Güncelleme Tarihi:
THY’nin TK-349 sefer sayılı tarifeli seferiyle Atatürk Havalimanı’na gelen öğrencilerden Ahmet Akdeniz, Celalabad’tan Bişkek’e uçakta ayakta gittiklerini belirtti. Celalabad Türk Öğrenci Derneği Başkanı da olan Ahmet Akdeniz, şöyle konuştu:
“Olayların patlamasından sonra evlerimizden çıkamadık. Bütün mağazalar ve alışveriş merkezleri kapalıydı. Her taraf yangın yeriydi. Dördüncü günü Bişkek’ten Celalabad’a askeri uçaklarla asker getirildi. Kırgızlar da bizleri bu uçaklarla Bişkek’e götürdüler. Uçaklar ağzına kadar doluydu. Bir saat 15 dakika boyunca süren yolculukta arkadaşlarımızın çoğu ayakta ve pilot kabininde geldi.”
Kırgızistan’ın Os kentinde bir İspanyol firması adına yemek işi yapan Alvaro Fikret olayların tam ortasında kaldıklarını belirterek, “Ben İspanyol ve Türk vatandaşıyım. Perşembe günü saat 12.00’de silah sesleri duymaya başladık. Oteldeydik ve kapalı olarak kaldık. Dışarıya çıkamıyorduk. Bir arkadaşı çağırdık ve bizim yanımıza bir polis getirdi. O'nun yardımıyla otelden çıktık. Daha sonra da uçağa bindik ve Bişkek’e geldik” dedi.
Celalabad’da üniversitede okuyan öğrenciler, Kürşat Korkmaz, Yunus Özkan, Ali İhsan Çevik ve Emrullah Şahin yaşadıklarını anlatırken kurtuldukları ve vatana döndükleri için çok sevinçli olduklarını söylediler. Kürşat Korkmaz yaşadıklarını şöyle anlattı:
“Olaylar zaten bizim okulumuzun bitmesine yakın günlerde oldu. Kimin ne yaptığı belli değildi. Evler ve iş yerleri ateşe verildi. Sürekli silah atılıyordu. Kadir Can adında Özbeklerin okuduğu bir üniversite vardı, orayı önce taşladılar ve camlarını kırdılar. Daha sonra da ateşe verdiler. Çevredeki bütün Özbek evlerini yaktılar. Bu sırada Celalabad’a giriş çıkış yasaklandı. Zar zor gelen askeri uçaklarla Bişkek’e kaçabildik. Orada etnik bir savaş var. Türklere karşı cana kast eden hareket yok. Ancak para ve eşyayı zorla alıyorlar.”
Celalabad’da Türk Dünyası Araştırma Vakfı Üniversitesi'nde okuyan Erol Bolat ve Tuğba Koç ise olaylardan dolayı çok üzgün olduklarını ve Kırgızlar'ın da Özbekler'in de kardeşleri olduklarını, bunların birbirlerine düşürdüklerini ve dışardan birilerinin de bunları seyrettiğini söylediler. İnşaat işiyle uğraştıklarını ve eşininin Celalabad’da mallarının başında beklediğini söyleyen Hatice Tuna da 2 yaşındaki bebeğini alarak geldiğini belirtti. Hatice Tuna, aklının Celalabad’da kaldığını söyledi.
Öğrencilerden Emrah Çelik, Celalabad’da bir yurtta 40 arkadaşının mahsur kaldığını ve ilgililerin mutlaka bu arkadaşlara ulaşması gerektiğini belirttti. Emral Çelik, “Orada bir fahri konsolos var. O konsolos bu 40 arkadaşımızla beraber. Onunla temasa geçerlerse ulaşabilirler. Ayrıca olaylar başlayınca Celalabad’ın Türk köylerine kaçan Türkler var. Onlarla da temas geçsinler” dedi.