Güncelleme Tarihi:
"Senenin ilk yazı işleri toplantısıydı. Herkesin keyfi yerindeydi, kimileri tatilden yeni dönmüştü. Michel Houellebecq’in son kitabıyla ilgili ateşli bir tartışmanın ortasındaydık. Her zamanki gibi sessiz duran Cabu, kitabın onu hayal kırıklığına uğrattığını söylüyordu. Philippe Lançon ise tam aksine güzel bir kitap diyordu.
'ŞAKA SANDIK'
Toplantı bitmek üzereyken dışarıdan patlama sesleri duyduk ama pek ilgi göstermedik. Hemen sonrasında toplantı odasının kapısı sert bir şekilde açıldı. Polis veya jandarmaların kullandığı gibi kıyafetlerle simsiyah giyinmiş bir adam arkamda belirdi. Sırtım kapıya dönük oturuyordum. Arkama döndüm, iri yapılıydı ve elinde silah vardı. O an hepimiz bunun bir şaka olduğunu sandık. Sonra koridordan gelen yoğun barut kokusunu fark edince bunun bir şaka olmadığını anladık.
Kurşun geçirmez yelekli ve siyah giyimli adam hemen ateş etmeye başladı. Hemen önündeydim ve nasıl yaptığımı bilmediğim bir şekilde kendimi geriye attım, köşedeki dolapla hemen yanındaki bir başka masanın oraya sığındım. Yere yatmıştım. Şans eseri beni görmedi."
Bundan sonra yaşananların detaylarından bahsetmek istemeyen gazeteci, güçlükle şöyle devam etti:
'O SESSİZLİK...'
"Gördüğüm şeyleri tarif etmem mümkün değil. Öyle büyük yetenekler gitti ki... Toplantı masası büyük olduğu için saldırgan odanın içinde dolanamadı ve sağ kalanları fark edemedi. Toplantı odasından çıktıktan sonra koridora gitti. Çıktıktan sonra odadaki o sessizliği unutamıyorum. Berbat bir sessizlik... Kaskatı kesilmiştim, sanki donup kalmıştım, o köşede taş gibi olmuştum. Bu sayede hayatta kaldığım kesin ancak tüm bunlar sanki gerçek değil gibi...
Odadan çıktıktan sonra koridorda korku içinde bir kadınla karşılaştı ve 'Biz kadınları öldürmeyiz' dediğini duydum. Oysa toplantı odasında öldürdüklerinden biri kadındı, Elsa Cayat isimli bir arkadaşımızdı. Ardından bir süre daha silah sesleri duyduk.
'BİZ BARBARLIĞI SURİYE'DE SANIYORDUK AMA'
Koridora çıktık, herkes bir diğerini kaldırmaya çalışıyordu. Bazıları için yapılacak hiçbir şey kalmamıştı. Kimse olanlara inanamıyordu. İşyerimiz bir olay mahaline dönmüştü. Paris'in göbeğinde, dünyevi konuları tartıştığımız bir yazı işleri toplantısının ortasında böyle bir şeyin olmasına kimse inanamıyordu. Barbarlık Suriye'de sanıyorduk ama bizi Paris'in göbeğinde yakaladı. Geçmişte aldığımız tüm tehditlerle karşı karşıya gelmiştik."
'OLANLARIN İNANÇLA ALAKASI YOK'
Laurent Leger, yaşadıkları travmayla başa çıkmak için Charlie Hebdo'nun gelecek sayısını hazırlıyor. "Bundan kurtulmak için her şeyi yapacağız ama artık aramızda olmayanlar var. Çizerlerimiz, gazetenin ruhu artık aramızda değil" diyen Leger, oldukça zor bir dönem geçirse de saldırının sorumluluğunu Müslümanlara yıkmayı reddederek "Bunun bir inançla ilgisi yok, bu bir terörist olay" diyor.
* Fotoğraf Le Monde gazetesinden alınmıştır.
Pınar YURTSEVER
pyurtsever@hurriyet.com.tr