Güncelleme Tarihi:
ÖDEMELER dengesi bir ülke ekonomisinin röntgeni gibidir; ülke ekonomisinin ‘içini’ de ‘dışını’ da gösterir. Kasım ayı ödemeler dengesinde ilginç bir tablo sergileniyor; yurttaşlar altına meylederken, bankalar sıcak para toplamış, özel sektör ise yatırımlarını yurtdışına kaydırmaya başlamış. Bu tablo pek de arzu edilen bir fotoğraf çizmiyor.
2014 Kasım’ında cari açık 5.6 milyar dolar olurken, buna en büyük katkıyı yaklaşık 2 milyar dolarlık altın ithalatı vermiş. Altın Borsası kayıtlarına göre, kasım ayında 46.9 ton altın ithal edilmiş. Darphane kayıtlarına göre ise bu altınların da dörtte biri (10.6 ton) Cumhuriyet altını olarak sikke basımıyla yurttaşlara gitmiş. Buradan çıkan özet şu; vatandaş altın yatırımı yapmış. Aralık ayında benzer bir eğilim olmasa da, ödemeler dengesindeki açığı büyüten her neden ciddiye alınmalı. Aralık ayında yükselen hem ons fiyatı, hem de dolar kuru, potansiyel dolarizasyon kapılarından biri olan bu altın yatırımına prim yaptırdı.
NET ÇIKIŞ 1 MİLYAR DOLAR
Ödemeler dengesinde kasım ayında 5.6 milyar cari açığa karşılık 9.9 milyar dolar döviz girişi olmuş. Bankalar 4.4 milyar dolar, özel kesim ise 3 milyar dolar giriş sağlamış. Portföy yatırımlarından 3.2 milyar dolar giriş var. Devletin yaptığı birincil piyasa borçlanmalar da bu kalem içinde toplulaştırılıyor. Portföy yatırımı olarak 2.2 milyar doları buradan geliyor. Portföy yatırımlarının özeti ise kısa vadeli sermaye oyununun konjonktürel olarak devam ettiğini söylüyor. Malum, kasımda ‘petrol düştü, enflasyon iyileşecek, Merkez faizi düşürür, bugünden tahvil al’ senaryosu çalışıyordu.
Peki, kısa vadeli sermayenin giriş ve çıkışları mali piyasalarda dalgalanma yaratıyor, finansal istikrarsızlık riskine yakıt oluyor diye şikâyetçiyiz; uzun vadeli yatırımlar olan doğrudan yatırımlarda durum ne olmuş? Çıkış olmuş. Evet; kasım ayında 1 milyar dolarlık net doğrudan yatırım çıkışı var. Neti 1 milyar dolar olan bu ana kalemin daha ayrıntısında; yurtdışında doğrudan yatırım alt kaleminde 1 milyar 685 milyon dolarlık çıkış olduğu, bunun da ana nedeninin, Yıldız Holding’in United Biscuits’i satın alması olduğu söylenebilir. Ağustos ayındaki 1 milyar dolarlık net çıkıştan sonra, 2014’te ikinci defa bu kadar yüksek bir çıkış gerçekleşti. Son 1 yıllık toplam ise gayrimenkul dahil 5.5 milyar dolara geriledi. Bu büyüklük 2009 küresel krizi sonrasında 2010 yılında görülmüştü. Kriz dönemini dışarıda bırakırsanız, son 10 yılın en düşük doğrudan yatırım miktarına gerilemiş durumdayız.
KOŞULLAR KÖTÜLEŞİYOR
İşte tam burada, bir taraftan yurtdışında yatırım yapan şirketlerimizle gurur duyarken, ödemeler dengesinde ülkeye gelen doğrudan yatırımların netini sadece 5 milyar dolara gerileten bu gelişmeye de mercek tutmak gerekmez mi?
Tasarruf fazlası olan bir ülke olsaydık; ‘ne mutlu bize, şirketlerimiz yurtdışında yatırımlar yapıp bayrak gösteriyor’ diye gururlanabilirdik. Ancak gelişen ülkeler içinde en çok tasarruf açığı olan, aynı şekilde en çok uzun vadeli, doğrudan yatırımlara ihtiyacı olan bir ülkeyiz; yerleşik yatırımcılarımızın gözü dışarıda, yerleşik olmayan yatırımcıların da gözü bizde değil. Türkiye, yerleşik olmayanların yurtiçinde doğrudan yatırımlarını çekecek siyasal ve hukuksal ortamdan ne yazık ki giderek uzaklaşıyor, koşullar kötüleşiyor.
Ödemeler dengesinde yine dikkat çeken başka bir unsur da, ‘Net Hata ve Noksan’ kaleminin 3.4 milyar dolarlık ‘çıkış’ göstermesi. Anlamı şu; 5.6 milyar dolarlık cari açığa karşılık 9.9 milyar dolar döviz gelmişse 4.2 milyar dolar rezerv artışı yapmış olmamız gerekirdi. Oysa sadece 803 milyon dolarlık rezerv artışı olmuş. Bu, bilmediğimiz bir çıkış, ya da girmeyen bir döviz olduğu anlamına geliyor.