Güncelleme Tarihi:
TÜRKİYE’nin çok önemli bir ortak ve aday ülke olduğunun altının çizildiği belgede, Türk hükümetinin AB üyeliğine bağlılığını yinelemesine rağmen bu söyleme uygun önlem ve reformların devreye sokulmaması Brüksel’in yakındığı konular arasında yer alıyor. Başta ifade özgürlüğü olmak üzere insan haklarının tümünde geri gidişin sürdüğü tespitinde bulunulan AB belgesinde, “Türkiye, AB’den dev adımlarla uzaklaştı” ifadesi kullanılıyor. Mevcut koşullarda yeni müzakere başlıklarının açılmasının söz konusu olmadığı da belgeye yansıtıldı.
HUKUKUN ÜSTÜNLÜĞÜ
AB Komisyonu, Türkiye’ye hukukun üstünlüğü ve temel haklar alanlarındaki mevcut olumsuz eğilimi tersine çevirme çağrısında bulunuyor ve bunun öncelikli konu olarak ele alınmasını istiyor. Bu bağlamda siyasi sistemdeki zayıflayan kontrol ve denge mekanizmasının ele alınması AB’nin talepleri arasında yer alıyor. AB, bu alanlarda Türkiye’ye, üyesi olduğu Avrupa Konseyi ile güçlendirilmiş işbirliği tavsiyesinde bulunuyor.
OHAL BEKLENTİSİ
AB’nin Türkiye’den en öncelikli beklentilerinden biri olağanüstü halin kaldırılması. Darbe girişimi gibi bir tehdit karşısında hızlı ve orantılı adım atmanın Türkiye’nin meşru ihtiyacı olduğunu vurgulayan AB, bununla birlikte darbe girişimi sonrasında alınan önlemlerin geniş ölçeği ve kolektif yapısının ciddi endişeye neden olmayı sürdürdüğü görüşünde. Kanun hükmünde kararnamelerin (KHK) bazı sivil ve siyasi hakların kısıtlanmasına yol açtığı, alınan önlemlerin orantılılığı açısından ciddi soru işaretlerine neden olduğu da AB’nin vurguları arasında yer alıyor. Belgede, “Türkiye OHAL’i gecikmeksizin kaldırmalı” deniliyor.
EKONOMİ MESAJI
Türk ekonomisinin iyi düzeyde ilerlemiş olduğunu ve işleyen bir pazar ekonomisi olarak değerlendirilebileceğini belirten AB, büyümenin 2017’de güçlü şekilde sıçrama yaptığını ancak Türkiye’nin makroekonomik dengesizlikleri gidermemesi, daha fazla yapısal reform yapmaması ve iş ortamını iyileştirmemesi halinde bunun sürdürülebilir olmayacağı mesajı verdi. Siyasi belirsizliğin, ekonomik alanda devlet kontrolünün artmasının ve yargının bağımsızlığı alanındaki olumsuzlukların öngörülebilirliği düşük bir yatırım ortamı yarattığı, lirada düşüşe ve Avrupa’dan doğrudan yatırımda azalmaya neden olduğu da rapora yansıtıldı.
ÜÇ OLUMLU UNSUR
Belgede Türkiye açısından üç olumlu unsur göze çarpıyor. Bunlardan ilki Komisyon’un bazı üye ülkelerden gelen çağrılara rağmen Türkiye’nin üyelik perspektifini sorgulamaya açmaması. Yaşanan tüm olumsuzluklara ve sorunlara karşın sürecin üyelik perspektifinden başka yöne çekilmesi anlamına gelecek bir vurgu söz konusu değil. Türkiye’nin Suriyeli mülteciler konusunda takındığı tavır ve gösterdiği çabaların AB Komisyonu tarafından ‘olağanüstü’ olarak tanımlanması da Ankara açısından belgedeki en olumlu vurgu olarak dikkat çekiyor. Türkiye açısından bir başka olumlu unsur ise AB Komisyonu’nun gümrük birliği güncelleştirmesi konusunda bazı üye ülkelerin itirazlarına rağmen Ankara’dan yana olan pozisyonunu koruması. AB Komisyonu, güncelleştirme önerisinin arkasında durduğunu belgeye yansıtmış durumda.
FETÖ TAVRINDA DEĞİŞİKLİK YOK
AB Komisyonu’nun FETÖ konusunda başından bu yana takındığı tavırda herhangi bir değişiklik yok. Komisyon’un hazırladığı ilk taslakta, “15 Temmuz darbe girişiminin organizasyonundan ve icrasından sorumlu olarak değerlendirilen Gülen hareketi” ifadesi kullanılıyordu. Türkiye’nin bu vurguya yönelik bazı girişimlerinin ardından ise ifade, “Türk makamlarının darbe girişiminden sorumlu terör örgütü olarak tanımladığı Gülen hareketi” halini aldı. İfadedeki değişiklik AB Komisyonu’nun Türkiye’nin bu konudaki hassasiyetinin farkında olduğunu gösterse de FETÖ’nün, AB tarafından şu aşamada terör örgütü olarak tanımlanması anlamına gelmiyor. Komisyon belgesinde, ‘FETÖ’ ifadesi yerine ‘Gülen hareketi’ ifadesinin tercih edilmesi de dikkat çekiyor. Bir örgütün terör listesine girebilmesi için tüm AB ülkelerinin onayı gerekiyor. AB Komisyonu’nun bu konuda yetkisi yok.