Güncelleme Tarihi:
Koç Üniversitesi Öğretim Görevlisi Semih Yalman bir algı stratejisti. Sosyolojik bir algı deneyi yaptı. 10 ay sakallarını kesmedi. Yakıştırmaların bini bir para: Tarikatçı, mason, filozof diyen de oldu; işsiz, berduş, keşiş diyen de. Yalman’a göre bunun nedeni; sakalı herkesin kendi öğrenilmişlikleri ya da önyargıları üzerinden algılaması. İşin bilimsel açıklamasını da şöyle yapıyor:
“Algı en az üç perspektifin birbirine yakınlığından ortaya çıkar: Benim kendimle ilgili düşüncem, başkasının benimle ilgili düşüncesi ve o üçüncü şahsın benimle ilgili düşüncesinin ne olabileceği üzerine benim kendi varsayımım. Bu üç halkayı birleştirense sizin özünüzle barışarak oluşturacağınız hikâyeniz.”
Bu deneyimden ortaya bir de kitap çıktı: ‘Sakal’. Peki Yalman bu deneyle haksızlığa uğrayanları daha mı iyi anlamaya başladı?
“Bir bakıyorsunuz kendinize kocaman bir ayna tutulmuş. Vaktiyle yaptıklarınızı izliyorsunuz. Haksızlığa uğrayanların mağduriyetini anlıyor, yapmış olduğunuz haksızlıkların farkına varıyorsunuz: Ötekileştirme, ayrımcılık..”
Peki insanların önyargılarından kurtulabilmesi için ille de böyle deneyler mi yapması lazım?
“Önyargıyı yıkmak zor ama işin içine bir de ‘arka algı’ giriyor. Sanmışlıklar, varsayım ya da çıkarımlarla geçen kısıtlı ve sığ bir zihinsel faaliyet... Bu sırada ne mi kaçıyor? Aslında ulaşabileceğiniz evrensel zenginlik ve keşif hali...”
Yalman’ın önemli bir saptaması daha var: “Özgün insanın sonu geliyor, herkes barkod olmak üzere.” Nedenini şöyle açıklıyor:
“Ana sınıfında hayal kurma kapasiteniz araştırmalara göre yüzde 98’lerde. Ancak üniversiteye gelen bir gencin hayal kurma kapasitesi yüzde 2’lere düşüyor. Çünkü sistem onu terbiye edip gem vuruyor. Freud bunu süperegoyla çok net anlatıyor aslında. Peki hayalden yoksun bireye ne oluyor? Uyuyor. Sinirleri alınmış bir et parçasından farksız. Üretmediğiniz sürece nasıl var olacaksınız? Fikir yayılmadığı sürece evrimden nasıl söz edebiliriz?”
Hedefi, ‘hiç kimse’ olmak
Birey ya da toplulukları dürtmeyi görev edinmiş Semih Yalman yaptığı işi “aslen bir hikâyeciyim” diye; kendiniyse “yarım yamalak bir kimse” diye tanımlıyor. Hedefiyse “Bir gün yarım yamalak bir kimse olmayı bırakıp ‘hiç kimse’ olarak var olmayı başarabilmek. Hiçlikte bütün olmak.”
Soru-yorum: Sizce hangisi?
Semih Yalman sakallı olduğu dönemde fotoğrafçı arkadaşı Fethi İzan ile farklı objelerle sakalı yan yana getirdi; ortaya bu fotoğraflar çıktı. Yorumu size bırakıyor.