DÜN İstanbul’da sadece alçakça bir cinayete kurban giden gazeteci Hrant Dink’in cenaze törenini yaşamadık. Hrant Dink bizlere belki kendisinin hiçbir zaman üzerinde düşünmemiş olduğu gerçekleri gösterdi ve unutulmaz dersler öğretti.
Hrant Dink’e sahip çıkan insanımız, bu toplumun evlatlarını hiçbir ayrıma tabi tutmadan sevdiğini gösterdi.
Tüm dünyaya da Türk halkının insanlara "önce insan" olarak baktığını ispat etti.
Onunla kalmadı, áleme uygarlık dersi veren ülkelerin toplumlarına "Bizim insanlığımız da bu" demiş oldu.
Biraz daha açalım:
Geçmiş yıllarda özellikle 1973-1985 arasında aynen Hrant Dink gibi, her biri birer dostluk köprüsü olan, barışa ve insanlığa hizmet etmekten başka bir amacı, bir işlevi olmayan 41 diplomatımız, o ülkelerde yaşayan Ogün Samast’lar tarafından öldürüldü.
Hiçbir Batı ülkesinde, örneğin ilk cinayetlerin işlendiği Avusturya’da veya Fransa’da bu barış insanları için halktan herhangi bir tepki geldi mi?
Dün İstanbul caddelerini dolduran ve Hrant’ın cenazesini 8 saat yürüyerek izleyen on binlerce insandan ancak bin, bilemediniz 5 bini Hrant Dink’i tanıyordu. Kalan on binler sadece insani duygularla yola dökülmüşlerdi. Hrant Dink’in şahsında ailesinin, mensubu olduğu cemaatin, meslek dünyasının ve tüm ulusun acısını paylaşmak için oradaydılar.
Hrant Dink’in cenazesinde, bu cinayeti kullanıp toplumu birbirine düşman hale getirmek isteyenlere de ders vardı... Dink, bizi daha da bütünleştirdi.
Cenaze töreninin Meryem Ana Kilisesi’ndeki bölümünde konuşan Patrik Mesrob II bu konuda birçoğumuzun bilmediği veya fark etmediği şeyler söyledi. Meğer Ermeni cemaati,"Devletimiz ve Türk halkı, Ermenilerin binlerce yıldır bu topraklarda yaşayan T.C. vatandaşları olduğunu görmüyor" diye düşünürmüş. Onlara, "yabancı ve potansiyel düşman" muamelesi yaparmış. O nedenle Ermeni kökenli vatandaşlarımız kendilerini "düşman olarak algıladığımızı" zannedermiş.
Hrant Dink’in ölümüne bu halkın gösterdiği tepki Mesrob II’yi tekzip etse de bu sözlere kulak vermeli vevarsa yanlışlarımızı düzeltmeliyiz.
Mesrob II Hazretleri, "Okul kitaplarından ve okullarımızdan başlayarak toplumdaki bu Ermeni düşmanlığını yok etmeye yönelik çalışmaların ivedilikle ele alınacağına dair inancımızı hálá koruyoruz" diyor.
Patriğin bu cümlesi nedeniyle söylenecek çok şey var ama, bugün onun sırası olmadığı için bırakıyoruz.
Hrant Dink ölümüyle sadece bizlere değil ülkeyi yönetenlere de önemli bir ders verdi:
Son Ceza Yasası’nın düzenlenmesi sırasında iktidar partisi ile ana muhalefet, "ifade özgürlüğünü" iyi işleyen bir demokrasideki düzeye getirseydi Hrant Dink ne yargılanıp ceza alırdı, ne de öldürülürdü.
Ceza yasası düzenlenirken avazımız çıktığı kadar bağırarak "Bu yasayı böyle çıkarmayın! Çıkarırsanız onun bedeli çok ağır olur. Sonunda değiştirmeye mecbur kalırsınız ama bunu üstelik onurunuzla oynatarak yaparsınız" dedik, dinletemedik.
Şimdi bakacağız... Hiç değilse 301’inci maddeyi değiştirecek kadar ders almışlar mı, göreceğiz.