Güncelleme Tarihi:
Hapiste kaldığı 27 yılın ardından 1990’da serbest bırakılan Mandela 1994 yılında Güney Afrika’da başkan seçilerek bir ilke imza attı, ülkenin ilk siyahi başkanı oldu. Görevde olduğu sürede barışı sağlamak ve devamını sürdürmek için ülkeye liderlik etti. 1993 yılında Nobel Barış Ödülü’nü aldı.
Karizması, kendini de eleştirebilen mizah anlayışı, inanılmaz hayat hikayesi onun dünya çapında tanınıp sayılmasının sebebinin yalnızca küçük bir kısmı.
Başkanlık koltuğundan 1999 yılında inen Mandela, Güney Afrika’nın en üst düzey büyükelçisi olarak AIDS’e karşı kampanyalar yürüttü ve ülkesinin 2010 Dünya Futbol Şampiyonası’na ev sahipliği yapma hakkını savundu. Demokratik Kongo Cumhuriyeti ve Burundi gibi çeşitli Afrika ülkeleriyle barış müzakereleri için buluştu.
Mandela, 85 yaşına girdiği 2004 yılında, ailesi ve arkadaşlarıyla zaman geçirmek, sakin bir hayat sürmek için toplumun gündeminde olmayı bıraktı. Gelecekte kendisiyle ilişki kurmak için çağrı yapacak insanlara “Siz beni çağırmayın, ben sizi ararım” diye seslendi.
Geçtiğimiz üç yılda Mandela birkaç kez hastanede tedavi gördü.
Yapılacak özel testler için Ocak 2011’de Johannesburg Hastanesi’ne kaldırılan Mandela hakkında Güney Afrika başkanlığı endişeli topluma, eski başkanın önceden de solunum yolu hastalığı geçirdiğini hatırlattı.
Mandela’ya 1980’li yıllarda hapisteyken tüberküloz teşhisi konmuştu. Eski başkan, 2012 yılının başlarında, eskiden beri var olan mide şikayetleri için tedavi oldu.
Mandela 2013 başından itibaren nükseden ciğer enfeksiyonları nedeniyle rahatsızdı.
AYRIMCILIĞA UĞRADI, SİYASETE İLGİ DUYDU
Mandela 1918 yılında Güney Afrika’nın doğusunda küçük bir köyde doğdu. İçinde büyüdüğü bölgenin kabilesi onu “Madiba” adıyla çağırıyordu. Doğumdaki adı Rolihlahla Dalibhunga olan Mandela’ya İngilizce Nelson adını bir öğretmeni koydu.
Görücü usulü evlilikten kaçan 23 yaşındaki Mandela 1941 yılında Johannesburg’a yerleşti.
Johannesburg’a gidişinden iki yıl sonra Afrikaner Witswaterand Üniversitesi’nde hukuk okumaya başlayan Mandela etnik kökenleri farklı olan pek çok insanla tanıştı. Liberal, radikal, Afrikacı düşüncelere maruz kalan genç Nelson Mandela’nın politika tutkusunu tetikleyen en büyük faktör ise gördüğü ırkçılık ve ayrımcılık oldu.
Aynı yıl Afrika Ulusal Konseyi (ANC)’ne katılan Nelson Mandela, ANC Gençlik Birliği’nin kurucularından biri oldu.
Johannesburg’da hukuk fakültesinden mezun olan Mandela, 1952 yılında partneri Oliver Tambo ile beraber bir hukuk bürosu açtı. İki hukukçu, üyelerinin tamamı beyaz olan Milli Parti’nin, toplumun çoğunluğunu oluşturan siyahilere karşı yürüttüğü Apartheid sistemine karşı kampanyalar başlattılar.
Mandela, 155 aktivistle beraber, 1956 yılında vatana ihanet ile suçlandı ancak dört yıl süren davalar sonunda hakkında yapılan suçlamalar düştü.
Nelson Mandela 1958 yılında Winnie Madikizela ile evlendi. Madikizela gelecek yıllarda eşinin hapisten çıkarılması için yürütülen kampanyalarda aktif rol aldı.
Afrika Ulusal Konseyi 1960 yılında yasaklandı ve başkan yardımcısı olan Mandela yasa dışı bir oluşum içinde kalmış oldu.
Özellikle siyahilerin yaşam alanına kısıtlamalar getiren Apartheid rejime karşı halktan gelen tepkiler zaman içinde büyüdü. 1960 yılında 69 siyahinin polis tarafından öldürüldüğüü Sharpeville Katliamı’yla olayların boyutu farklı bir noktaya taşınmış oldu.
MÜEBBET HAPİS
Sharpeville Katliamı barışçıl direnişin boyutlarını değiştirdi ve ANC (Afrika Ulusal Konseyi) başkan yardımcısı olan Mandela, ekonomik sabotaj kampanyasını başlattı.
Mandela sabotaj ve hükümeti devirmeye çalışmakla suçlandı ve tutuklandı.
Rivonia mahkemesinde konuşan Mandela demokrasi, özgürlük ve eşitlik hakkındaki düşüncelerini şu şekilde açıkladı:
“Bütün insanların ahenk içinde yaşadığı, herkesin eşit haklara sahip olduğu, demokratik ve özgür bir ideal toplum fikrini savunuyorum. Bu ideal için çalışıyor, onu yaşayabilmeyi umuyorum. Bu, eğer gerekirse uğruna ölmeye hazır olduğum bir ülkü.”
Nelson Mandela 1964 yılının kışında müebbet hapisle cezalandırıldı.
1968-1969 yılları arasında Mandela’nın annesi öldü, en büyük oğlu trafik kazasında hayatını kaybetti ancak kendisi cenaze törenlerine katılmak için izin alamadı.
HAPİSTEN ÇIKIŞINI KALABALIKLAR SEVİNÇLE KARŞILADI
18 yıl boyunca Robben Adası’ndaki hapiste kalan Mandela, 1982 yılında anakaradaki Pollsmoor Cezaevi’ne getirildi.
Mandela’nın sürgünde yaşayan partneri ve ANC’nin lideri olan Oliver Tambo Apartheid rejimine karşı çıkan ve Mandela’nın serbest bırakılmasını odak alan uluslararası kampanyalar başlattı.
Bu kampanyalar, 1988 yılında Londra’daki Wembley Stadyumu’nda verilen bir konserde 72000 insanın hep bir ağızdan “Nelson Mandela’ya Özgürlük” şarkısını söylemesiyle tüm dünyada yankı buldu.
Tüm dünya liderleri tarafından Güney Afrika hükümeti üzerine uygulanan baskılar sonucunda, 1990 yılında, Nelson Mandela serbest bırakıldı. Başkan FW de Klerk ANC üzerindeki yasakları kaldırdı.
ATATÜRK BARIŞ ÖDÜLÜ
Türk hükümeti 1992 yılında, Mandela'ya Atatürk Uluslararası Barış Ödülü'nün verilmesini kararlaştırdı. 1986 yılında verilmeye başlayan bu ödüle daha önce NATO eski Genel Sekreteri Joseph Luns, Japon Prensi Takahito Mikasa ve Türkiye'nin yedinci Cumhurbaşkanı Kenan Evren gibi isimler layık görülmüştü.
Ancak Mandela ödülü reddetti. Yapılan açıklamada "Nelson Mandela bütün hayatını demokrasi, insan hakları ve baskılarla mücadeleye harcamıştır. ANC, Mandela'nın kendisine verilen ödülü kabul etmediğini ve Türkiye'yi ziyaret planlarının olmadığını açıklamak istemektedir. ANC'nin tavrının modern Türkiye'nin kurucusu, reformcu Kemal Atatürk'le ilgili herhangi bir olumsuzla ilgisi yoktur" denildi.
Öncelikle Mandela'nın ödülü Türkiye'de Kürtlere yapılan muameleden hoşlanmadığı için reddettiği belirtildi. Ancak yedi yıl sonra, 1999'da Mandela'nın fikrini değiştirdiği ve ödülü kabul etmek istediği haberleri yayıldı. Son olarak 2005 yılında gazeteci Fatih Altaylı, o dönem yazdığı Hürriyet gazetesindeki köşesinde duruma şöyle bir açıklama getirdi:
"Güney Afrika’da ırkçı rejimin hüküm sürdüğü ve bütün dünyanın bu nedenle Güney Afrika’ya ambargo uyguladığı yıllarda Turgut Özal, bu ülkeye bir dostunu yollar ve ticaret yapmanın yollarını arar. Ve ambargoya rağmen bu ülkeye mal sattırmaya başlar. Daha sonra ırkçı rejim yıkılır. Mandela serbest kalır. Ülkenin başına geçer. Mandela’nın çalışma arkadaşları ise ırkçı rejim döneminde iç savaşların ve çatışmaların hüküm sürdüğü çevredeki ülkelerde sürgünde bulunan Güney Afrikalılardır.
"Bunlar ülkenin yönetimine geçince Mandela’ya rapor sunarlar. Bu rapora göre Afrika ülkelerindeki iç savaşlarda kullanılan silahlar bu ülkelere Türkiye tarafından satılmaktadır. Daha doğrusu Türkiye, İsrail yapımı bu silahların satışına aracılık etmektedir. Bunun üzerine Mandela Türkiye’ye bir temsilci gönderme kararı alır. Ve bu konuyu Türk yetkililerle görüşmek maksadıyla Thabo Mbeki Türkiye’ye doğru yola çıkar. Ancak temsilci Mbeki Türkiye’ye sokulmaz bile. Havaalanında kısa bir görüşmeden sonra adam ülkesine geri yollanır. Ve ilişkiler büyük darbe alır. Daha sonra Mandela’ya verilen ödül ile bu yara onarılmak istenir ama iş işten geçmiştir."
ÜLKESİNİN TARİHİNDE BİR İLK
Ancak Atatürk Barış Ödülü Mandela için tek değildi.
1993 yılında Nelson Mandela ve FW de Klerk Nobel Barış Ödülü’ne layık görüldüler. Bundan beş ay sonra Güney Afrika’nın tarihinde bir ilk yaşandı. İlk kez ülkedeki bütün ırklar başkanlık seçimlerinde oy kullandı ve Nelson Mandela oyların büyük çoğunluğunu alarak ülkenin ilk siyahi başkanı oldu.
Siyahi lider, 1999 yılında Afrika ülkelerinin liderleri için çok alışılmadık bir adım atarak, koltuğunu modern ekonominin gerekleriyle başa çıkma konusunda kendisinden daha başarılı olacağına inandığı genç liderlere bıraktı.
Ancak Mandela’nın emekli olduktan sonra dinlenmeye çekildiğini söylenemez. O günden bu yana kendini Güney Afrika’daki AIDS salgınıyla mücadeleye adayan Mandela, bu amaç için milyonlarca dolarlık fonlar yarattı. 2005 yılında hayatta kalan tek oğlunu AIDS’e kurban vermesiyle, Mandela’nın mücadelesi şahsi bir boyut da kazandı.
Mandela, 2007 yılında dünyanın farklı yerlerinden kıdemli siyasetçilerle birlikte bir uluslararası grup oluşturdu. Aralarında Nobel Barış Ödüllü Baş Piskopos Desmond Tutu ve ABD eski başkanı Jimmy Carter gibi isimlerin yer aldığı bu liderler o günden beri HIV/AIDS, fakirlik, iklim değişikliği gibi küresel sorunların çözümünde söz sahibi.
Hollywood’un ünlü aktörlerinden Will Smith, 2008 yılında Mandela’nın 90’ıncı doğum günü şerefine bir kutlama düzenledi. Londra’da Hyde Park’ta yapılan bu kutlamaya 50 bin kişi katıldı. Mandela’nın HIV/AIDS’le mücadele için kurduğu hayır kurumuna destek için düzenlenen kutlamaya Mandela’nın hapishane numarası olan “46664” adı verildi.
Diğer yandan Mandela’nın doğum günü olan 18 Temmuz tarihi, 2009 yılında Birleşmiş Milletler tarafından “Mandela Günü” ilan edildi.
ÖLENE KADAR ETKİSİNİ SÜRDÜRDÜ
Mandela başkanlık koltuğundan indikten sonra dünyayı dolaşmaya, liderlerle buluşmaya devam etti, konferanslara katıldı, ödüller aldı.
Emekliliğinden sonra birkaç kez kürsüye çıkan Mandela’nın işi çoğunlukla kendi kurduğu Mandela Vakfı ile bağlantılıydı.
Mandela 89’uncu yaş gününde The Elders (Büyükler) grubunu kurdu. Dünyanın ileri gelen liderlerinden oluşan bu grup, insanlığın karşılaştığı sorunlarla başa çıkmak için liderlerin önereceği çözümlerin tartışıldığı bir platformdu.
2005 yılının başlarında oğlu Makgatho’nun AIDS sebebiyle öldüğünü açıklayan Mandela, AIDS’in normal bir hastalık çeşidi olduğunu, bu konuda tabulara sahip olan topluma anlatmaya çalışıyordu.
2009 yılının son günlerinde ABD’de vizyona giren, Clint Eastwood’un yönettiği Invictus filminde Mandela’yı Morgan Freeman canlandırdı. Film Mandela’nın 1995 yılında Dünya Rugby Şampiyonası kupasını ülkesine getirişinin hikâyesini anlatıyordu.
Güney Afrika’nın 2010 Dünya Futbol Şampiyonası’na ev sahipliği yapmasında da önemli yeri olan Mandela şampiyonanın kapanış seremonisine katıldı.
Mandela’nın yüzünün üzerinde bulunduğu banknotlar ilk kez 2012’nin Kasım ayında basıldı.