Güncelleme Tarihi:
Sabaz, birkaç hafta önce İngiltere’den gelen dil uzmanlarının 9 okulda incelemeler yaparak bir rapor hazırladıklarını söylüyor. İngiltere’den gelen heyetin "acı bir gerçeği de dile getirdiğini" belirten Sabaz, heyettekilerin İngilizce öğretmenleriyle tercüman aracılığıyla konuştuklarının altını çiziyor.
Genel Müdür Sabaz, bununla yetinmiyor ve proje kapsamında Anadolu turizm meslek liselerinde görevli İngilizce öğretmenlerinin eğitim alacaklarını söylüyor. Bu öğretmenlerin, "uluslararası İngilizce öğretmenlerinin seviyelerini belirleme sınavı"na tabi tutulacağını söylüyor. British Council’in desteğiyle bu öğretmenlere 6 haftalık "mesleki İngilizce materyal hazırlama eğitimi" verileceğini belirten Sabat, bu çalışmaya İngilizce öğretmenlerinin yanı sıra meslek öğretmenlerinin de katılacağını açıklıyor.
Milli Eğitim Bakanlığı’nın bu çok üst düzey bürokratının yaptığı açıklama bence çok çarpıcı. Yani çocuklarımıza İngilizce öğretsin diye sınıfa giren öğretmenler, İngilizce’yi konuşamıyor. Nedenini, niçinini tartışmayalım.
Aslında sadece İngilizce öğretmenleri değil, diğer branşlarda çalışan öğretmenlerin bilgileri ne kadar tazeleniyor tartışmak gerekiyor. Çağ değişiyor, öğrenim sistemi değişiyor, öğretmenlerin bu sisteme ayak uydurması için zaman zaman bazı çalışmalar yapılıyor demek, yetersiz kalıyor. Asıl sorumluluk öğretmenlerin tercüman aracılığı ile konuşmasından şikayet eden bu üst düzey bürokrat ve onun gibilerde olmalı.
Artık öğretmenlerin de gelişen çağa, eğitim sistemine ayak uydurup uydurmadığını, kendilerini yenileyip yenilemediğini sorgulamaları gerekiyor.
Kolej öğretmenlerinden sitem mektupları
Son günlerde özel okul öğretmenlerinden çok şikayet alır oldum. Özellikle büyükşehirlerde popüler olan, ün yapan okulların öğretmenlerinden şikayet geliyor. Birbiriyle rekabet ederken birçok öğretmen günün geç saatlerine kadar okullarda çalışıyor. Haftanın neredeyse 4 günü çeşitli nedenlerle okulda kalıyorlar. Mesaileri uzadıkça uzuyor. Hafta sonları ve bahar aylarında etkinlikler artamaya başladığında öğretmenler iş başında oluyor.
Özellikle devletten emekli olup kolejde çalışmaya başlayanların birçoğu mutsuz. İşte onlardan birinin sitemi:
"Devlette gerçekten öğretmenlik yaptığımızı anlıyorduk. Başımızda 40 tane karışanımız yoktu. Öğretmen olarak değer görüyor, mesai olarak daha az çalışıyor, daha fazla para kazanıyorduk. Çalıştığımız süre verimliydi. Şimdi hiçbir sosyal güvencemiz yok. Kaderimiz okul patronunun dudakları arasında. Herkes eğitim uzmanı. Ne veliye, ne öğrenciye ne de patrona yaranıyoruz. Bir yıllık sözleşme yapıyoruz."
Aslında yeni müfredat öğretmenin en az bir iki saat araştırma yapmasını, okula hazırlıklı gelmesini istiyor. Bu kadar çalıştırılan öğretmen ne zaman hazırlık yapacak, ne zaman dinlenecek, ne zaman ailesine zaman ayıracak?
Çoğunun sözleşmeleri haziran, temmuz gibi sona eriyor. Bazıları ertesi yıl çalışıp çalışmayacağını bilmeden tatilini diken üstünde geçiriyor. Büyük kentlerde rekabetin öğretmen üzerinde yapıldığı okullarda bu sorun devam edecek gibi.
Sonuçta hafta sonları veya hafta içi akşamları kendilerine zaman ayırıp, entelektüel gelişimlerini sağlayacak şeyler yapması gereken öğretmenler, bedenleri okulda, akılları evde toplantı üstüne toplantı yapıyorlar.
Devlette çalışan öğretmenlere gıpta ile bakıyorlar.
Bazı okullar öğretmeni alıkoymakla kalmıyor, alışveriş merkezlerinde, restaurantlarda okul tanıtımı adı altında satış elemanı ya da etkinlik yaptırıyorlar.
Milli Eğitim Bakanlığı artık özel okullarda çalışan öğretmenlerin sorunlarına eğilip, onların çalışma hayatlarını güvence altına alacak yasal düzenlemeler yapmalı.
Özel öğretim kurumlarının da artık oda çatısı altında birleşerek mensuplarına gerekirse müdahale edecek, ya da iş güvenliği sağlayacak yaptırımlara sahip olmalı.
Benim duyduğum, bildiğim bunlar.
Hem devlet, hem de özel okullarda çalışan öğretmenlerden sorunlarına yönelik bilgiler bekliyorum.