Güncelleme Tarihi:
Toplantı ya da plaket istemeyerek veda partisini kabul eden Prof.Dr. Soysal, aslında hep sıra dışı oldu. İkinci rektörlük seçiminde atanma şansı olmasına rağmen mezuniyet töreninde “Siz okuldan, ben rektörlükten mezun oluyorum” sözleriyle rektörlük defterini kapattığını bir yerlere net bir şekilde ileterek, koltuk sevdalılarına da ders verdi. YÖK üyeliğinin uzatılma şansı olduğunda köşesine çekileceğini hissettirerek başkalarına yol açtı.
Hastalandığında ameliyat tarihlerini ara tatillere getirerek işine gösterdiği saygıyla arkadaşlarına örnek oldu. Siyasete atılması yönündeki isteklere “Bildiğim işi yapmak isterim” diyerek kapıları kapattı.
“Emekliliğe yeni başlangıç diye girdim, hayatımın yeni bir evresi açıldı. Eksik bir şeyi tamamladım, tamamladığım şeyin içinde yaptığım, yapmayı istediğim bir sürü şey vardı. Eksiklik, yetersizlik yoktu. Belirli bir tatmin duygusuyla 40 yılı tamamladım. Depresyonla değil, hevesle yeni bir başlangıç yaşıyorum” diyerek sessizce ve adım adım odasını topladı. Kitaplarını, notlarını, eşyalarını dağıttı. Sıra kapı üstündeki ismini çıkarmaya geldiğinde zorlandı, ama tereddüt etmeden plakayı da sökmeye çalıştı. Birileri bir süre sonra o plakayı çıkardığında zamanlamasının doğru olduğunu anladı.
“Bundan sonra ne yapacaksınız?” sorusuna yanıtı şu oldu:
“En iyi yaptığım işi, hocalığı sürdüreceğim. Farklı yerlerde part-time, sorumluluk almadan ders vereceğim, öğrencilerle irtibatta olmaya devam edeceğim. Yükseköğretimle ilgili çalışma yaptığım bir grubum var. Bilgili, deneyimli olduğum konularda yazmak, çizmek, konuşmak gibi şeylere devam etmek istiyorum. Daha çok ailemle birlikte olacağım, keyif aldığım şeyleri yapacağım.”
Diyorum ki, Ayşe Hoca’nın vedası koltuğunu bir türlü bırakmayan, her makamda yer kapmak için sıçrayan, bunu yaparken de birilerinin üstüne basan, iştahı kabarık, doymayı bilmeyenlere bir ders olsun...