Güncelleme Tarihi:
Ekranın en tazesi. 20 yaşında, genç, cesur ve güzel... O, ‘Bodrum Masalı’yla ilk oyunculuk deneyimine başlayan Serel Yereli. Hiyerarşik düzene karşı, aidiyet duygusuna, statülere inanmayan, “İnsan olmanın sığlığına gerçekten dayanamıyorum” diyen asi bir ruh: “Günümüzde aşk ve dostluk adı altında alışveriş yapıyoruz.”
İzmirli olmanın dışında hakkınızda herhangi bir bilgi yok. Siz kimsiniz?
- İzmir Göztepe’de doğdum. Babam Hentbol Federasyon Başkanı’ydı. Cinsiyetçiliğe karşı bir adamdı. Beni de spora teşvik etti. Erkek ve kız takımlarıyla her türlü sporu yaptırdı. Annem İngilizce öğretmeniydi. Doğduğumdan itibaren bir dilim daha olsun diye sürekli benimle İngilizce konuştu. Çocukluk benim için kimsenin ölmediği bir krallıktı. Ve ben çocukluğumdan asla ödün vermeyeceğim.
Büyümekten mi korkuyorsunuz?
- İnsanların büyümekten anladığı robotlaşma... Benim için hayat bir yarış pisti değil. Oyun bahçesi... Öyle kalması için de her zaman çocuk kalacağım. İnsanlar buna ergenlik, asi genç kızlık diyebilir. Ama kendini ve diğer hiçbir şeyi çok ciddiye almadan yaşamanın tek yolu var, çocuk olmak. Bu yüzden ben çok mutlu bir çocuğum ve çok mutlu bir çocuk olarak ölmek istiyorum.
Hayat benim için yarış değil diyorsunuz ama dört yıl önce bir ses yarışmasına katıldınız. Ardından büyük bir yarışın yaşandığı oyunculuk sektöründe karşımıza çıktınız...
- Elimde olsa paranın ve kariyerlerin henüz icat edilmediği bir çağda, insanların ortasında şaklabanlık yapardım. Şimdi de hiçbir düzeni gerçek bulmadığım için bana gerçek hissettiren tek şeyi, hislerimle yaptığım mesleği seçtim. İnsanların bu çağda hislerinin öldüğünü düşünüyorum. Sırf bir şeyler hissetmek için bazen günün sekiz saatini düşünerek, diğer sekiz saatini kendi içimden şarkılar söyleyerek geçiriyorum.
BU DÜZENE HİZMET EDEN BİRİ OLDUĞUM İÇİN KENDİME GÜLÜYORUM
Olay sadece hissetmek mi? Hiç mi amaçlarınız arasında para ve ün yok?
- Tabii var. İnsanlar bana çocukluğumdan beri, “Şöyle olmalısın, böyle olmalısın” dedi. Ben de onlar paradan ve şöhretten anlıyorsa, bana bir daha bir şey diyemeyecekleri bir statüye gelmek istedim.
Peki nelerle derdiniz var?
- Hiyerarşiye alerjim var. Hiyerarşinin insanların birbirlerinin gerçek hislerini öldürdüğünü ve birbirlerine saygısızlık yaptırdığını düşünüyorum. Bu yüzden aşk, dostluk ve saygı yaşanamıyor. Şöyle anlatayım: Sizin bir konumunuz var ve ben belki de sırf o konumdan dolayı size, herkese davrandığımdan farklı davranmak zorunda kalıyorum. Bunu yapmak istemiyorum. Bu yüzden de hiyerarşik ortamlara girdiğim an hep yadırganıyorum.
Farklı bir düzen mümkün mü?
- Değil. Zaten bu yüzden kendi içimde deli gibi çatışma yaşıyorum.
Ne kadar şikâyet etseniz de siz ünlü olma yolunda bir oyuncu olarak bu düzenin bir parçası değil misiniz?
- Eğer her canlının aynı bütünün parçası olduğunu hissedebilseydik hiyerarşi olmazdı. Ama artık bu değişmiyor. Ben de bu düzene hizmet eden biri olduğum için kendime sadece gülüyorum!
Sırtınızdaki dövmede “Kafeste doğmuş kuşlar uçmanın hastalık olduğunu düşünürler” diyor. Özgürlüğü hastalık mı sanıyoruz?
- Bu, aidiyet duygusuna karşı yaptığım bir gönderme. İnsanların kendilerini kalıplara sokmaları, yalan bir düzenin içinde kendi hislerini gerçek sanmalarını anlatıyor.
Sizin seçtiğiniz yol şöhret... Statüye, kalıplara bu kadar karşıyken yanlış bir meslek seçtiğinizi düşünmüyor musunuz?
- “Düşmanını her zaman yakınında tut” derler. Bu kalabalığa maksimumda ulaşabileceğim meslek buysa ben de buna “tamam” diyorum.
Bu yalan dünyada siz istisna mısınız yani?
- Hayır. Herkes özel ama bunun farkında değil. İnsanlar ‘öyle olmazsam sevilmem’ korkusunu atıp kendilerini dinleyebilirlerse herkes sanat eserine dönüşebilir. Şu an o sanat eserinin üzeri örtülü, ben o örtüyü kaldırmaya cesaret ettim sadece.
İLK AŞKIM MAHALLEDEKİ DİLENCİ ÇOCUKTU
‘Bodrum Masalı’ ilk oyunculuk deneyiminiz. İlk gün kamera “motor” dedi...
- Kendimi sudan çıkmış balık gibi hissettim. Durdum, elim ayağıma dolaştı. Kendi kendime “ya yapamazsam” dedim. Sonra düşündükçe zorlukları da olsa yapabileceğimi hissettim. Düşsem de kalkarım dedim.
Set ortamı saatlerce çalışılan bir yer. Aidiyet duygusuna karşı biri olarak orada nasıl var oluyorsunuz?
- Başta zorlandım ama problem bendeydi. Yanlış anlaşılmaya çok müsaitim. Azınlık her zaman haksızdır ve ben hep azınlık oldum. Ama sette o kadar iyi insanlara denk geldim ki. Başka bir sette olsam kariyerim başlamadan bitebilirdi.
Canlandırdığınız Alara karakteri varlıklı bir ailenin kızı. Konforu seviyor. Siz ise tam tersi duruyorsunuz... İlk işte sizden tamamen farklı bir karaktere nasıl hazırlandınız?
- Dediğim gibi ben kendimi zorlamayı hayat felsefesi haline getirdiğim için Alara’yla o noktada çok farklılaşıyoruz. Ama Alara’nın inandığı doğrular var. Hatta kendi doğrularından dolayı babasını bile tanımayabiliyor. Bu açıdan benziyoruz. Vicdanını dinledikten sonra inandığı şey için risk alabiliyor. Fakat alıştığı rahattan ödün veremiyor. Alara ona verilen varlıklı hayatın dışına çıkıp orda ne var diye merak etmemiş hiç, bu yüzden yadırgıyor. Bu huyu da onu tecrübesiz yapıyor.
Neredeyse her hafta ekrana yeni bir dizi geliyor. Neden sizin kini izleyelim?
- Başka proje ya da set görmedim ama yarışın en az olduğu, inancın da en fazla olduğu setlerden biri diye düşünüyorum. Klişe hikâyelerden çok, bir farklılık yaratma ve bir şeyler hissettirme, hayatın içindeki her rengi, zenginin de fakirin de hakikiliğini ve en önemlisi gençlik ateşini gösterme odaklı ve özel bir proje olduğu kanısındayım.
Dizideki gibi aşk, zengin/fakir dinler mi?
- Aşkta statülere inanmıyorum. Ben herhangi birine âşık olabilirim. Mesela ilk aşkım mahalledeki dilenci çocuktu. Ama ona çaktırmamıştım. Aşkı benim dilimden yaşayabilecek, yürekli olan bir erkekle henüz tanışmadım.
Nedir sizin dilinizdeki aşk?
- Bu çağın yalanlarına inanmamış bir erkek bulursam ölene kadar bırakmam. Günümüzde aşk ve dostluk adı altında alışveriş yapıyoruz. Şimdilerde biri var mı?
- Kalbim hep doludur. Ama hiç beklediğimi alamam, bu yüzden habersiz severim.
SÖYLEŞİNİN PERDE ARKASI: BABAMIN ÖLECEĞİNİ 9 YIL ÖNCE RÜYAMDA GÖRMÜŞTÜM
◊ Serel Yereli ile Beyoğlu Cezayir’de buluşmak için sözleşiyoruz. Mekânın merdivenlerinde beni yakalıyor. Sanki yıllardır tanışıyormuşuz gibi bir anda sarılıyor boynuma. Enerjik, kıpır kıpır...
** Elinde cep telefonu, mesaj yazıyor... Uyarıyor; “Ben telefon kullanmıyorum. Hattım kapalı. Sadece kablosuz internet olan yerlerde ‘WhatsApp’ üzerinden haberleşiyorum”. Anlıyorum ki karşımda alıştığımız gençlerden farklı bir karakter var.
** Kendine bir soğuk kahve söylüyor. Başlıyoruz konuşmaya. Altıncı hissinin kuvvetli olduğunu anlatıyor. Beş yaşından beri insanların enerjisini görebiliyormuş: “Senin enerjini de sevdim, o yüzden bu yönlerimi anlatıyorum” diyor.
** Babasını 16 yaşındayken ani bir kalp krizi yüzünden kaybetmiş ama onu kaybettiğini yedi yaşındayken rüyalarında görüyormuş. Kuvvetli altıncı hislerinin de hayatta çok dezavantajlarını yaşamış.
** Delici mavi gözleri, tavırları ve tarzıyla bana Berrak Tüzünataç’ın gençlik yıllarını hatırlatıyor. Ve başlıyor anlatmaya...
Serel Yereli’nin yıldızının parladığı dizi ‘Bodrum Masalı’ perşembeleri saat 20.00’de Kanal D’de.