Güncelleme Tarihi:
S&P'nin 1 Mayıs'ta Türkiye'nin kredi notu görünümünü “pozitiften durağana” çevirmesiyle ilgili hükümetin gösterdiği tepkiye ilişkin AA muhabirinin sorularını cevapladı. Coughlin, “Bazen şirketlerden ve ülkelerden bizimle olan anlaşmasını fes edenler olabiliyor, bazı ülkeler ayrılıyor. Fakat biz 127 ülkeyi değerlendirmeye devam ediyoruz” diye konuştu.
Türkiye'nin kredi derecelendirme kuruluşu ile anlaşmasını feshetmesi durumunda herhangi bir derecelendirme yapılıp yapılmayacağı sorusu üzerine Coughlin, Fransa ile olan ilişkilerini örnek gösterdi.
Coughlin, “Fransa reyting anlaşmasından 2000 yılında geri çekildi. Fransa'yı halen derecelendirmeye devam ediyoruz, çünkü finansal piyasalar için büyük bir oyuncu ve müşterilerimiz için önemli olduğunu düşünüyoruz” yorumunu yaptı.
Ülkelerin isteği dışında da derecelendirmeye tabi tutulabileceğini belirten Coughlin, “Derecelendirmemize baktığınızda, Fransa'nın derecelendirmesinin yanında talep edilmemiş derecelendirme (non-requested rating) notunu görebilirsiniz” dedi.
Coughlin, S&P kredi derecelendirmesini tek taraflı olarak fes eden ya da kendisi ile kredi derecelendirme anlaşması yapmak istemeyen ülkelerin ve şirketlerin derecelendirmesini yapmaya ve yayınlamaya devam edebileceklerini de dile getirdi.
Coughlin, S&P, Moody's ve Fitch gibi kuruluşlara alternatif olarak yeni kredi derecelendirme kuruluşlarının kurulması için çeşitli ülkelerde çalışmaların başladığının hatırlatılması üzerine ise, “Biz bu durumda karşısında rahatız. Hindistan ve Japonya gibi ülkelerde de bazı küçük derecelendirme kuruluşları var” bilgisini verdi.
Coughlin, “Bizim derecelendirme kabiliyetimizi kopyalamak çok zordur. Kendi pozisyonumuzla ilgili rahatız. İşimizin doğasında bu var. Birçok müşterimiz derecelendirmelerimiz sonucunda hayal kırıklığına uğrayabilir. Reyting işine girmek isteyenler varsa, tabii ki girebilirler. Biz bu alanda küresel lider olmaya devam edeceğiz” şeklinde konuştu.
Türkiye S&P ilişkisi
S&P, 1860 yılında Henry Varnum Poor tarafından kuruldu, 1941 yılında şirket haline geldi.
Özellikle 1970'li yıllardaki ekonomik bunalımın getirdiği borç krizleri ve 1982 yılında Meksika'nın yaşadığı ekonomik sarsıntının, para sisteminin uluslararası işleyişinde öngörü gerektiren bir uyarı sistemini doğurması üzerine S&P, giderek daha fazla uluslararası şirketin ve ülkenin kredi derecelendirmesini yapmaya başladı.
S&P, geçen yıl Eylül ayında, Türkiye'nin yerel para cinsinden kredi notunu yükselterek, İstanbul'da düzenlediği basın toplantısıyla yeni Türkiye ofisini tanıtmıştı.
S&P'nin, Mayıs ayı başında Türkiye'nin kredi notu görünümünü pozitiften durağana çevirmesi üzerine Başbakan Recep Tayyip Erdoğan'ın tepkisine, Royal Bank of Scotland'ın Başekonomist Timothy Ash ile Uluslararası Para Fonu (IMF) Başkanı Christine Lagarde'dan destek gelmişti.
Ash, “Başbakan haklı, S&P yanlış yaptı”, Lagarde da “Bazen yapılan değerlendirmede bir hata varsa bu dile getirilmeli. Hatanın gerekçelerinin anlatılmasında bir sakınca yok” açıklamasını yapmıştı.
Önce milli gelir, şimdi döviz rezervi
Geçen hafta İstanbul'daki basın toplantısında Türkiye Baş Analisti Eileen Zhang krizdeki Avrupa ülkelerinin notlarını Türkiye'den yüksek tutmalarının gerekçesi olarak Türkiye'nin kişi başı milli gelirini göstererek, “Türkiye'nin geliri 5-10 bin dolarla orta düzeyde. O ülkelerin gelirleri daha yüksek” ifadelerini kullanmıştı.
S&P'nin neden kişi başı milli geliri Türkiye'nin neredeyse 10'da biri seviyesinde olan Hindistan;ı yatırım yapılabilir ülke notu ile değerlendirirken, neden Türkiye'yi bu seviyenin altında derecelendirdiği sorusuna cevaben Coughlin, “Kredi notu derecelendirmede farklı göstergelerimiz var, milli gelir bunlardan bir tanesi. Biz burada Türkiye döviz borçlanmasına mı gidecek, yoksa döviz birikimini mi artıracak, ona bakıyoruz.
Türkiye hali hazırda Amerika'dan sonra dünyanın en yüksek cari açık veren ülkesi durumunda. Fakat Hindistan ise dünyanın en büyük ve güçlü döviz rezervlerinden birine sahip. Evet, Hindistan'ın milli geliri düşük ama döviz rezervi fazla...” yanıtını vermişti.