Güncelleme Tarihi:
Yolcuların yaklaşık 16.5 saat süren çalışmaların ardından tahliye edilebilmesine MHP’li Gökçeada’nın Belediye Başkanı Ünal Çetin tepki gösterdi. Tahliyenin normal şekilde tamamlandığını söyleyen Başkan Çetin, "Bizi üzen tek sorun içindeki 188 yolcunun uzun bir süre mahsur kalması. Onun dışında yolcuların bir sağlık sorunu yok ve hepsi evlerine sağ salim ulaştı. Fakat şu bir gerçek, Gökçeada’da 8 bin 500 nüfusumuz var. Burayı toprak vatan bellemiş ve burada yaşamak adına mücadele eden bir nüfusumuz var. Bu nüfus burada yaşadığı süre içinde bunları yaşamamalı diye düşünüyorum. Dolayısıyla Ankara’dan çok büyük beklentilerimiz var. Kuzey Ege’de Türkiye’nin iki tane çok önemli Adası var. Türkiye’nin en büyük adası 289 kilometrekarelik alanıyla Gökçeada. Gemi teknik bir arıza veya farklı sebeplerle, her ne şekilde olursa olsun Türkiye Cumhuriyeti Devleti uzun bir süre bu yolcuları gemide bırakmamalıydı. Hiçbir mazeret kabul etmiyoruz. O yolcuların biran evvel nakli gerçekleştirilmeliydi. Şu anda da feribotu kurtarmak için tek bir römorkör uğraşıyor. Görünen o ki bu römorkör feribotu çekmek için yeterli değil. İkincisi, belki üçüncüsüne ihtiyacımız var. Biran öncede bunun çekilip limana gelmesi gerekiyor. Tabii bunun çok evveliyatı var. Sayın Cumhurbaşkanı sanıyorum 2006 yılıydı. Gökçeada’nın ulaşım problemi çözülsün diye 25 milyon gibi ciddi bir rakamı Çanakkale’ye aktarmıştı. Daha sonra Gestaş kuruldu. Önce Gökçeada 1 feribotunu Norveç’ten 9 milyon liraya, ardından da deniz otobüsünü 6 milyon liraya satın aldı. Fakat kalan 10 milyon lira Gökçeada’ya harcanmadı. Bizim, bunun karşılığı olarak çok daha profesyonel bir gemi talebimiz hep oldu. Fakat bu konuyla ilgili Gestaş’tan bir cevap alamadık. Bu tür sorunlarla dünyanın her yerinde karşılaşılıyor. Burada da böyle bir üzücü durumla karşılaştık. Buna Gestaş mutlaka bir açıklama yapacaktır" dedi.
BALIKÇI TEKNESİYLE İHTİYAÇLAR GİDERİLDİ
Kendileri için önemli olanın vatandaş olduğunu vurgulayan Başkan Ünal Çetin, "Yolcuların tahliye edilememesine hava muhalefeti nedeniyle deniyor. Ama bu mazeret olmamalı. Çünkü dünyada birçok okyanuslarda insanlar kurtarılıyorlar. Buna hiç kimse hava muhalefeti falan demiyor. Burada da kurtarılmalıydı ki görüldüğü gibi feribot kıyıya 100 metre uzaklıkta. Adada İbrahim Soylu diye bir balıkçı ağabeyimiz var. Onun 8 metre boyundaki balıkçı teknesiyle yolcuların kumanya, bebeklerin bebek bezi, süt gibi ihtiyaçlarını alıp gece yarısı havanın en sert estiği saatlerde feribota götürüp teslim ettik. O süre içinde Kıyı Emniyetinin bir römorkörü ve botu burada mevcuttu. Buradaki tüm balıkçılar yapılması gerekenler için hazırdı. Gökçeada böyle bir zor günde birlikte olmayı başardı. Ama bu bizim müdahale edeceğimiz bir konu değildi. Gestaş ve Kıyı Emniyeti bu işi kendilerine bırakmamızı istedi. Ama Gökçeada artık bunları yaşamamalı" diye konuştu.
"HERKES CAN YELEKLERİNE KOŞTU"
Feribotta eşiyle birlikte mahsur kalan ve o anları anlatan Mustafa Özgürbacak, "Feribot limana yaklaşınca biz aşağıya inip aracımıza bindik. Tam o anda büyük bir gürültü koptu ve feribot sağa sola sallandı. Hemen arabadan inip yukarıya güverteye çıktık. Baktık ki feribot karaya oturmuş. Ama tabi o arada ne yapacağız, hiç kimse yok. Herkes can yeleklerine koştu. Ama can yeleklerinin bulunduğu dolapların bazılarının kapakları kilitliydi. İnsanlar kırıp can yeleklerini aldı. Ama nasıl giyilecek kimse bilmiyor. Herkes birbirine yardımcı olarak giymeye çalıştı ve giydik. Ama gemideki hiçbir yetkili iki üç saat aşağıya gelmedi. Herkes panik içinde. Ne yapılacak bilmiyor. Ne filika var, ne bir şey. Onu soruyoruz ’bozuk’ diyorlar. İnsanlarda bir telaş, bir panik. Eğer feribot 10 metre daha sol tarafa gidip karaya otursaydı, suyun altındaki sivri kayalar feribotu delerdi. Bazı arkadaşlar geminin liman yerine buraya geldiğini görünce kaptan köşküne çıktıklarını, ama içeride kimseyi göremediklerini söylediler. Bazıları dümen kilitlendi diyor. Ama tam olarak ne olduğunu bilmiyoruz. Ne olduğunu anlayamadığımız anormal bir durum yaşandı" dedi.
Bir diğer yolcu Kemal Selman Uygun, "Feribotun limana girmesi gereken yerde, karaya oturduğu yere doğru gittiğini gördük. Güvertede kaptan köşküne bağırdık. Ama tepki veren olmadı. Feribot hiç yol kesmedi ve yön değiştirmedi. Hepimiz karaya oturacağını anlayınca tutunduk. Kayalara vurmaya başladı. Üç dört kez zıplaya zıplaya kayaların üzerine çıktı. Sarsıntı oldu. Büyük bir sarsıntı oldu. Büyük bir panik oldu. Eğer kayalara çarpsaydı feribotun batma ihtimali olabilirdi" dedi.