Güncelleme Tarihi:
BENITTO MUSSOLINI FOTOĞRAFLARI İÇİN TIKLAYIN
Â
Politik hırslarını ve güçlü yeni Roma idealini faÅŸizmin saÄŸladığı fikri vitrinle süsleyen Mussolini hızla iÅŸe giriÅŸti.ÂUlusal parayı sabitleÅŸtirdi, demiryolları gibi devlet hizmetlerini iyileÅŸtirdi, sosyal güvenlik alanında çeÅŸitli kanunlar çıkararak iyileÅŸmeler saÄŸladı ve Italya’nın dışa bağımlılığını minimize etmek iddiasıyla kendi kendine yeter bir ekonomi oluÅŸturma yönünde kampanyalar baÅŸlattı. Toplu iÅŸ görüşmelerinde hakemlik yapmak üzere iÅŸverenleri ve işçileri temsil eden devlet kurumları oluÅŸturdu.ÂBu tavır ulusal kaygılar taşıyor gibi görünse de, ağırlıklı olarak Mussolini’nin finansörleri olan sanayici eliti kayırıyordu. Her ÅŸeye raÄŸmen o dönemde Italya uluslararası arenada söz sahibi bir oyuncu haline geldi. Mussolini’nin etkili propaganda makinesi, bu baÅŸarı ve iyileÅŸmelerin ancak, sınıf çatışmalarının ve liberal demokratik rejimin meydana getirdiÄŸi hastalıklı ve bencil hizipçiliÄŸin ortadan kaldırılması ve bunun doÄŸal sonucu olarak Mussolini liderliÄŸindeki Italyan halkının ulusal birliÄŸinin yeniden tesis edilebilmesi ile saÄŸlandığı iddiasıyla beyin yıkamaya devam ediyordu.
Bu iddiayı bir ölçüde gerçek sayanlar vardı.ÂToprak sahiplerinin, sanayicilerin ve orta sınıf insanların birçoÄŸu Mussolini’yi Italya’nın kurtarıcısı olarak görüyordu.ÂÇünkü o, sosyal düzeni tekrar tesis etmiÅŸti ve iÅŸ çevrelerini kollayan bir politika yürütüyordu. Ne var ki, Italyan işçi sınıfının büyük bir kısmı faÅŸist yönetimle hayat ÅŸartlarının daha da kötüleÅŸtiÄŸini, iktidarın büyük ölçüde sanayicileri kayırdığını görüyor ve rejime destek vermiyordu.ÂKatolikler için de durum pek farklı deÄŸildi. Mussolini birçok dini kurumu kapatmış, papazların politik, ekonomik ve sosyal gücünü neredeyse tamamen ortadan kaldırmıştı.Â
Hálá kırsal bir ülke olan Italya’da kalabalık bir nüfusa sahip köylüler ise bölünmüş durumdaydı: Toprak sahipleri Mussolini’yi desteklerken, arazisi olmayanlar özellikle 1923’te toprak reformunu askıya almasından sonra Mussolini’ye karşı ya ilgisiz kalıyordu ya da düşmanca tavır takınıyordu.
Dış politikada ise Mussolini Italya’nın anti-emperyalist ve pasifist politikasını bir kenara iterek tamamen emperyalist ve saldırgan bir politika izlemeye başladı. Bunun ilk örneği olarak 1923’te Korfu’yu bombaladı. Bundan kısa bir süre sonra ise Arnavutluk’ta kukla bir hükümet kurup Libyayı işgal etti. Akdeniz’i "mare nostrum (bizim denizimiz)" haline getirmek istiyordu.
1935’te Stresa Konferansında Avusturya’nın bağımsızlığını savunmak için Hitler-karşıtı bir cephe oluşmasına destek verdi. Ne var ki, 1935/1936 yıllarında Habeşistan’a karşı kazandığı zaferin Milletler Ligi tarafından kınanması sebebiyle, Lig’den 1933 yılında çekilmiş olan Nazi Almanyası ile ittifak yapmak durumunda kaldı.
1936/1939 Ispanyol Iç Savaşında Franco’ya verdiği açık destek sebebiyle Mussolini ile, Ingiltere ve Fransa arasındaki son köprüler de atılmış oldu. Bunun sonucu olarak Almanya’nın 1938’de Avusturya’yı, 1939’da Çekoslavakya’yı ilhak etmesini kabul etmek zorunda kaldı. 1938 Eylülü’nde toplanan Münih Konferansı’nda, gerçek bir Romalı aktör gibi Avrupa barışının en büyük savunucusunu oynuyordu, ancak Mayıs 1939’da Hitler’le imzaladığı Çelik Pakt ile gerçekte hangi tarafta olduğu netleşmiş oldu. "Eksen"in küçük ortağı olarak Nazilerin Yahudi-karşıtı ve ırkçı politikalarını benimsedi; Italya’da benzer uygulamaları hayata geçirerek bu insanlık suçuna ortak oldu.