Güncelleme Tarihi:
Bakan Davutoğlu, NTV'de basın mensuplarının gündemdeki konulara ilişkin sorularını yanıtladı.
Gaziantep'de düzenlenen saldırıda dış bağlantının olup olmadığının sorulması üzerine Davutoğlu, böyle bir olay yaşanınca toplumda çok derin acılı izler bıraktığını söyleyerek, saldırı ile ilgili bütün faktörlerin göz önüne alınmakta olduğunu, bu faktörlerin hiçbirinin denklem dışında tutulamayacağını, çok kısa bir sürede faillere ulaşılarak elde ciddi bir veri toplandığını bildirdi.
Davutoğlu şunları söyledi:
“Ancak şunu bilmek lazım ki terör bu haftanın, bu ayın, bu yılın meselesi değil. 30 yıldır süren ve tek veçheyle değil değişik veçheleriyle ortaya çıkan bir olgu. O nedenle Suriye gibi tek bir faktörle izah etmek mümkün değil.”
Daha önceki yıllarda Ankara, Diyarbakır ve İstanbul'da da sivillere yönelik terör saldırıları düzenlendiğini hatırlatan Davutoğlu, o dönemlerde ortada Suriye faktörünün bulunmadığına dikkati çekti. Davutoğlu sözlerini şöyle sürdürdü:
“Bu şu demek değil; Ortadoğu'daki gelişmelerden özellikle Suriye'deki kaostan terör örgütü istifade etmek istemiyor denemez. Ama bütün Türkiye'deki terör olgusunun sadece ve özellikle de Suriye'deki gelişmelerle bağlantılı olduğunu söylemek eksik bir teşhis olur. Saldırının dış bağlantıları tabii ki araştırılacak ama terör bilelim ki tek bir faktörle izah edilemeyecek kadar karmaşıktır.”
"BASİTE İNDİRGENMEMELİ"
PKK terörünün 30 yıldır olduğunu, üstünden sadece Suriye olayı değil İran-Irak savaşı, Birinci ve İkinci Körfez Savaşları, Irak'a uygulanan ambargo gibi pek çok gelişmenin geçtiğini belirterek, “Bunu sadece Suriye'deki son gelişmelere indirgemek bir kere çok basite indirgemek ve çok konjonktürel bir analiz olur” değerlendirmesini yaptı.
Bakan Davutoğlu, günümüzdeki Türk dış politikasının kendi şahsıyla özdeşleşen bir politika olmadığını, bunun Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ve Devletinin politikası olduğunu da söyledi.
Antep'teki terör saldırısının Türk dış politikasını etkileyip etkilemeyeceğinin sorulmasına karşılık Davutoğlu, bazı aktörlerin terörü kullanarak giderek aktifleşen Türkiye'yi pasifize etmeyi düşünüyor olabileceğini vurgulayarak, Türkiye'nin son dönemdeki başarı örnekleri olarak Somali'de parlamentonun toplanması ve Myanmar'a ziyaretini verdi.
Türkiye'nin artan etkisinden içerde ve dışarda birilerinin rahatsız olabileceğini ve bu nedenle bazı terör eylemlerini teşvik ediyor olabileceklerini belirten Davutoğlu, “Ama elde delil olmadan kesin bir yargıda bulunamayız. Hiçbir ülkeyi ya da grubu karşımıza almayız. Terör alet olarak kullanılıyorsa tedbirimizi alırız ama vizyoner tutumumuzdan vazgeçmeyiz. Yoksa bu teröre teslim olmak anlamına gelir. Terörün bir kez bu şekilde kullanılmasına izin verilirse bütün dış politikayı terör esir altına almış olur” diye konuştu.
SURİYE MUHALEFETİNE DESTEK
Davutoğlu, Suriye ile ilişkili izlenen politikaya yapılan eleştirileri haksız bulduğunu belirterek, “Sanki (Suriye'de durum çok normaldi, bir gün Türk dış politikası değişti ve bu ülkede olaylar patlak verdi) gibi bir tavır var” ifadesini kullandı.
Türkiye'nin Suriye ile ilişkilerinin uzun süre kesintiye uğramadığını, bu ülkeye tam 62 ziyaret yaptığını ifade eden Davutoğlu, Suriye lideri Beşşar Esed ile son 7 saatlik görüşmesini kastederek “Ben 28 yıllık eşimle oturup kesintisiz 7 saat konuşamadım” dedi.
Kimseye “kalkın ayaklanın” demediklerini belirten Davutoğlu, ancak Türk halkının önem verdiği değerler uğruna ayağa kalkan Suriye halkı için sessiz kalmalarının beklenemeyeceğini bildirdi. Kendi halkına ateş açmak istemeyen ordu mensuplarının silahlarıyla ordudan koparak muhalefeti oluşturduğunu belirten Davutoğlu, ordunun devreye girmemesi ve kan dökülmemesi için 9 ay boyunca çaba gösterdiklerini kaydetti.
Bakan Davutoğlu, Türkiye'nin Suriye muhalefetine silah desteği sağladığı iddialarının hep otoriter rejimlerin kullandığı argümanlar olduğunu söyleyerek, bu rejimlerin kendi içindeki sorunları örtbas etmek için bu tür yöntemlere başvurduğunu bildirdi.
Türkiye'nin Katar ve Suudi Arabistan ile Rusya ve İran'a karşı durduğu gibi bir algının oluşturulduğunu ancak bunun doğru olmadığını söyleyen Davutoğlu, Suriye'deki sürecin barışçıl olması için Katar ve Suudi Arabistan kadar İran ve Rusya ile de istişareler yaptıklarını, formüller geliştirdiklerini ancak Suriye yönetiminin bu formüllerin hiçbirine imkan tanımadığına dikkati çekti.
Davutoğlu, İran'ın halklara ve seçim sonuçlarına değil rejimlere güvenerek hata yaptığını söyleyerek, “Direniş ekseni dediğimiz şey Suriye halkının iradesidir” diye konuştu.
Bakan Davutoğlu, Ortadoğu'daki halkların kardeşliğini ön plana aldıklarını bu çerçevede mezhepsel bir yaklaşımları bulunmadığını söyleyerek, “Eğer bizim yaklaşımımızın esası mezhep olsaydı, başta Esed ile ilişkileri geliştirmez,Mübarek'e ya da Saddam'a Sünni olduğu için sahip çıkardık. Mezhep bizim politikamız açısından belirleyici bir faktör değil” görüşünü dile getirdi.
BAHREYN
Bahreyn'deki olaylara sessiz kalındığına dair eleştirilerin hatırlatılması üzerine, bu yöndeki iddia ve eleştirilerin çok haksız olduğunu söyleyen Davutoğlu, “Aksine bu olaylara çok müdahil olduk. Bunu söyleyenler o kadar büyük haksızlık yapıyorlar ki bir emeği görmeme durumu var burada. Bu haksızlıklar karşısında bazen gerçekten insanın manen isyan edesi geliyor” diye konuştu.
Bakan Davutoğlu, Bahreyn'deki krize ilk müdahil olan ülkelerden birinin Türkiye olduğunu söyleyerek, Irak'ta oldukları sırada Ayetullah Sistani'nin ricada bulunması üzerine 5 Nisan 2011'de Bahreyn'e geçtiklerini ve bütün kesimlerin temsilcileri ile uzun görüşmeler yaptıklarını kaydetti. Farklı gruplar arasında bir mutabakat sağlanması için çaba sarf ettiklerini ve kendilerinin talebi üzerine tahkikat komisyonu kurulduğunu, Körfez güçlerinin bir an önce çekilmesini de istediklerini ifade etti. Bahreyn'den gece saat 12 gibi Katar'a gittiklerini, ardından sabah 5 gibi Suriye'ye geçtiklerini, 48 saat hiç uyumadan Esed ile görüşmeye girdiğini anlattı.
BM Güvenlik Konseyi'nden Suriye hakkında karar çıkmamasını da eleştiren Davutoğlu, Konsey'den çıkmayan kararın bütün ülkeleri temsil eden Genel Kurul'da 139 oyla kabul edilebildiğini, bu yapının böyle sürmesi durumunda bütün BM yapısının sorgulanır hale geleceğini bildirdi.
Davutoğlu bir başka soru üzerine Türkiye'nin Arap Baharı sürecindeki toplumlara birşey dayatmadığını, emperyalist bir gündemleri olmadığını söyleyerek, bu sürecin geç kalmış bir süreç olduğunu, Batının tercihleri nedeniyle 1990'larda yaşanamadığını kaydetti.
Suriye rejimi için “kendi halkına karşı olan hiçbir rejim uzun süre ayakta kalamaz' diyen Davutoğlu, Bosna örneğinde olduğu gibi bu sürecin 3 yıl sürmemesi temennisinde bulundu. Suriye konusunda denemedikleri hiçbir alternatif kalmadığını söyleyen Davutoğlu, bu nedenle gelişmelerin bu noktaya gelmesinin sorumlusunun Türkiye, AK Parti hükümeti ya da izledikleri dış politika olmadığını kaydetti. Davutoğlu, “Eğer hala Esed'e destek çıksaydık, bugün Mısır'da sokağa çıkamazdık, yakamıza yapışırlardı” dedi.
Bakan Davutoğlu, Esed yönetiminin ne zaman gideceğine ilişkin öngörüsünün sorulması üzerine de “Şu anda maalesef sancılı bir süreç var ama bu süreyi artık yıllarla ifade etmek mümkün değil, aylar ve haftalarla ifade edilebilir” yanıtını verdi.
KERKÜK ZİYARETİ
Kerkük ziyareti ile ilgili tartışmaların hatırlatılmasına karşılık Davutoğlu, Kerkük ziyaretini eleştiren Irak merkezi hükümeti yetkililerinden birinin bayramda Türkiye'de olduğunu ve bayram tebriği için kendisini aradığını söyleyerek, o konuşmada Iraklı yetkiliye “Türkiye'ye hoşgeldiniz, Türkiye'nin bütün şehirleri herhangi bir izne gerek olmadan size açıktır” dediğini aktardı.
Bakan Davutoğlu, Irak ile iletişim sıkıntıları bulunmadığını belirterek, gerek kendisinin gerekse Başbakan Recep Tayyip Erdoğan'ın Iraklı yetkililerle şahsi dostluklarının sürdüğünü kaydetti.
Davutoğlu, Türkiye'nin Özgür Suriye ordusunun başarılarında ne kadar rolü olduğunun sorulması üzerine, “Türkiye gibi bir komşunun mevcudiyeti Suriye halkına güven vermiştir. Bir anlamda baskılar karşısında sığınacak bir yer olması direnişe büyük bir özgüven kazandırmıştır. Ama bizim esas yoğunluklu çalışmamız hep diplomatik alanda oldu ve bu baskıyı artırarak sürdüreceğiz” diye konuştu.
Bakan Davutoğlu, Türkiye'ye gelen mültecilerin 100 bini geçmesi ve büyük mülteci dalgaları olması durumunda BM'nin de üstüne düşen görevi yerine getirmesi gerektiğini söyleyerek, aksi takdirde BM'nin mevcudiyetinin sorgulanacağını kaydetti.
Bakan Davutoğlu, Suriye tarafından düşürülen uçakla ilgili olarak da bütün kurumlarla ciddi bir çalışma yürüttüklerini söyleyerek, diğer ülkelerden alınan bilgilerin de kendi ellerindeki bilgilerle çelişmediğini kaydetti.
Davutoğlu, uçağın parçaları üstündeki araştırmaların sonuçlarının önümüzdeki günlerde açıklanacak olgunluğa ulaşacağını sözlerine ekledi.