Güncelleme Tarihi:
KADİR Has Üniversitesi’nin bilim-eğitim alanlarında verdiği ‘Üstün Başarı Ödülü’nü almak üzere İstanbul’da bulunan dünyaca ünlü ekonomist Prof. Daron Acemoğlu, bir grup Türk gazeteciyle bir saati aşan bir sohbet toplantısına katıldı. Acemoğlu, Hürriyet’in sorusu üzerine Kürt sorununun Türk ekonomisine etkilerini ve İmralı sürecinde son dönemde yaşananları değerlendirirken şunları söyledi:
KOŞMAMIZI ZORLAŞTIRIYOR
Türkiye şu anda ‘Ben bu kulvarda koşacağım, başka ülkelerden de hızlı koşacağım’ diyor. Ama koşarken kollarından birini arkasında bağlamış durumda. Bir ülkenin, kaynaklarının üçte birini veya dörtte birini kullanmadan kalkınmaya çalışması durumunda bu sağlıklı büyüme de olmaz, kolay büyüme de olmaz. Eşitsizliklerin, özellikle de fırsat eşitsizliğinin ekonomiye olan negatif etkilerinden öte, Türkiye’nin siyasi dengelerine de negatif etkileri var.
BATI'DA DA EŞİTSİZLİK VAR
Bunu çok dikkatli bir şekilde, yavaş yavaş yapmak lazım. Ama o az gelişmişlik kurumlarının zamanla mutlaka ortadan kalkması gerek. Güneydoğu’yu çok daha fazla toplumun ve ekonominin parçası yapmak lazım. Fakat şunu da unutmamalı: Batı’da da çok büyük bir fakirlik var, İç Anadolu’da da var, İstanbul’da çok çok büyük bir fakirlik var. Bunların temelinde şu var: Eşitsizlik her yerde. Yapmamız gereken herkese fırsat eşitliği vermek. Bir gecekondu mahallesinde büyüyen bir çocuğun önündeki fırsatlarla bir orta sınıf çocuğun veya Güneydoğu’daki çocuğun fırsatları karşılaştırılamaz.”
AĞALAR GÜREŞTİKÇE OLMAZ
İlk yapılması gereken işadamlarına daha fazla yatırım, daha fazla teknoloji ve daha fazla yaratıcılık gösterme imkanı sağlanması. Bu kısa vadede eşitsizliği artırabilir bile. Önemli olan bunu yaparken eşitsizliğin bir problem olduğunu anlayıp ona karşı önlemler almak ve her açıdan fırsat eşitliğini artırıp özellikle eğitim kurumlarında ve devletin sağladığı başka altyapılarda eşitsizliği yavaş yavaş ortadan kaldırmak. Son 10 sene içinde altyapı yatırımları büyükşehir dışına da taşındığı için çok ufak da olsa bu son dönemde biraz yapılıyor. Ancak bölgeye yatırım götürmek yetmez, oranın insanlarına pozitif özgürlükler tam verilmediği müddetçe o süreç çok kısıtlı olur. Orada örneğin ağaların güreştiği bir yerel olduğu sürece oradaki insanlar ne eğitimlerini tamamlayabilirler, ne iş dünyasında yükselebilirler.
ARTIK GERİ ADIM ATILMAMALI
Bölgeye barış getirilmesi ve bunun da tabanı genişleterek yapılması gerektiğine inanıyorum. Oradaki vatandaşların da politik sürecin parçası olduğunu hissettirerek yapılmalı. Bugünkü adımlar o yöne gidiyor. Ama bundan önce başka alanlarda iki adım ileri, iki adım geri şeklinde gelişmeler olmuştu. Onun için bu açılım devam edecek mi, etmeyecek mi görmek lazım. Bir açıklama yapılıp meydanda okunması önemli değil, uygulamalar önemli, bir ay sonra politik dengeler değişince milliyetçilerin oylarını çekmek için geri adımlar atılmamalı.
EĞİTİM VE TOPRAK REFORMU
Türkiye’deki gelişmişlik sorununun kaynağında hiçbir zaman tabana açılarak, tabanı genişleterek büyümeye çalışılmaması var. DP ve AKP dönemi belki iki istisna oldu.İkisinde de taban genişletilse de, herkese doğru genişletilmedi. Örneğin Güneydoğu’ya doğru genişletilmedi. Bölgedeki eğitim, toprak sistemi gibi unsurlar 1-2 senede reforme edilemez, fakat barış geldiği zaman orada büyük bir potansiyel var. Ve bu potansiyel yavaş yavaş Türk ekonomisine büyük etkide bulunmaya başlayacaktır. Gelecek 4-5 sene içinde de bu probleme çözüm getirilemeze giderek daha kötü olur. Her geçen yıl çözüm zorlaşır.
Kitabımız Bill Gates’e dokundu
ACEMOĞLU’nun, kimi uzmanların sayesinde Nobel alabileceğini söylediği “Why Nations Fail” (Milletler Neden Başarısız Olur) adlı kitabını Bill Gates ay başında sert şekilde eleştirmişti. Aynı sertlikte bir yanıt kaleme alan Acemoğlu, Türk gazetecilerle sohbetinde de soru üzerine konuya şöyle değindi: “Kitabın bir açıdan negatif anlamda dokunduğu bir kesim de, gelişmişlik sorununun mühendislikle çözülebileceğine inananlar. Bill ve Melinda Gates Vakfı da bu kesme dahil. Gates’in hayırseverliğinden şüphe duymuyorum. Fakat birçok zengin artık parayla ün satın almak istiyor. Büyük hayırsever kurumlar sayesinde insanların isimleri yaşıyor.”
Yapmacık hedefler değil, insan önemli
“Türkiye ekonomisinin büyüklüğüyle ilgili hedefler koymak yanlış. Türk insanının kaynaklarıyla ilgili hedefler koymak lazım. Türk ekonomisi büyümüş, ama Türk insanı hala fakir; kim takar? Özellikle az gelişmiş bölgeler düşünülmeli. Fakirliğin ortadan kaldırılması, kişi başına gelirin artması, ekonominin açıklığı gibi konularda hedefler konmalı. Kişi başına geliri 5 bin dolardan 10-15 bin dolara çıkarmak çok zor birşey değil. Fakat orta gelir tuzağı, kolay büyüme sağlamış ülkenin, gerekli kurumsal adımları atmamasından kaynaklanıyor.”
Merkez Bankası direniyor
"Türkiye’de hâlâ bir korku sistemi var. İnsanlar ne hükümete güveniyorlar, ne yargı sistemine güveniyorlar. İş dünyasında da böyle. Hükümeti kızdıracak birşey yapmak riskli görünüyor, bu da belirsizlik oluşturuyor ve yaratıcılığı köreltiyor. Medyada da, günlük hayatta da doğru bu. Bu da açık, kapsayıcı bir toplumun kurulmasına büyük bir engel tabii. Hükümetin çok fazla kuvveti var. Örneğin Merkez Bankası şu anda direniyor. Buna saygım çok büyük. Son birkaç senedir yarım bile olsa var olan bu özerkliğin yıpratılması çabalarına ise hiç sempatim yok. ABD’de Başkan Barack Obama’nın ‘Bu proje General Motors’a gitsin’ diye karar verdiğini düşünebiliyor musunuz?"
Hukuk devleti yok, işimiz AB’den zor
“Avrupa’da finansal sektörün gücünün artması kapsayıcı kurumları zayıflatıyor. Buna karşın özellikle İskandinavya ve büyük ölçüde Almanya’nın hala çok sağlıklı yönleri var. Üstelik Avrupa’nın problemi çok görülür bir problem. Çünü Avrupa batarsa herkes batar. AB’nin uzun vadede başarısı için bankacılık birliğini, mali birliği ve siyasi birliği sağlaması gerekiyor. Şu anda beni en çok dertlendiren Avrupa ülkesi Fransa. Fakat (Türkiye olarak) bizim işimiz daha zor. Avrupa ülkelerinin özellikle bankacılık sektörünü reforme etmeleri gerekiyor. Bizimse tüm kurumları güçlendirmemiz lazım. Bugün Türkiye’de hukuk devleti hala yok, yargı kurumları kötü durumda. İşadamıysanız mahkemeye gitmek istemezseniz. İş kurmak hala zor. Başkanlık sisteminde kendi başına problem yok. Problem şu: Hukuk devleti yokken başkanlık sistemine geçersek bu hukuk devletinin kurulmasını çok daha fazla geciktirir.”
ABD’de James Dean’in ‘tavuk oyunu’ oynanıyor
Efsanevi aktör James Dean, meşhur filmi ‘Asi Gençlik’te bir “tavuk oyunu” oynuyordu. Dean ve rakibi otomobillerini uçuruma sürüyor, kurtulmak için erken aşağı atlayanla “tavuk” diye alay ediliyordu. Acemoğlu’na göre ABD’de bugün benzer bir tehlikeli oyun oynanıyor: “ABD ekonomisinin toparlanması önünde temel sorun bütçe açığı. Bu harcama stratejisiyle ABD gelecek 10 yıl içinde büyük krizlere girer. Çünkü çok harcayıp az vergi topluyor. Ama sistemin çalışması için asgari oydaşma da yok. Demokrat ve Cumhuriyetçi partiler tabanlarına yalan söylüyorlar. Uçuruma gittiklerini bilerek ‘tavuk oyunu’ oynuyorlar.”