Güncelleme Tarihi:
TÜSİAD’da, Sütaş Yönetim Kurulu Başkanı Muharrem Yılmaz’ın istifasından sonra başkanlık koltuğuna oturan Haluk Dinçer ilk kez basının karşısına çıktı. TÜSİAD’da 8 yıl yönetim kurulu üyeliği, 4 yıl da başkan yardımcılığı yapan Dinçer en kıdemli başkan yardımcısı olduğu için Yılmaz’ın ayrılmasıyla başkanlığa yakıştırıldı. Dinçer önce kabul etmediği sonradan oturduğu başkanlık sürecini şöyle açıkladı: “TÜSİAD Başkanlığı bayrak yarışı gibidir. Bitiren diğerine bayrağı devreder. Elbette hepimiz işleri olan insanlarız ve hiç kimse şirketlerine ve ailelerine sormadan bu sorumluluğu almaz. Ben de Sabancı ailesiyle konuştum, izin alarak geldim.” Dinçer ilk toplantısında Yılmaz’dan devraldığı bayrağı aynı şekilde dalgalandıracak izlenimi verirken en önemli gündem maddesi ise “kutuplaşma” oldu.
KÜSME LÜKSÜMÜZ YOK
TÜSİAD yönetim kurulu üyelerinin de katıldığı toplantıyı, “Türkiye’nin gündemine karadelik gibi düştü” diye tanımladığı kutuplaşma gündemiyle açan Dinçer, “Toplumun tüm kesimlerinde etkisini ağır bir şekilde hissettiren toplumsal kutuplaşmaya yenik düştük. Bu kutuplaşma görüşlerin, politikaların duyulabilmesini engelliyor. Türkiye’de teorik olarak baktığımız zaman bir demokratik düzen var ama bu düzenden yeterince faydalanamıyoruz” dedi. “Alternatif görüşler ortaya konamıyor. Ne söylendiğinin içeriğine değil kimin söylediğine bakılıyor. Ve bu durumdan son derece kaygılıyız” diyen Dinçer toplumsal kutuplaşma ortamında, TÜSİAD’a ‘hükümetle ilişkiniz nasıl olacak’ şeklinde sorular yöneltildiğini belirtti. Dinçer, “TÜSİAD’ın kırılma, küsme gibi lüksü yoktur, olamaz. Hükümet ile en iyi, verimli şekilde ilişki kurmamız gerek. Çok tehlikeli, ağır bir kutuplaşmada TÜSİAD’ın ideolojik kutuplaşmanın tarafı olarak görülmesine, bir siyasi partinin tarafı haline gelmesine de izin vermedik. Bundan sonra da vermeyeceğiz” diye konuştu.
TÜSİAD’ın her zaman hükümetle, muhalefetle bürokrasiyle çok yakın ilişkileri olduğunu vurgulayarak şöyle konuştu: “Kamuoyunda yer alan sansasyonel açıklamalar var, bunlar yansıyor. Ancak arka planda hükümetle yoğun çalışmalarımız olmuştur ve olacaktır. Benim şahsen hiç sorunum olmamıştır. Başbakan’ı, bakanları, muhalefeti şahsen tanırım. İlişkilerde sorun olacağına karşı hiçbir endişemiz yok.” Önemli reformların hayata geçirilmesi için kapsamlı bir diyalog gerektiğini söyleyen Dinçer, hükümet ve siyasi partilerin farklılaşan görüşleri bir zenginlik olarak görüp empati yapmaları gerektiğini vurguladı. Dinçer, cumhurbaşkanlığı seçimlerinin bu açıdan bir fırsat olabileceğini belirterek, “Seçilecek cumhurbaşkanı kardeşlik,
biz duygusunu yeşertebilecektir diye ümit ediyoruz” dedi.
ÇÖZÜM SÜRECİ ŞEFFAF DEĞİL
HALUK Dinçer çözüm sürecine ilişkin eleştirilerin olduğunu belirterek, “Şahsen benim de var. ‘Yeterince şeffaf değil’, ‘Yeterince somut adımlar atılmıyor’, ‘Yeterince hızlı ilerlemiyor’, ‘Ne oluyor bitiyor, kimse bilmiyor’ ve ‘Muhalefet bu çözüm sürecine dahil değil’ diyoruz. Fakat bunları bir kenara bırakırsak esasında sürecin bir doğal ilerleme dinamiği olduğunu da kabul etmek gerekir. Çözüm süreci matematik denklem değil. Yola çıkacaksınız ve sorunu yolda konuşarak, diyalogla çözeceksiniz ve mesafe katedeceksiniz” dedi.
Vergi affı istikrar kazandı
TÜSİAD Başkanı Dinçer Türkiye’de son 15 yılda 8 tane vergi affı çıktığını ve afların arizi konu olmaktan çıkarak istikrar kazandığını vurgulayarak şöyle konuştu: “Kısa vadeli bakıldığında aflar Hazine’ye kaynak sağlıyor, mahkemelerde bekleyen problemli dosyalar yok oluyor, tahsil edilemeyen vergiler alınabiliyor. Ancak orta ve uzun vadede bu aflardan sonra vergi kaybı ve kaçağı tekrar oluşuyor. Ve vergi bilinci ve ahlakında erozyonlar gerçekleşiyor. Aflar yerine sistemdeki sorunu çözmeli ve vergi reformu yapmalıyız.”
MB’nin bağımsızlığı şart
DİNÇER, Türkiye’nin makroekonomik çerçevede yapabileceklerinin sınırlı olduğunu anlatan Dinçer, bunlardan birinin bağımsız Merkez Bankacılığı diğerinin de kamu maliyesindeki disiplin olduğunu kaydetti. Dinçer ayrıca Türkiye’de bireylerin tasarruflarının eleştirildiğini ama şirketlerin katma değerinin de düşük olduğunu söyledi.