Güncelleme Tarihi:
*Dünyada 400 milyon insanın İngilizceyi anadili olarak konuştuğunu
*Dünyada 1 milyar insanın İngilizceyi yabancı dil olarak bildiğini
*Dünyada yayınlanan tüm bilimsel yazıların %60’ının İngilizce olduğunu
*Dünyada yazılan tüm maillerin % 75’inin İngilizce olduğunu
*Şu anda dünyada 1 milyar kişinin İngilizce eğitimi aldığını
*İngilizcenin 500 bin kelime ile dünyada kelime hazinesi en zengin dili olduğunu
*Dünyada tüm bilgisayarlarda saklanan bilginin % 80’inin İngilizce olduğunu
*Tüm dünyada yayın yapan 5 büyük televizyon ( CBS, NBC, ABC, BBC ve CBC ) yayınının İngilizce yapıldığını
*75 ülkede İngilizcenin resmi veya özel statülü dil olduğunu
*Dünyada tüm internet kullanıcılarının % 36’sının İngilizce ile iletişim kurduğunu
*Uluslararası ticaret, turizm, havacılık ve denizcilik sektörlerinin resmi dilinin İngilizce olduğunu
*Avrupa Birliği vatandaşı her iki kişiden birinin İngilizceyi iyi derecede konuştuğunu
*Çin’de şu anda İngilizce öğrenmekte olan insanların Türkiye’nin toplam nüfusunun 4 katı olduğunu
Dünyada 1 milyar kişinin İngilizce eğitimi aldığını okuduğumda Türkiye’deki genç nüfusun buna yoğun katkı sağladığını düşünmeden edemedim.
İşin aslına bakarsanız sayısal olarak bir veriye ulaşamadım ama ülkemizde 6-7 yıl Lise ve orta öğrenim süresinde İngilizce eğitimi alıp, üniversitelerin bazı bölümlerinde 1 yıl hazırlık okuduktan sonra bile hala İngilizce bilmeyen binlerce öğrencinin olması çok trajik.
Meslek hayatım boyunca hep bu sorunla karşıma gelen binlerce yeni mezun yada öğrenci ile karşılaştım. Öğrendikleri dili akıcı olarak ya da korkudan konuşamayan bir sürü eğitimli öğrenci. Ama çoğunda neredeyse sıradan bir İngiliz vatandaşında olamayacak kadar gramer bilgisi olan gençler topluluğu.
İlköğretimin 8 yıla çıkmasından sonra da yabancı dil öğrenme süreci biraz daha zorlaştı diye düşünüyorum. Eskiden Anadolu liselerinin hazırlık sınıfında 12 yaşında öğrenciler bulunmaktaydı. Bu yaş tam da ünlü dilbilim uzmanı Eric Lenneberg’in “ Kritik Yaş Teorisi” ne birebir uyan bir durumdu.
Bu teoriye göre çocukların özellikle 2-13 yaş arasında dil eğitimine özel bir yatkınlığı var. Bir başka dil bilimci Jacquline S. Johnsons’a göre ise ikinci dil öğrenme 7 yaşından itibaren azalıyor.
Son yıllarda birçok anaokulunda 3 yaşından itibaren İngilizce oyun sınıflarının oluşturulduğunu gözlemledim. Gerçektende çocukların yeni genç çağındakilere oranla çok daha hızlı dil öğrendiklerini ve en ufak bir ortam yaratıldığında da hatırladıklarını birebir gözlemliyorum. Almanya doğumlu yeğenim eşi İsveçli olduğundan kızları ile bir hafta Almanca, bir hafta tamamen Türkçe konuşuyor. Baba ise hep İsveççe. 3 yaşındaki kızı inanılmaz bir şekilde eğer Türkiye’de ise Türkçe , Almanya’da ise Almanca , İsveç’de ise İsveçce konuşmayı becerebiliyor. Sanırım 1,5 yaşında olan da ablası gibi olacak.
Bu örnekten de yola çıkarsak, yaz dönemlerinde yurtdışında çocuklarınız ile birlikte yer alabileceğiniz yaz okulları, yaz kampları ya da yaz kurslarına katılma planlarını devreye sokmanız verimli bir öğrenme sürecini gerçekleştirmenize neden olur.
Bence her yıl yaz aylarında bu tarz harcamaları gerçekleştirerek yıllar boyunca özel okullarda , özel derslerle neredeyse bir ev parası karşılığında dil öğrenmesine çalıştığınız çocuklarınız için bir çıkış noktası olabilir.
Öte yandan hem dil öğrenirken, hem farklı bir ülkede farklı bir kültürü gözlemleyerek ufku gelişen öğrenciler topluluğunun Türkiye’nin en önemli eksiklerinden birini kapatacağını düşünüyorum. Farklılıkları kabul etme becerisini…!
Bu tezimi tıp dünyası farklı yaş grupları için son günlerde rastladığım bir haberle destekledi. Sudoku tarzı bulmacalar ve yeni bir dil öğrenme sürecinin Alzheimer hastalığına yakalanmamak adına yararlı olduğu saptanmış. Ee durum böyle olunca herkesin, çoluk çocuk yeni bir dil öğrenmeye başlamasını beklemek kalıyor geriye.
Tüm yurtdışı eğitim danışmanları da sizlere yol göstermeye hazır olacaklardır …