Oluşturulma Tarihi: Ocak 25, 2008 00:005dk okuma
TÜSİAD Yönetim Kurulu Başkanı Arzuhan Doğan Yalçındağ, dünyanın hızla bir krize doğru ilerlediği ve 2008 yılının Türkiye için çok zorlu bir yıl olacağının bilindiği bir dönemde, tüm enerjinin ekonomiye verilmesi gerekirken gündemin türban tartışmaları ile kilitlendiğine dikkat çekerek, "Aksi halde küresel dalga, yaşam biçimimize bakmaksızın hepimizi önüne katıp sürükleyebilir" uyarısında bulundu.
TÜRK Sanayicileri ve İşadamları Derneği (TÜSİAD) Yönetim Kurulu Başkanı Arzuhan Doğan Yalçındağ, dünyanın hızla bir krize doğru ilerlediği ve 2008 yılının Türkiye için çok zorlu bir yıl olacağının bilindiği bu dönemde, gündemin ’türban tartışması’na kilitlendiğini söyledi. Arzuhan Doğan Yalçındağ, TÜSİAD’ın 38. Genel Kurul Toplantısının açılışında yaptığı konuşmada, "Türkiye’yi bir refah toplumuna dönüştürmek ve çocuklarımıza daha iyi bir gelecek verebilmek için temel ekonomik ve sosyal sorunlarımızı öne almalı, gündemimizi dünyadaki gelişmelere uygun hale getirmeliyiz. Aksi halde küresel dalga, yaşam biçimimize bakmaksızın hepimizi önüne katıp sürükleyebilir" uyarısında bulundu.
GÜNDEMİN BİRİNCİ MADDESİ TÜRBAN: Türban tartışmasına da değinen Arzuhan Doğan Yalçındağ, "Bütün enerjinin ekonomiye yoğunlaştırılması gerekirken, bir süredir aslında çok daha rahat bir zamanda tartışılması gereken bir konu olan türban konusu, gündemin birinci maddesi haline getirildi" dedi. Arzuhan Doğan Yalçındağ, konuşmasını şöyle sürdürdü: "Ortada bir sıkıntı olduğu muhakkak. Ama bu sıkıntı bugün tartışılandan daha geniş boyutlara sahip. Evet, bir yanda başını örttüğü için eğitim sürecinde zorluk çeken genç kızlarımız var. Diğer yanda, 15 yaşında istemediği halde zorla kapatılanlar da, birkaç yıl sonra çevre baskısıyla başını örtmek zorunda kalmaktan korkanlar da var."
KADININ TEK SORUNU TÜRBAN DEĞİL: "Ayrıca inanın kadınlarımızın tek sorunu da bu değil. Ülkemizde kadınlarımızın birçoğu çok daha ağır, çok daha derin sorunlarla mücadele ediyor" diyen Arzuhan Doğan Yalçındağ, sözlerini şöyle sürdürdü: "Toplumsal hayatta eşitsizlik, eğitimsizlik, istihdama katılma zorluğu, aile içi şiddet, belirli yörelerdeki ağır töre baskısı gibi vahim sorunlar. İşte tam da bu nedenle, Türkiye’yi bir refah toplumuna dönüştürmek ve çocuklarımıza daha iyi bir gelecek verebilmek için temel ekonomik ve sosyal sorunlarımızı öne almalı, gündemimizi dünyadaki gelişmelere uygun hale getirmeliyiz. Aksi halde küresel dalga, yaşam biçimimize bakmaksızın hepimizi önüne katıp sürükleyebilir."
Küresel sivil toplum örgütüyüz
ARZUHAN Doğan Yalçındağ, 2007 yılında TÜSİAD’ın 9 rapora imza attığını, çalışma grupları ve forumları aracılığıyla yurt içinde 72 seminer ve kongre, yurt dışında ise temsilcilikler aracılığıyla 14 seminer düzenlediğini anlattı. Derneğin süregelen 4 ödülünün yanına, bu yıl genç hukukçu ödülünü de eklediğini dile getiren Yalçındağ, derneğin küresel bir sivil toplum örgütü olarak, faaliyetlerinin coğrafyasının Çin Halk Cumhuriyeti’ne kadar uzandığını, Ankara, Brüksel, Washington Berlin ve Paris temsilciliklerinin yanında artık Pekin temsilciliğinin de faaliyet göstereceğini aktardı.
2008’de ekonomide yeni bir reforma ihtiyaç var
TÜSİAD Başkanı Arzuhan Doğan Yalçındağ, "Bu yıl da bize kolaylıklar vaat etmiyor" diyerek, şöyle konuştu: "Büyümedeki yavaşlama eğilimini 2008 yılında tersine çevirecek bir işaret ortada gözükmüyor. Üstelik yaklaşan yerel seçimlerin etkisiyle kamu maliyesinin daha da bozulma riski ortaya çıkıyor. Küresel çalkantı sonucu beklenen global talepteki yavaşlamanın dış ticaret açığını hem miktar hem de değer olarak olumsuz etkileyeceği tahmin ediliyor. Amacımız karamsar bir tablo çizmek değil, hayati bir konuya dikkat çekmek. 2008 yılında ekonomide yeni bir vizyon ortaya konmasına ve bu vizyona uygun bir reform hamlesinin başlatılmasına ihtiyaç bulunuyor. 2020 yılında verimlilikle ilgili sorunlarını çözmüş, inovasyon ve teknolojiye dayalı küresel rekabette yerini almış bir ekonomiye kavuşmak istiyorsak, bunun gereklerini bugünden başlayarak yerine getirmek zorundayız."
Ekonomi sinyalleri çok olumlu değil
2007 yılının Türkiye, bölge ve dünya açısından önemli olaylarla geçirildiğini belirten Arzuhan Doğan Yalçındağ, şöyle konuştu: "Bunlar içinde ABD’de başlayan ve dalga dalga yayılan finansal kriz, kuşkusuz en dikkat çekeni oldu. Kriz öylesine büyüdü ki bir yandan FED (ABD Merkez Bankası) bankacılık ve kredi sisteminin, uzun süreli bir daralma sürecine girmesi endişesiyle, hızla faizleri düşürmeye başladı. Öte yandan, ani bir durgunluğun önüne geçmek için kapsamlı mali politika önerileri, siyasi gündeme yerleşti. 2008’de, ABD başta olmak üzere gelişmiş ülkelerin finansal piyasalarından kaynaklanan sıkıntının, global talebin yavaşlaması ve likiditenin daralması ile dünya ekonomisini olumsuz etkilemesi kaçınılmaz görülüyor. Doğal olarak bu gelişmeler Türkiye’yi de yakından ilgilendiriyor. 2007 yılı sonu itibariyle durum değerlendirmesi yaparsak, ekonomiden gelen sinyaller çok olumlu değil. Büyüme hızımız önemli ölçüde yavaşladı, enflasyon nispeten hız kazandı, genel işsizlik oranı artmaya başladı, kamu maliyesinde disiplin zedelendi, cari açık sorunu büyüyerek devam etti. Yaklaşan küresel dalgaya, maalesef bu bilançoyla giriyoruz."
Müttefikleri AB süreci için ikna etmeli
ARZUHAN Doğan Yalçındağ, ikinci önemli noktanın müttefikleri harekete geçirmek olduğunu kaydederek, siyasal liderliğin üstleneceği en önemli rollerden birinin, AB içindeki müttefiklerin daha etkili biçimde sürece dahil olmaya ikna edilmesi olduğunu dile getirdi. "Üçüncü nokta Türkiye’nin, demokratik reform sürecindeki duraklamayı aşmasıdır. Türk Ceza Kanunu 301, Vakıflar Yasası gibi konuların Türkiye aleyhine kullanılmasına, artık bir son verilmelidir" diyen Arzuhan Doğan Yalçındağ, dördüncü noktanın mevzuat uyumunun somut bir takvimle hızlandırılması gerekliliği olduğunu dile getirdi. Arzuhan Doğan Yalçındağ, iletişim dilinin ve araçlarının yenilenmesini gerektiğini de ifade ederek, "Üyeliğimizin hukuksal meşruiyetini ve ekonomik-siyasal zorunluluğunu, Avrupalı bir üslupla ve çağdaş iletişim teknikleriyle dile getirmeliyiz. İç iletişimde de, AB hedefinin bir ’ekonomik büyüme, kalkınma ve insani gelişmişlik hedefi’ olduğunu iyi anlatmalıyız" diye konuştu.
Dünya hızla bir krize doğru gidiyor
ARZUHAN Doğan Yalçındağ, "Sihirli sözcük, beklenti yönetimidir. 2008 yılında siyasal istikrarsızlık yaratmadan, yurt içinde ve dışında Türkiye ekonomisinin sağlam, güçlü bir zeminde kararlılıkla hedefine yürüdüğünü ortaya koyabilmeliyiz. Türkiye’nin uzun dönem vizyon ve stratejilerinin inandırıcılığını tesis etmeliyiz" dedi. Arzuhan Doğan Yalçındağ, dünyanın bir krize doğru hızla ilerlediğini ve 2008’in Türkiye için çok zorlu bir yıl olacak gibi göründüğünü belirterek, dolayısıyla bütün enerjinin, ekonomiye yoğunlaştırılması gerektiğini bildirdi.
Özel sektör daha dikkatli borçlanmalı
TÜSİAD Yönetim Kurulu Üyesi Ali Kibar, "Özel sektörün borçlanmada, önümüzdeki dönemde daha dikkatli ve hassas olması lazım" dedi. TÜSİAD’ın Olağan Genel Kurul toplantısı öncesi, piyasalardaki gelişmelere ilişkin soruları yanıtlayan Kibar, şu anda Türkiye’de daha çok, özel sektörün açık pozisyonu bulunduğuna işaret etti. Kibar, "Özel sektörün borçlanmada, önümüzdeki süreçte daha dikkatli, daha hassas olması lazım. Özellikle Suprime’ın getirdiği dalgalanma bu şekilde sonuçlanacak gibi görünmüyor." diye konuştu.
Koca buzullar yağıyor 2001’e dönmeyelim
TÜSİAD Üyesi Hüseyin Bayraktar, "2008 yılında dünyada koca buzul kayalar tepemize geliyor. ABD’den başladı. Hatalar yapıp da yeniden 2001’leri Türkiyemiz yaşamasın" dedi. 2001 yılından bu yana ekonominin iyi gittiğine işaret eden Bayraktar, "Bunu bozmamak için Ankara’daki bürokrat ve siyasilerle, yönetim kurulumuz ve biz üyeler ama mektupla ama şifahi görüşmelerle 2008 yılı içinde aktif olmalıyız" diye konuştu.
Duyarlı olun, türban gündemi germesin
TÜSİAD YİK Başkan Yardımcısı Ümit Boyner, türban ile ilgili tartışmalar konusunda, "Şu anda en büyük sorun buymuş gibi ortamı germenin, gündem yaratmanın bir şeyi yok" dedi. Boyner, TÜSİAD olağan 38. Genel Kurul toplantısı sonrasında gazetecilerin sorularını yanıtlarken, dünya ekonomisindeki dalgalanmalara ilişkin sorular üzerine, uzun vadede bir çalkantı olabileceğini, Türkiye’nin bu süreci iyi yönetmesi ve fırsatları yakalaması halinde karlı çıkabileceğini söyledi.