Güncelleme Tarihi:
Türkiye’nin son 10 yılda PISA sınavlarında gelişme gösterdiğini belirten Schleicher, iyi performans gösteren ülkelerin öğretmene yatırım yaptığını anlattı. Schleicher’in saptamaları şöyle:
10 yılda Türkiye gelişti
PISA sınavı sorularını OECD içinde işbirliği yapan bütün katılımcı ülkelerin bulunduğu bir komite hazırlıyor. Bütün katılımcı ülkelerin hükümetlerinin önerdiği uzmanlar, OECD önderliğinde bu sınavlara çalışıyor. PISA sınavlarına ilk yıl 28 ülkeyle başladık şu anda 74 ülke katılıyor. Hükümetlerden PISA sonuçlarına yönelik, OECD’ye baskı yapıldığını söyleyemeyiz. Sonuçta bilimsel açıdan doğruluğu kanıtlanmış, genel olarak bağımsızlığını kanıtlamış bir kuruluş olduğu için baskı olsa bile OECD veri olarak elinde ne varsa onu sunuyor ve bunlar objektif veriler. 2003-2012 yılları arasında Türkiye’de iyileşme olduğunu görüyoruz. Günümüzde güvenilir verilere sahip olduğumuz ülkeler, sadece okul sonuçlarına değil, neler başardıklarına bakıyor. Bu değerlendirmede, öğrencilere öğretilenleri anlayıp anlamadıklarına değil, öğrendiklerinden yeni bir şey ortaya koyup koyamadıklarına bakılıyor. Türkiye için bu hayli zorlayıcı bir konu. Türk öğrenciler öğretilenleri öğreniyor. Türkiye’deki çocuklara, okul testleri yaparsak diğer ülkelerdekilerden daha iyi sonuç alacaklardır. Ama PISA’da öğrendiklerini kullanıp kullanamadıklarına bakılıyor. Maalesef, öğrencilerin ne bildiğini değil, ne tür becerileri olduğuna bakılıyor. Bir başka kategori de işbirliği yapmak, insanların birlikte yaptıkları beceriler konusu. Ama Türkiye yeni yeni eğitim sistemini geliştirmek için yatırımlar ve reformlar yapmaya başladı. Aslında Türkiye’nin şu anda yaptıklarını Şanghay, Çin ve Singapur 20-30 yıl önce yaptı. Son 10 yılda Türkiye’de bir iyileşme olmuş, bu iyileşme daha çok Doğu bölgelerinde. Çünkü Türkiye, iyi öğrencilerini harika yapmaya çalışmamış ama daha kötü, dezavantajlıları iyileştirmiş.
Zor kısım iyi olmak
Şimdiye kadarki bölüm, sadece temelden kabul edilebilir seviyeye kadar olan iyileşmeydi. Kabul edilebilir seviyeden iyiye çıkmak zor olan kısım. Normal mali kaynaklarla daha fazla okul yapılabilir. Öğrenci sayısı arttırılabilir. Ama eğer öğrenme çıktılarının niteliği iyileştirilmek isteniyorsa öğretmenlere yatırım yapmak gerekiyor. Hiçbir öğretmen nitelikli olmadan eğitim sistemi nitelikli olamaz. Temel olarak belli bir eğitim vermek isterseniz öğretmenlerinize dersiniz ki, “şu yapılacak, bu yapılacak.” Ama daha üst seviyede bir eğitim vermek istiyorsanız o zaman öğretmenlerin temel olarak mesleki kapasitesini, yetkinliklerini, yeterliklerini ve özerkliğini arttırmak gerekir ki, kendi öğretme ortamlarını kendileri belirleyebilsin ve şekillendirebilsinler. O yüzden bundan sonra yaşanacak zorluklar daha farklı olacak. Okulun özerkliği ile de PISA sonuçları arasında bir ilişki var. Türkiye’nin bu alanda gerçekten çok yolu var. Özel okullar da dahil, Türkiye’de okulların özgürlüğü yok. Kendi eğitim sistemlerini ve ortamlarını etkileyemeyeceklerine dair bir algı var. Sadece okul müdürüne her kararı alması hakkı veriliyorsa ya da böyle anlaşılıyorsa okul özerk sayılmaz. Ama öğretmenler karar aşamasında sistemin bir parçası ise o zaman okulun özerkliğinin başarısındaki en önemli özelliği olduğunu görüyorsunuz. Yüksek performanslı sistemler iyi öğretmenler yetiştirmekte çok başarılılar. Öğretmenlik çok cazip bir meslek olarak kalıyor. Kendi kariyerlerinde yükselme imkanı sunuyorlar.