Güncelleme Tarihi:
KARL MARKX FOTOĞRAFLARI İÇİN TIKLAYIN
Â
Marx felsefi bir sistem kurmaktan çok, "ideolojilerin" eleştirilmesi adına döneminin büyük felsefi sistemleriyle bizzat mücadele etmiştir ve 1845’ten sonra, zamanının çoğunu gazeteciliğe, tarihsel çözümlemeye ve özellikle, ekonomi politiğe ayırmıştır. Bununla birlikte, bu ansiklopedik kafa, Demokritos ve Epikuros üzerine verdiği doktora tezini hiçbir zaman unutmamış ve ilk özgün entelektüel dönemi felsefenin, felsefi açıdan bir eleştirisinden oluşmuştur. Genç Marx’ı büyük bir hızla yönlendiren fikir, düşünceyle eylem arasında bir birlik arayışıydı; çünkü tüm insan gerçekliğinin bu birliği ifade ettiğine inanıyordu. Hegel’e borçlu olduğu bir formülü Rheinische Zeitung’daki makalesinde şöyle ifade ediyordu: "Filozofların beyninde felsefi sistemleri inşa
Alman Ideolojisi’nde ve Feuerbach Ãœzerine Tezler’de, bu fikirler, Hegelci idealizmin tamamen bir kenara bırakılmasına neden olmuÅŸ ve Feuerbach’ın yaptığı gibi, dinin materyalist bir eleÅŸtirisine yol açmıştır. Åžimdiye kadar, felsefi materyalizm, özerk bir birey olarak soyut bir insan kavramı üzerine temellenmiÅŸti: "Ancak insanın özü, yalıtılmış bireye ait olan bir soyutlama deÄŸildir. Gerçekte insanın özü, toplumsal iliÅŸkilerin bütünüdür." Kavramlar, deÄŸerler, siyasi düzen, az ya da çok örtülü ÅŸekilde "temsil ettikleri" veya "ifade ettikleri" toplumsal iliÅŸkilere gelip baÄŸlanmaktadır. Filozoflar tarafından ele alınmış olan ünlü hakikat sorunu "kuramsal deÄŸil, pratik bir sorundur".ÂToplumsal gerçeklikte kendini göstermesinde düşüncenin "güçlü, etkin" olması fikri, geleneksel felsefeyle kopuÅŸun bir gereklilik olduÄŸunu ortaya koymaktadır. Ancak, felsefeden söz edilebilir mi artık? Pratik etkililik ölçütü, hakikatın (bilgi alanında) ve adaletin (ahlak alanında) yerine geçme riskini taşımamakta mıdır? Marx’ın Feuerbach Ãœzerine Tezler’in sonuncusunda ifade ettiÄŸi ÅŸu ünlü tümce bu soruların sorulmasını gerektirmektedir: "Filozoflar dünyayı yalnızca çeÅŸitli biçimlerde yorumlamışlardır; önemli olan onu deÄŸiÅŸtirmektir." DoÄŸrusunu söylemek gerekirse, Marx bu sorulara zaten yanıt vermiÅŸ görünmektedir; çünkü filozofların "evrensel"ini reddetmekte ve mevcut gerçeklikte ortaya çıkan ve tarihte geri döndürülemez olan bir geleceÄŸi öne sürerek, bunun yerine bir baÅŸkasını koymaktadır.
PROLETERYA VE MÄ°SYONU
EÄŸer her filozofun bir Arhimedes noktası (dayanak noktası) olduÄŸunu kabul edersek (Platon’da "idealar", Descartes’ta "cogito", Hegel’de "tin" veyaÂzihin), bu bakımdan, Marx da bir istisna oluÅŸturmaz: proletarya, aynı zamanda hem tarihsel öznedir, hem de filozofun sözcülüğünü yapması gereken "pratik-eleÅŸtiri" etkinliÄŸinin etken öznesidir. Toplumun bir sınıfının, nasıl "evrensel"in (Allgemeine) somut bir örneÄŸi olduÄŸu öne sürülebilir? Åžimdiye kadar topluma egemen olan her sınıf, "kendi düşüncelerine bir evrensellik biçimi vermek, onları akla yakın ve evrensel olarak geçerli yegáne düşünceler topluluÄŸu olarak temsil etmek zorundaydı". Proletarya devrimci sınıf olmasına karşın, "özel bir çıkarın, genel çıkar olarak temsil edilmesinin veya "Evrensel’in egemen olarak temsil edilmesinin" artık zorunlu olmadığı bir evreye doÄŸru yaklaÅŸmaktadır; çünkü proletarya yalnızca bencil bir grubun deÄŸil, tüm insanlığın çıkarlarını savunmaktadır. Burada, Marx’ın idealist felsefeyi al aÅŸağı ettiÄŸi yeni bir kaldıraç (bazılarının söylediÄŸi gibi "darbe") söz konusudur: pratik evrensellik olmadan, "somut evrensel"Âmateryalist bir ÅŸekilde yorumlanmadan, kuramsal evrensellik de yoktur. "EleÅŸtiri" kavramının bu simgesi kendisini komünizm adı verilen pratikte ve onun ayrılmaz özniteliÄŸi olan enternasyonalizm’de gerçekleÅŸtirecektir: "Bütün ülkelerin işçileri birleÅŸiniz!" "Komünist Manifesto" açıkça siyasi olan bu ÅŸiarı formüle etmiÅŸti (Marx’ın ana metnini yazdığı 1864’teki Birinci Enternasyonal’de somutlaÅŸmıştı); ancak Komünist Manifesto’nun kökleri, 1845’te giriÅŸilmiÅŸ olan felsefi soyutlama tartışmalarında bulunmaktadır.