Paylaş
ANAP Genel Merkezi rahmetli Cumhurbaşkanı Turgut Özal hakkında bir albüm hazırlamış. Albümün girişinde Mesut Yılmaz imzalı bir yazı var.
Yazı şöyle başlıyor:
‘‘Turgut Özal, 20'nci yüzyıl dünyasının son çeyreğinin en cesur, en ileri görüşlü, teknik bilgi ve siyasi vizyonu şahsında en üst düzeyde buluşturan şahsiyetlerden biridir.’’
KOMİTEDE 4 EĞİLİM
Hemen altında çok dikkat çekici bir niteleme:
‘‘Cumhuriyet tarihinin Atatürk'ten sonra, Menderes'le birlikte en önemli demokrasi ve kalkınma sembolüdür.’’
Mustafa Taşar'ın yazısı ise bir adım daha ileri gidiyor:
‘‘Merhum Özal, halka mal olmuş, halkın anladığı ve halkı anlayan bir siyaset dehasıydı.’’
Geçenlerde bir başka olay daha dikkatimi çekmişti.
ANAP bu yıl Özal'ın ölüm yıldönümünü geçen yıllara göre çok daha ağırlıklı biçimde andı.
Törenlere katılım daha yoğundu.
Bu yılki anma törenleri için bir de komite kurulmuş.
Komitede, Mustafa Taşar, Ahad Andiçen, Işın Çelebi, Selçuk Pehlivanoğlu ve Halil İbrahim Özsoy yer almış.
Komitenin yapısına baktım.
Burada Özal'ın siyasete başlama stratejisini üzerine kurduğu ‘‘Dört eğilim’’ temsil ediliyor.
Albüm de işte bu yılki anma töreni için hazırlanmış.
Albümün giriş yazılarından sonraki ilk sayfasında, Özal'ın 1989 yılında yeni ANAP Genel Merkezi binasının açılışında hatıra defterine yazdığı bir yazı yer alıyor.
SAĞ FELSEFE
Özal el yazısı ile şunları yazmış:
‘‘Üç önemli prensibe sarılırsak, bu parti 2000'li yılların en güçlü partisi olacak.
Hür ve serbest düşünce, din ve vicdan hürriyeti, serbest teşebbüs (serbest pazar).
Davranışlarımız:
Zikzak yapmamak, doğru olmak, hoşgörülü olmak, uzmanlığa önem vermek, ekip çalışması yapmak.
Yazının sonuna eklediği şu bölüm ise çok dikkat çekici:
‘‘Özel önem verdiğimiz gruplar: Gençler ve çocuklar.’’
Özal, deftere bu yazıyı yazdığı sırada ANAP genel başkanı ve başbakandı.
Cumhurbaşkanı seçildikten sonra Meclis'te yaptığı konuşmada bu yazdıklarını ‘‘Üç hürriyet’’ kavramı altında siyaset felsefesinin temel direği haline getirmişti.
Ölümüne kadar bu çizgisini sürdürdü.
ANAP uzunca bir süre Özal'ın çizdiği bu rotadan ayrıldı.
Aynı yıllarda merkez sağın öteki partisi DYP de, Menderes'in çizdiği çizgiden ayrılarak, daha radikal ve kırıcı bir üsluba yönelmiş, bir anlamda marjinalleşmişti.
DYP'DE DEĞİŞİM
Bu arada ülkenin önde gelen ekonomik güçleri, sendikaları, sivil toplum örgütleri ve silahlı kuvvetleri ile de kavgalı hale gelmişti.
Son zamanlarda her iki partide de merkez sağın gerçek anlamda liberal çizgisine doğru bir dönüş çabası gözleniyor.
ANAP, yeniden Özal kaynaklarına dönerken, DYP'de de Batı anlamında yenilikçi ve liberal muhafazakár kanala doğru yöneliş iyice belirginleşti.
Hem ANAP Genel Başkanı Mesut Yılmaz, hem DYP Genel Başkanı Tansu Çiller daha uzlaşmacı, daha az kavgacı bir üslubu benimsedi.
DYP'nin son seçimden önce hazırladığı ‘‘Demokrasi Programı’’ bazı eksikliklerine rağmen, yenilikçi ve liberal bir belge niteliği taşıyor.
Ama onu hazırlayan siyasi heyetin o günkü inandırıcılık sorunu nedeniyle bu program yeterince yankı bulmadı.
Şimdi Çiller'in yanında daha uzlaşmacı, marjinal söylemden arınmış bir kadro var.
Dolayısıyla merkez sağda yeniden yapılanma konusunda mesafe alınabilir.
Aynı şekilde dine dayalı siyaset yapan kulvarda da ciddi bir biçimde Özal'ın kaynaklarına yönelik bir arayış gözleniyor.
İSLAMİ KESİM
Gerek Tayyip Erdoğan gerek Abdullah Gül konuşmalarında giderek daha fazla Özal'ı referans gösteriyorlar.
Eski Cumhurbaşkanı Demirel de yeni merkez sağın felsefi çerçevesini üç hürriyet esprisi üzerine kuruyor.
Artık bu yeni eğilimin adını koyabiliriz.
Merkez sağda Özal ve Menderes rüzgárı yeniden esmeye başladı.
Paylaş