı diye öldürdüklerini” dile getiren Tonçer, Şemdin Sakık, Cemil Bayık ve Nizamettin Taş'ın da aralarında bulunduğu üst düzey yöneticilerin toplantılarına şahit olduğunu söyledi.
Abdülmuttalip Tonçer, PKK'nın bölgede miting yaparak, provokasyon amaçlı asker öldürdüğünü ifade ederek, şunları kaydetti:
“Bunu bilerek yapıyorlardı. Yanında şehit olan arkadaşını gören asker de ister istemez tetiğe basardı. Kurşunun halk tarafından geldiğini biliyordu. Köylülerden ölen ya da yaralananlar olurdu. Sonra da 'miting yaptınız, devlet size kurşun sıktı' diyorlardı. Ölenlerin akrabaları da devletten tamamen nefret etti bu şekilde.”
TÜRKİYE'NİN FARKI
Saddam Hüseyin döneminde Kuzey Irak'ta yaşayan Kürtleri örnek gösteren Tonçer, “Saddam onları insan yerine bile koymuyordu. Türkiye, Kürtlerin haklarını her zaman tanıdı. Babam Kütahya'da devlet memuruydu. Türkiye'de Kürt sorunu yoktur. Öyle bir şey olsa devlet neden babamı memur yapsın? Türkiye'de Başbakan, Genelkurmay Başkanı, emniyet müdürü, vali, hakim olan Kürtler var” dedi.
DTP Milletvekili Hasip Kaplan'ın “Kürt sorunu var” açıklamasını da eleştiren Tonçer, “Olsaydı seni bu devlet köleleştirirdi, okutmazdı, cahil bırakırdı. Avukat da milletvekili de olamazdın” diye konuştu.
Tonçer, DTP Genel Başkanı Ahmet Türk'ün, “Kürt düşmanı ve Mardin'de toprak ağası olduğunu” iddia ederek, “Köylerde binlerce insanı topraklarında çalıştırıyor. Alacakları para 500 TL ise 100 TL veriyor. O kadar parası vardı, iki fabrika kursaydı da insanları çalıştırsaydı” dedi.
Mahkeme Başkanı Köksal Şengün'ün, Türk'ün Mardin'deki evini kastederek “Kasr-ı Kanco mu?” sorusuna Tonçer, “Evet” yanıtını verdi.
Sırrı Sakık'ın televizyondaki “Güneydoğu'daki kuyular açılsın” yönündeki açıklamasını anımsatan Tonçer, şu iddialarda bulundu:
“Sırrı Sakık, binlerce askeri şehit eden Şemdin Sakık'ın kardeşidir. PKK'ya katılan insanları bile katletti. Şükrü Kırtan'ın onlar tarafından öldürülüğünü ailesine ben
haber verdim. Devlet kayıtlarına da geçti.
Güneydoğu'daki faili meçhul cinayetlerin yüzde 100'ü PKK tarafından gerçekleştirilmiştir. Millet cahil, okumamış buna inanıyor. Öldürülenler kendi aralarında husumeti olan insanlar. PKK hemen diyor ki 'bu insanları devlet öldürdü'. O öldüren kişi de kendini kurtarmak için alkışlıyor.
PKK, ERMENİ TERÖR ÖRGÜTÜ İDDİASI
Sanık Tonçer, devlete karşı silahlı mücadeleye katıldığı için pişman olduğunu belirterek, “PKK'nın, Ermeni terör örgütü” olduğunu ileri sürdü. Tonçer, “Teslim olduktan sonra devletin bana yaptığı iyiliği bir görün” diyerek, 1997 yılındaki düğün töreninin video görüntülerini LCD ekrandan heyete izlettirdi.
Tonçer, İl Jandarma Alay Komutanı'nın konuşmasıyla başlayan düğün görüntülerine ilişkin, “Devlet gelen insanlara zarar vermiyor, bunu göstermek için bu kaseti hazırladık. Bana görücü usulü kız istediler. Hem düğünümü yaptılar, hem eşyalarımı aldılar” diye konuştu.
Güneydoğu'da birçok operasyona katıldığını, PKK'nın cephaneliklerinin ve ecza deposunun zarar görmesini sağladığını anlatan Tonçer, Hayrettin Ertekin'in tutuklanmasının ardından, atölyesindeki Glock marka silah nedeniyle yakalandığını söyledi.
Silahın kendisine ait olduğunu, ailesinin can güvenliği nedeniyle aldığını belirten Tonçer, parası olmadığı için silahın ruhsatını alamadığını, 2005'te İstanbul'da PKK'lılar tarafından saldırıya uğradığını ileri sürdü.
JİTEM YOK, JİT VAR İDDİASI
Tonçer, görev yaptığı dönemden pek çok komutan tanıdığını, 7 yıldır hiçbiriyle görüşmediğini belirterek, “Komutanımın beni tanıması suç değil ki?” dedi.
Sanık Tonçer, JİTEM'le faaliyetlere katıldığı yönündeki iddiaların doğru olmadığını savunarak, “1993 Ekim ayında PKK'dan yeni ayrılmıştım. Diyarbakır Cezaevi'ndeydim. JİTEM diye bir şey yok. Jandarma İstihbaratı, kısa adıyla JİT var” iddiasında bulundu.
Tutuklu sanıklardan Hayrettin Ertekin ile PKK itirafçısı Adil Timurtaş aracılığıyla tanıştığının doğru olmadığını ileri süren Tonçer, “Ertekin ile ismini vermek istemediğim, çok sevdiğim emekli bir komutanım aracılığıyla tanıştım. Sağ olsun beni kabul etti. Bana iş verdi” diye konuştu.
“Ergenekon” diye bir örgütten haberdar olmadığını ifade eden Tonçer, savunmasına şöyle devam etti:
“Savcılar Mehmet Ali Pekgüzel ve Zekeriya Öz bana, '10 yıl TSK ile PKK'ya karşı mücadele ettin. TSK'nın bölgede yaptığı kanun dışı olayları anlat, komutanların ismini ver. Seni Ergenekon örgütüne katmayız' dediler. Şok oldum. 'Nasıl olur, onlar beni kurtardı' dedim. 'Böyle şeylere tanık oldun mu?' diye sordular. 'Hayır asla olmadım' dedim. 'Seni koruruz' dediler. Tekliflerini reddettiğim için Ergenekon soruşturmasına dahil edildim.”
PKK HİÇ KİMSEYİ AFFETMEZHayrettin Ertekin dışındaki sanıkların hiçbirini tanımadığını ifade eden Tonçer, gerçek isminin ve adresinin iddianameyle deşifre olmasına tepki gösterdi.
PKK itirafçısı olarak can güvenliğinin olmadığını savcılara ifade ettiğini kaydeden Tonçer, “Buna rağmen, ismim, adresim gazetelerde çıktı. PKK hiç kimseyi affetmez, özellikle beni. 10 generale sıkacağınız kurşunu bir itirafçıya sıkın derler. PKK beni Cizreli Ali diye biliyordu. Bu kod adını 15 yıldır can güvenliğim için kullanıyordum. Oğlum bile beni Ali diye biliyor” dedi.
Tonçer, aile bilgilerinin deşifre edilmesiyle suç işlendiğini savunarak, “Aileme zarar gelirse bunun sorumlusu Zekeriya Öz ve Mehmet Ali Pekgüzel'dir. 20 yıl geçse de bu böyledir ya da beni korumaları lazım” diye konuştu.
Adalet Bakanlığına iki kez başvuruda bulunduğunu ancak savcıların görevlerini kötüye kullanmadığının belirtildiğini anlatan Tonçer, “(İşlem yapılmasına gerek yok) diyorlar. PKK'yı unuttular herhalde. Ailemi korumadıktan sonra isterse 40 yıl versin. Benim ailemi kim koruyacak? Adalet Bakanı Mehmet Ali Şahin mi? Olacakların sorumlusu önce savcılar, sonra odur” dedi.
Tonçer, PKK itirafçısı Aldülkadir Aygan'ın, son dönemdeki açıklamalarını PKK'nın isteği üzerine yaptığını öne sürerek, “Aygan, PKK'nın kucağındadır. Aygan isterse söylemesin, kafasına sıkarlar. İsveç'te yaşıyor, ben niye yaşamıyorum?” ifadesini kullandı.
SADECE YARDIMCI OLUYORUMAbdülmuttalip Tonçer'ın, Muş ve ilçelerinde olup bitenle ilgili aldığı bilgileri emniyete aktardığını, bunu yardımcı olmak için yaptığını belirterek, “İddianame 'muhbir' diyor. Ne muhbiri, sadece yardımcı oluyorum. O zaman bir şey olursa, bir daha söylemem. Uyuşturucu gelmiş gitsin, silah gelmiş gitsin o zaman” dedi.
Bir telefon konuşmasında, “paşanın malzemelerini almaya gidiyorum” dediğini hatırlatan Tonçer, burada “paşa” diye bahsettiğinin küçük oğlu, malzemeden kastının da oğlunun lensleri olduğunu ileri sürdü.
Tonçer, başka bir telefon konuşmasında, “her gün rapor vermem gerek” dediğini kaydederek, eşinin Muş'ta bulunduğunu, her gün arayıp iyi olduğunu bildirdiğini, konuşmasında bu durumdan bahsettiğini iddia etti.
Haraç aldığı yönündeki iddiayı da kabul etmeyen Tonçer, şunları söyledi:
“Eşimin ailesi Bursa'da kalıyor. Bir rahatsızlık nedeniyle Bursa'ya gitmiştim. Hayrettin Ertekin de otomobiline şanzıman alınması konusunda Faruk adında birine para göndermişti ancak şanzuman bulunamamıştı. Bu nedenle parayı istememi söyledi. Ben de o kişiden parayı istedim. Haraç diye bir şey söz konusu değil.”
Televizyonda izlediği programlarda sürekli JİTEM'den bahsedildiğini ve bu durumun kendisini korkuttuğunu anlatan Tonçer, “Ben JİT'te görev yaptım. Biz askerdeyken böyle derdik. JİTEM'i bilmiyorum” iddiasında bulundu.
Tonçer, tahliyesine karar verilmesini istedi.