TBMM Genel Kurulunda ele alınan 2009 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu Tasarısı üzerinde söz alan MHP Genel Başkanı Bahçeli, konuşmasına, Kurban Bayramını da kapsayan dokuz günlük tatil süresince,
trafik kazalarında hayatını kaybeden vatandaşlara Allah;tan rahmet, yaralı vatandaşlara da acil şifalar dileyerek başladı.
Türkiye'nin, Mecliste büyük bir çoğunluğa sahip iktidar tarafından 2 bin 219 gündür tek başına yönetildiğini ve görüşülen bütçenin, AK Parti hükümetlerinin yedinci bütçesi olduğunu belirten Bahçeli, “Son altı yılda yaşanan gelişmelere, talihsiz tecrübelere bakıldığında, idrak, vicdan ve insaf sahibi hiç kimse 2008 Türkiye;sinde; siyasi ve ekonomik istikrardan, refah toplumundan, sosyal barıştan, iç huzur ve güven ortamından, milli birlik ve dayanışma ruhundan ve gelecek ümidinden bahsedemez. Devlet ve toplum hayatında adaletin, hukukun, dürüstlüğün, siyasi ahlakın, temiz ve namuslu yönetim anlayışının egemen kılındığını söyleyemez” dedi.
Bahçeli, bütçe görüşmelerinin; Türkiye'nin yakın siyasi tarihinin en kritik bunalımlarının yaşandığı, vatandaşların ekonomik ve sosyal sorunların ağırlığı altında ezildiği çok zor ve sancılı bir dönemde yapıldığını söyledi.
Genel anlamda bütçenin; devletin bir dönemde yapacağı harcamaları ve elde edeceği gelirleri gösteren ve yüce Mecliste kabul edilerek uygulanan bir belge olduğunu ifade eden Bahçeli, bütçenin, yalnızca kamu kesimi için değil, toplumsal hayatın bütünü için de son derece önemli görevleri yerine getirdiğini vurguladı.
“BÜTÇEDE TUTARLIĞI OLMAYAN TAHMİNLER VAR”Bahçeli, 2009 yılı bütçesinde, “tutarlılığı olmayan tahminlerin bulunduğunu” iddia ederek, “Kamusal hizmet ve amaçların hayata geçirilmesinde önemli bir rol oynayan bütçenin, planlanma aşamasından başlayarak devam eden zafiyetlerin, kriz sürecine giren Türkiye;nin sorunlarını daha da artıracak olması, hem doğal bir sonuç hem de kuşku götürmez bir gerçektir” diye konuştu.
Bütçenin dünya genelinde ve Türkiye'de yaşanan ekonomik krizin gölgesinde müzakere edildiğini ifade eden Bahçeli, küreselleşmenin bilançosunda; eşitsizlik, yoksulluk, etnik çatışmalar, kutuplaşmalar ve silahlanmanın; yardımlaşma, dayanışma, refah ve mutluluktan daha ağır basar hale geldiğini vurguladı. Bahçeli, küreselleşme sürecinin hızını sürdürmesi durumunda, özellikle gelişmekte olan ülkelerin milli kültürlerinin daha çok kuşatılacağına işaret etti.
MHP lideri Bahçeli, finansal işlemlerin gelir yaratma potansiyelinin, sanayileşmenin gelir oluşturma özelliğinin yerine geçmesinin de sanayileşmesini tamamlayamamış olan ülkelerde ciddi oranda zarar vereceği uyarısında bulundu. Ekonomik sorunlara paralel artan sosyal ve siyasal problemlerin milleti hayatından bezdirdiğini dile getiren Bahçeli, “Sanayileşme meselesini yalnızca fabrika bacalarının tütmesiyle açıklayan siyasi zihniyetin milletimize öncülük edememesi, dar ve kısır gündemlerle ülkemizi meşgul etmesi geleceğe dönük umutları ortadan kaldırmaktadır” dedi.
“UNUTULMAMASI GEREKEN EN TEMEL HUSUS...”Ekonomik büyümenin sosyolojik ve kültürel temellerden kopuk gerçekleşmesinin, üretim sisteminin her sallantıda daralmasının, geleceğe dönük ümidi azalttığını belirten Bahçeli, unutulmaması gereken en temel hususun; sanayileşmenin ve gerçekçi ekonomik gelişmenin, beraberinde sorun çözme kültürünün de toplumsal yapıya yayılması olduğunu ifade etti.
Bahçeli, şöyle devam etti:
“Oysaki ciddi bir siyasal güçle yönetim yetkisini eline alan Adalet Ve Kalkınma Partisi'nin ekonomik ve siyasi uygulamalarında bu hususları asla gözetmediği altı yıllık icraatlarından anlaşılmaktadır.
Bu çerçevede, en ufak bir toplumsal gerilim ve siyasi tansiyon yükselmesinden kaynaklanan cepheleşme ve kamplaşmalar, milletimizi anında etkisi altına alabilmektedir. Görüldüğü ve anlaşıldığı kadarıyla; meseleleri omurgasından bir türlü yakalayamayan hükümetin şaşkınlığı, sorunlu siyasi anlayışı, siyasi geleceğiyle ilgili taşıdığı endişe, Türkiye'nin sorunlarını sağlıklı ve rasyonel bir bakış açısıyla yorumlanamadığına işaret etmektedir.
Bu kapsamda, küresel ekonomide yaşanan büyük sarsıntı da doğru okunamamış, alınması gereken tedbirlerle ilgili zamanlama hatası bir türlü giderilememiştir.
Küresel finans sisteminde 2007 yılının ikinci yarısından itibaren yayılan ekonomik kriz, bulunduğumuz yıl içinde etki ve kapsamını genişletirken, bugün bu yüce çatı altında bulunan sorumluluk sahipleri, 'bize bir şey olmaz' kolaycılığıyla sorunları geçiştirmeyi yeğlemiştir.”
“KRİZ HAFİFE ALINDI”Krizin önemine dair işaretlerin özellikle 2008 yılının başından itibaren netleşmeye başlamasına rağmen, hükümetin bunu önemsemediğini ileri süren Bahçeli, krizin hafife aldığını söyledi.
Bahçeli, Türkiye ekonomisinin sorunlu yapısının bir yılı aşkın bir süredir sürekli kriz işaretleri verdiğini ifade ederek, sözlerini şöyle sürdürdü:
“Bu hastalıklı ekonomik yapı, dış kaynaklı etkilere maruz kalmadan önce, ekonomik kriz ortamının şartlarını kendi bünyesi içinde üretmiştir. Makro ekonomik göstergedeki bozulma eğilimlerinin küresel kriz öncesi dönemde başlaması, büyümenin 2008 yılı üçüncü çeyreğinde sıfıra yakın çıkması bunun açık bir delilidir.
Hükümet bu gerçeklerin üstünü örtmek çabası içine girmiş, büyük bir sorumsuzlukla hiçbir yapısal tedbir almamış ve güçlü ekonomi, güven ve istikrar ortamı sloganıyla bu çöküş sürecini izlemekle yetinmiştir. Bugün geldiğimiz noktada, Türk ekonomisinin yapısal sorunlarının su yüzüne çıkardığı olumsuzluklarla, küresel kriz dalgalarının yıkıcı etkileri bir arada yaşanmaktadır.
İktidar partisi tarafından, 2009 yılı program büyüklükleri belirlenirken; krizin hiç düşünülmediği, gündeme alınmadığı veya umursanmadığı anlaşılmaktadır. Gelecek yıla ait büyüme hedefi başta olmak üzere, program hedeflerinin birçoğu, hükümetin 2009 yılını nasıl bir anlayışla planladığını açıkça göstermiştir.
2009 yılı için belirlenen yüzde 4'lük büyüme hedefinin bu haliyle krizin teğet geçeceğine yönelik derin yanılgıdan yola çıkarak tespit edilmiş olduğu görülmektedir.”
“BÜYÜME HEDEFİNE NASIL VE HANGİ YOLDAN ULAŞILACAK?”Bahçeli, ihracattaki gerilemenin, sanayi üretiminde kaygı verici azalmanın büyümeye olumsuz şekilde yansıyacağına işaret ederek, büyüme hedefine nasıl ve hangi yoldan ulaşılacağının belirsiz olduğunu bildirdi. İç ve dış talepteki daralmaların bütçe hazırlanırken görmezden gelindiğini savunan Bahçeli, “Bu özürlü bakış açısı gelecek yılın da kaybedilmesine neden olacaktır. Bütün veriler, ekonomide ciddi bir güven kaybına ve beklentilerde belirsizliğe işaret ederken, hükümetin bu faktörleri dikkate almaması, her konuda olduğu gibi bütçenin hazırlanmasında da içine düştüğü değerlendirme yanlışını ortaya çıkarmıştır” ifadesini kullandı.
Beklentilerin daha da kötüleşeceği düşünüldüğünde, program hedeflerinin şimdiden revize edileceğini söylemenin yanlış olmayacağını söyleyen Bahçeli, “Böyle bir ortamda 2009 yılı yurt içi talebinin büyümeye katkısının yüzde 4,2 olarak belirlenmesi gerçekçi ve inandırıcı değildir” dedi.
“GELİR ARTIŞI TUTARLI DEĞİL”Bütçenin hiçbir kaleminde, küresel krizin giderek ağırlaşan etkileri ve ekonomik destek tedbirlerinin maliyetinin yansıtılmadığını iddia eden Bahçeli, hükümetin IMF ile anlaşma yapması halinde bütçe büyüklüklerinin önemli bir bölümünün değişeceğini belirtti.
2009 yılı bütçe kanun tasarısında; bir önceki yıla göre yüzde 15,5'lik gelir artışının hedeflendiğini bildiren Bahçeli, şöyle konuştu:
“2009 yılının her bakımdan zor geçeceği şimdiden belli olmuşken ve önümüzde çok zor bir yıl dururken, bu gelir artışının tutarlı olmadığı açıktır.
2009 yılında ithalatta bir gerileme beklenmesine rağmen, vergi gelirleri arasında en yüksek artışın yüzde 22,47 ile ithalattan alınan KDV'den beklenmesi tam anlamıyla çarpıklığın bir göstergesi olmuştur. Bütçede gelir artışı beklenen diğer kalemler, yüzde 13,77 ile Özel Tüketim Vergisi ve yüzde 12,95 ile KDV;dir.”
Devlet Bahçeli, ekonomik kriz nedeniyle, otomotiv sektöründe satışların durma noktasına geldiğini söyledi. Buna karşılık motorlu taşıtlardan yüzde 10,59 oranında ÖTV tahsilatı artışının öngörüldüğünü ifade eden Bahçeli, bu durumun da vergi gelirlerinde sapma olacağının bir görüntüsü olduğunu söyledi. Bahçeli, şu ifadeleri kullandı:
“Hükümetin bu hedeflere ulaşılabilmesi için vergi dilimlerindeki düzenlemelerle ve gizli vergileme yoluyla, mükelleflere ve ücretlilere; dolaylı vergilerle de mecali tükenmiş olan geniş kitlelerin sırtına yüklemeyi amaçladığı görülmektedir.
Bunun sonucu açlık ve yoksulluk sınırında yaşama mücadelesi veren halk kitlelerinin vergi yükü daha da ağırlaşacak, kayıt dışı ekonomi daha da büyüyecektir.
Vergi gelirlerindeki gerçekçi olmayan bu artışların yanında, özelleştirme gelirlerinde yüzde 42'lik bir artış hedefinin, küresel ekonominin daraldığı bir süreçte gerçekleşmeyeceği aşikardır. Burada tehlikeli olan ise bu hedefi belirleyenlerin, böylesi bir dönemde sattıklarından arta kalan milli varlıkları haraç mezat elden çıkarma amacı taşıdıklarının anlaşılmasıdır. Nitekim özelleştirme gelirleriyle, bütçe açıklarını kapatmayı ve günü kurtarmayı amaçlayan bütçe anlayışının önümüzdeki yılda da devam edeceği bugünden belirginleşmiştir.
Gelecek yıl kendisini daha fazla hissettirecek olan ekonomik kriz nedeniyle; durgunluk, üretimde azalma, işsizlikte patlama, ihracat ve ithalattaki gerileme, bu kapsamda vergi gelirlerindeki düşmeden dolayı bütçenin gelir hedefini tutturması mümkün görülmemektedir.”
“AKP HÜKÜMETİ DÖNEMİNDE...”Zamanın, Türkiye'nin üretim kapasitesini olağanüstü dönemden en az hasarla çıkaracak tedbirleri alma zamanı olduğuna dikkati çeken Bahçeli, önlemlerin Merkez Bankası tarafından uygulanan para politikasıyla değil, doğrudan maliye politikası ve bütçede belirlenen hedefler doğrultusunda hayata geçirilmesi gerektiğine işaret etti.
Bahçeli, Hükümetin iç talebi canlandıracak, üretimi özendirecek bir yatırım harcamasına bütçede yer vermediğini savunarak, “AKP hükümeti döneminde, hayatın zorluklarını alabildiğine yaşayan kamu çalışanları ve emekliler için ise önümüzdeki yılda da bir iyileştirmenin yapılmayacağı görülmektedir” diye konuştu.
2009 programı ve bütçesinde, ekonominin üretim kapasitesini arttıracak bir gelir ve gider dengesinin kurulamadığının belirten Bahçeli, krizin reel ekonomi üzerindeki olumsuz etkilerinin bütçenin hiçbir parametresinde görülmediğini, üreten kesimin sorunlarının çözümüne yönelik bir hedefin gözetilmediğini ileri sürdü.
Devlet Bahçeli, “Bu zamana kadar reel sektör üretimini dış borçla finanse ederken, bankalar tüketiciyi finanse etmiştir. 2004 yılı ve sonrasında bankalar tarafından mali olmayan şirketlere ve vatandaşlarımıza açılan kredilerde patlama yaşanmıştır. 2002–2008 döneminde finansal olmayan şirketlere açılan krediler 7,8 kat, bireysel işletmelere açılan krediler 4,2 kat, hane halkına açılan krediler ise 17,5 kat artmıştır” dedi.
Hükümetin derin bir siyasi basiret sorunu yaşadığını söylemek için haklı birçok nedeninin bulunduğunu savunan Bahçeli, sözlerini şöyle sürdürdü:
“Krizin bütün boyutlarıyla görüldüğü bir zamanda hazırlanan ve bir yılı kapsayan bütçenin, sanki hiçbir şey olmamış gibi planlanması hükümetin çaresizliğinin, iş bilmezliğinin ve rotasını kaybettiğinin bir belirtisi olarak görülmelidir.
Bizim öncelikli kaygımız, vatandaşlarımızın mahkum olduğu ekonomik problemlere yenilerinin eklenmemesi, gafletten başını kaldıramayan hükümetin faturayı aziz millet fertlerine ödetmemesidir. Uyarı ve itirazlarımızın ana gayesi elbette budur.”