Güncelleme Tarihi:
Yükseköğretim Kurulu’nun (YÖK) Başkanlığı’na kurulduğu günden bu yana hep deneyimli isimler getirildi. YÖK’ün ilk başkanı Prof.Dr. İhsan Doğramacı, bugün milletvekilliği görevini yürüten Prof.Dr. Mehmet Sağlam, Karadeniz Teknik Üniversitesi Rektörlüğü yapmış, ABD ve Avrupa ülkelerindeki üniversiteleri yakından bilen Prof.Dr. Kemal Gürüz, yine rektörlük görevinde bulunmuş ünlü Anayasa profesörlerinden Erdoğan Teziç YÖK Başkanlığında bulunmuş isimlerdi.
Cumhurbaşkanı Abdullah Gül, rektör atamalarında yöneticilik deneyimine önem vereceğini belirtti ve nitekim üniversitesinde en yüksek oyu alan, Yükseköğretim Genel Kurulu’nda da daha fazla oy alan aday yerine, ikinci sıradaki adayı rektör olarak atadı. Gül, ikinci sıradaki adayı seçmesini “yöneticilek deneyemi” olarak açıkladı.
İşte buna dikkat edilirken, geçmişte dekanlığı, rektörlüğü olmayan Prof.Dr. Yusuf Ziya Özcan YÖK Başkanlığı’na getirildi. Özcan, “herkesin hoşuna gider” diye “tüm yasaklara karşı olduğunu” açıklayarak koltuğuna oturdu. Anlaşılıyor ki yöneticilik deneyimi, şu bu kriterleri önemli değil. Önemli olan başka şeylermiş…
Üniversitelerarası Kurul’un toplanıp, türbanla ilgili konuda görüş açıklamak istemesini engellemek için YÖK Başkanının düştüğü ya da düşürüldüğü duruma bakın. Rektörleri arıyor, “ne olur bu toplantıya katılmayın” diyor. Rektörler ve kurulun diğer üyeleri de tam tersi toplantıya katılıyor.
Başkan, aldığı emri yerine getirmek için elinden geleni yapıyor. Rektörler toplanınca bu kez “hiç değilse bildiri yayımlamayın” deyip boynunu büküyor. Rektörler buna da “hayır” diyor.
Oysa, YÖK başkanlığı’na üniversitenin güvendiği bir isim seçilmiş olsaydı, ne üniversiteler bu duruma düşürülürdü, ne de YÖK Başkanı bu duruma düşer, sicil amiri olduğu rektörler karşısında bu kadar zorlanmazdı…
TALİMATLA GELDİ
YÖK Başkanı Prof.Dr. Yusuf Ziya Özcan'ı, Üniversitelerarası Kurul toplantısına, hükümetin bazı yetkililerinin ricası üzerine katıldığını öğreniyorum. Kurul toplantısını engelleyemeyen Özcan'ın, rektörleri "yatıştırması" ve bildiri yayımlaması önlemek için görevlendirilmesi, rektörlerin tepkisini daha da artırdı.
Eski YÖK Başkanı Prof.Dr. Kemal Gürüz, Üniversitelerarası Kurul'un yayınladığı bildiri için "söylenmesi gereken her şey söylenmiş. Daha ne söylesinler" dedi ve bu aşamadan sonra Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı'nın Adalet ve Kalkınma Partisi (AKP hakkında kapatma davası açması gerektiğini kaydetti.
Gürüz, Necmettin Erbakan'ın başbakanlığı döneminde de üniversitelerde kılık kıyafet yönetmeliğinin delinmesi ve türbanın serbest bırakılmasının farklı boyutlarıyla gündeme getirildiğini, ancak üniversitelerin kararlı duruşu karşısında türbanla ilgili her hangi bir düzenleme yapılamadığını kaydediyor.
Gürüz, sözlerini şöyle sürdürüyor:
"Erbakan, rektörlerin türbanlı öğrencilere selam duracağını söylemişti. O dönem kendisine YÖK Başkanı olarak gereken cevabı vermiştim. Bugün de üniversitelerde türbanı kaldırmak isteyen AKP hakkında dava açılması gerekir. Türkiye'yi Araplaştırmak istiyorlar. Buna üniversiteler izin vermez."
Çok iyi anımsıyorum, türbanlı öğrenci sayısının artması için onlara “dolar”la ödeme yapıldığını dönemin YÖK Başkanı Prof.Dr. İhsan Doğramacı söylemişti. Alınan önlemler, bunun kararlı bir biçimde uygulanması, öğrencilerin kendilerine göre çözümler bulması üniversitelerde türbanı “sorun” olmaktan çıkarmıştı. Sorun, siyasilerin kafasında...Daha olmaya uzun süre de devam edecek gibi gözüküyor…