Güncelleme Tarihi:
ERİVAN’daki makamında Hürriyet’e konuşan Ermenistan Başbakanı Tigran Sarkisyan, son günlerde Başbakan Tayyip Erdoğan’dan gelen Karabağ açıklamalarının Ermenistan’da büyük rahatsızlığa neden olduğunu saklamadı.
“Bizim pozisyonumuz değişmedi ama Erdoğan’ın açıklamalarına bakılırsa Türkiye’ninki değişmiş” diyen Sarkisyan, Karabağ’da çözümün önkoşul haline getirilmesi halinde Ermenistan’ın da “soykırım”ın tanınmasını önkoşul olarak gündeme getirebileceğini söyledi. Sarkisyan, TBMM’nin Karabağ şerhi koyması halinde ise protokollerin geçersiz olacağı ve sürecin kopacağı uyarısında bulundu. Sarkisyan’ın Türkiye-Ermenistan ilişkilerinde gelinen kritik aşama konusundaki yorumları ve mesajları şöyle:
Karabağ’a karşı “soykırım” önkoşulu
“Başbakan Erdoğan protokollerde Karabağ önkoşulunun olmadığını gerçeğini bizzat kendisi Washington ziyareti sırasında teslim etti. Bu gerçeğe rağmen eğer Türkiye önkoşullarla gelirse, Ermenistan’ın da aynısını yapma özgürlüğü doğar. Ermeni tarafı olarak bizim de soykırımı ve sınırın açılmasını müzakerelerin açılmasına önkoşul olarak koymamızdan bahsediyorum.”
Ermenistan ile diaspora kopmadı
“Dünyanın birçok yerindeki kollardan oluşan yaklaşık 10 milyonluk Ermeni dünyası yaşayan bir organizma. Türkiye ile ilişkiler konusunda farklı görüşler var ama ulusal çıkarlarda herkes tek vücut olur, soykırım da bunların başında gelir. Diasporanın Ermenistan’ın çabalarını baltaladığını ileri süren Türk siyasetçiler yanılıyor. Diasporanın suni bir oluşum olduğunu sanıyorlar ve bu canlı organizmanın gerçeğini anlamıyorlar. Diasporanın bugünkü yaklaşımı ‘soykırım’ın bir sonucudur. Ne yazık ki bugün Türkiye’de çok az sayıda Ermeni kaldı. Bu, Ermeniler arasında tarihsel yurtlarına dönme konusundaki korkuların sürdüğünü gösteriyor. Türkiye’deki Ermeniler bugün en az birkaç milyon olmalıydı.”
Azerbaycan yakınlaşmayı kıskanıyor
“Türkiye, Karabağ konusunda tarafsız değil. Öte yandan Azerbaycan’ın Türk-Ermeni yakınlaşmasını kıskandığını gözlemliyoruz. Başbakan Erdoğan üzerinde Türkiye içinde de çok baskı var ve bu nedenle de kendisi önyargısız değil. Türkiye iki aydır Karabağ konusu ile protokoller arasında bağ kurmaya çalışıyor. Ancak Erdoğan’ın Washington’daki son açıklamaları bu kez çok sertti. Sanıyorum Erdoğan bir taraftan protokollerin Karabağ konusunda hiçbir önkoşul içermediğini kabul etmek durumunda kaldığı için öbür taraftan da sert açıklamalar ile kendince bir denge kurmaya çalıştı. Ancak tarafsız olmadığı için Türkiye’nin müdahalesi Karabağ’ın sorununun çözümüne destek değil köstek olur.” Biz Karabağ’da barışçıl çözüm istiyoruz ve bugüne kadar bu yönde oldukça yapıcı bir tutum sergiledik. Militanca açıklamalar yapmadık, halkımızın duygularını rencide edecek tavır sergilemedik. Ancak ne yazık ki komşumuz için aynı şeyi söyleyemem. Ne yazık ki Azerbaycan Cumhurbaşkanı İlham Aliyev savaş çağrısı yapıyor. Dolayısıyla, Karabağ görüşmelerinin hangi hızda ilerleyeceği bugün Azerbaycan’a bağlıdır. Biz savaş istemiyoruz ama her zaman da savaşa hazırız.”
Meclis onayını sonsuza kadar beklemeyiz
“Protokollerin meclis onayı makul bir zaman dilimi içinde gerçekleşmeli. İki ülke de zaten parlamento süreçlerini başlattığı için bu konunun kısa bir süre içinde netlik kazanmasını bekliyoruz. Ermenistan’daki prosedür gereği protokoller şu anda Anayasa Mahkemesi tarafından inceleniyor, ardından yeni yasama yılında parlamentoya gelecek. Protokollerin bu hafta TBMM’deki ilgili komisyondan çıkması gerekiyor.”
10 Ekim’den sonra Türkiye değişti
“Biz 19 yıldır diplomatik ilişkileri önkoşulsuz başlatmak istiyoruz, 10 Ekim’de imzalanan protokollerle bunu teyit ettik ve şimdi de pozisyonumuz değişmiş değil. Ancak Başbakan Erdoğan’ın açıklamalarından anladığımız kadarıyla Türkiye’nin pozisyonu değişti. Anlıyoruz ki TBMM protokollerin onayı için önkoşul öne sürebilir.”
Şeffaf ve samimi bir politika yürütüyoruz
“Biz de Ermenistan yönetimi olarak dersimizi almış oluruz. ‘Türklerle hiçbir konuda anlaşmak mümkün değil, sizi kandıracaklar’ diye bize muhalefet edenler kazanmış olur. Türkiye ile tekrar masaya oturmak bizim açımızdan tartışmalı hale gelir. Biz açık ve şeffaf bir politika yürütüyoruz, sözlerimize bağlıyız, üçüncü taraflara farklı şeyler söylemiyoruz. Türkiye bunu görmeli.”
TBMM şerh koyarsa protokoller kadük olur
“Umarız TBMM protokollerin uygulanması ile Karabağ’da çözüm arasında bağ kuracak bir adım atmaz. Eğer TBMM protokollerin onayı sırasında bu önkoşulu ya da bir başkasını içeren bir deklarasyon yayımlarsa bu iki ülke arasındaki anlaşmanın düştüğü anlamına gelir, protokoller kadük olur. Üzerinde anlaşıldığı imzalarla teyit edilen süreç kopmuş olur, başa döneriz.”
Türk ekonomisi Ermenistan’ı yutar mı?
“21’inci yüzyılda komşularınızla kapalı sınıra sahip olmak çok anlamsız. Ermenistan-Türkiye sınırının açılması yatırımlar için yeni piyasa koşulları yaratacak. Samimi konuşmak gerekirse ben kısa vadede olağanüstü gelişmeler beklemiyorum. Kapının açılması gelişmenin yanı sıra ekonomimize ciddi riskler de getirecek. İç piyasamıza girecek Türk malları ve hizmet sektörü nedeni ile son derece güçlü bir rekabet ortamı ile karşı karşıya kalacağız. Ermenistan’ın ekonomik ortamını en kısa zamanda bu güçlü rekabete hazır hale getirmek durumundayız. Yine de Ermenistan ekonomisinin Türkiye’ye bağımlı hale geleceğine yönelik korkular yersiz.”
Türk halkının tanıması daha önemli
“Bana göre halkın gerçekleri teslim etmesi daha önemli, devlet er ya da geç halkı takip edecektir. Türk halkının psikolojik komplekslerini aşması gerekiyor, ancak böyle AB’ye üyesi olabilir ve ciddi bir çıkış yapabilir. Almanlar İkinci Dünya Savaşı’nın ardından geçmişle yüzleştikten sonra görülmemiş bir sosyo-ekonomik gelişim trendine girdiler.”
Ermenilerin komplekslerini aşması lazım
“Bizim de Ermeniler olarak aşmamız gereken komplekslerimiz var. Ben bunu kendi parlamentomuzda da söyledim. Ne kadar zor olursa olsun, Türkiye’ye ve Türklere bakışımız değişmeli. Dış politikamız Türk karşıtı değil, Ermeni yanlısı olmalı. Biz hükümet olarak halkımızın yaklaşımını değiştirmeye çalışmalıyız.”
Çocukluğu anneannesinin Erzurum hikâyeleriyle geçti
1960 Kirovakan doğumlu Tigran Sarkisyan’ın Cumhurbaşkanı Serj Sarkisyan ile bir akrabalığı yok, onlarınki sadece soyadı benzerliği. Ekonomi eğitimi gören ve finans alanında doktora yapan Tigran Sarkisyan’ın Ermenistan siyasetinde parlamasının arkasında da ülkenin kilit mali kurumlarında uzun yıllar yöneticilik yapmasından gelen deneyim var. Ülkesinin bağımsızlığa yürüdüğü 1990’da ilk Cumhurbaşkanı Levon Ter Petrosyan’ın Ermenistan Ulusal Hareketi içinde siyasete atılan Sarksiyan, finans ve kredi işlerini yürüten komitenin başına getirildi. 2008’de başbakanlık koltuğuna oturmadan önce yaklaşık 10 yıl boyunca Ermenistan Merkez Bankası başkanlığını yürüttü. 9 Nisan 2008’de başbakanlığa atanmasına rağmen, Cumhurbaşkanı Serj Sarkisyan’ın iktidardaki Ermenistan Cumhuriyet Partisi’ne 3 hafta önce katıldı. Çocukluğu Erzurumlu anneannesinin tehcir hikâyelerini dinleyerek geçen Sarkisyan, henüz Erzurum’a gitmemiş. Ancak erkek kardeşinin gidip Erzurum’dan getirdiği toprağı anneannesinin mezarına serpmişler. 10 yıllık başkanlığı döneminde Türkiye’deki mevkidaşının üç kere değiştiğini hatırlatıyor ve şimdiki mevkidaşı Başbakan Tayyip Erdoğan ile ilişkisi ise henüz kutlama telgraflarının ötesine geçmediğini söylüyor.
Rock’çı bir ekonomist
Peki siz de birçok vatandaşınız gibi yaz tatilinizi Türkiye’de geçirmeyi düşünür müsünüz?” sorusu üzerine Sarkisyan “Bu koltukta otururken canınızın istediği gibi davranamıyorsunuz, her şeyin protokolü var, Türk meslektaşım davet ederse neden olmasın” diyor ve gülüyor. Evli ve üç çocuklu Tigran Sarksiyan’ın en büyük tutkusu rock müzik. Sovyet rejiminin rock konserlerini yasakladığı yıllarda büyüyen Tigran Sarkisyan, o günlerin acısını bugün Ermenistan’a gelen dünyaca ünlü grupların konserlerini en ön sıradan izleyerek çıkartıyor. Hayran olduğu ünlü İngiliz grup Jethro Tull ile geçen yıl Erivan’da konserde tanışmış.