Güncelleme Tarihi:
"FONLARDAN CANIMIZ YANDI, YENİ FON İSTEMİYORUZ"
Türk-İş'in yeni başkanı ve Başbaka Erdoğan'ın arkadaşı Ergün Atalay'dan sürpriz çıkış. Atalay, kıdem tazminatı fonu kurulması ve kiralık işçilik düzenlemelerine karşı çıkarak, "Bu ülke çalışanlarının fonlardan canı çok yandı. Fonların akıbetini gördük, görmeye de devam ediyoruz. O nedenle mevcut yapı dursun, almayanlar için haklar genişletilsin, kolaylaşsın" dedi.
Türkiye'de nüfus artışına karşın, sendikalı işçi sayısının her geçen yıl düştüğüne işaret eden Atalay'ın bu sözlerine salondan bir katılımcı, "Benim suçum mu, tabii ki senin suçun" diye karşılık verdi. Atalay, "Herkesin suçu" diyerek konuşmasını sürdürdü.
Bu ülkede çalışanların yüzde 87'sinin kıdem tazminatı alamadığına dikkat çeken Atalay, bunların büyük bölümünün de taşeron çalışaları olduğunu belirtti. Ancak çözümün kıdem tazminatı fonunda olmadığına işaret ederek, "Bu ülke çalışanlarının fonlardan canı çok yandı. Fonların akıbetini gördük, görmeye de devam ediyoruz. Mevcut yapı dursun. Tazminat almayanlar için bu yapıyı genişletelim" dedi.
ÇÖZÜM BULMAK ZORUNDAYIZ
Türkiye'de 11 milyon örgütsüz çalışan olduğunu vurgulayan Atalay, "Az önce kardeşimiz feryat etti,taşeron işçisi. Ücret az, öğlen yemeği, servis, izin yok, hastalanmak yok. Büyük bölümü de kamuda. Bu yapı öyle devam edemez. Çözüm bulmak zorundayız. Ben buna karşıyım, deyip masadan kalkamazsınız. Ülkeyi yönetenler, bürokratlar, sendikalar olarak çözüm bulmak zorundayız" diye konuştu.
Kiralık işçilik, konusunda yabancı işçilik bürolarının, büyük bir iştahla beklediklerine dikkat çeken Atalay, "İşçi simsarlığı aldı başını gidiyor; yasa çıksa da nasıl istifade ederiz, diye bekliyorlar. Kiralık işçiliğin Türkiye'de gelişmiş AB ülkelerinde olduğu gibi uygulanabilir durumu yok. Bugün nasıl taşeronda sıkıntı varsa yarın kiralık işçilikte sıkıntı çekeceğiz" dedi.
TÜRK-İŞ olarak örgütlenme sıkıntılarının had safhada olduğunu, Kayseri'de 2009'da örgütlendikleri bir iş yerinde 5 yıldır sonuç alamadıklarını Bakan Çelik'e duyuran Atalay, konuşmasını şu sözlerle bitirdi:
"İnsanlar istediği takımı tutuyor, istediği partiye oy veriyor ama istediği sendikaya gidip üye olamıyor. İşveren oy verdiğimiz partiye, üye olduğumuz sendikaya karışıyor. Oysaişçi Türk-İş'ten memnun değil mi HAK-İş'e, oradan değil mi DİSK'e gidebilmeli. yolu açık olsun. Ama kimse siyasi baskı kurmadan, herkes itediği sendikaya gidebilmeli. Bu baskıyı 3 gün daha tutarız ama daha fazla tutma imkanızım yok. Sendikalar demokrasiden, özgürlükten yana olmalı. Bu ülkede iyi konuşan sendikacılar, siyasetçiler var ama insanlar derdini anlaktmakta sıkıntı çekiyor. Bir ülkede adalet, güven yoksa o ülkenin işi zor olur."