Güncelleme Tarihi:
İŞTE O ÇEKİMDEN ÇOK ÖZEL KARELER (FOTO-GALERİ)
Genetik kombinasyonunuzda melezlik olduğu her halinizden belli...
- Babam İspanyol, annem Hollandalı. İspanya’nın küçük bir adası olan İbiza’da doğdum. Annemle babam ben 5 yaşındayken boşandı, ben de annemle birlikte Hollanda’da yaşadım. 9’u kız, 4’ü erkek toplam 13 kardeşiz. 8 kardeş aynı; diğer 5 kardeşimse farklı anne babadan.
Türkiye’ye geldiğiniz günden beri herkes ne kadar sıcak kanlı olduğunuzu konuşuyor. Her daim pozitif olmak Akdenizli kanınızla alakalı olabilir mi?
- Bilmiyorum, belki de… Ama asıl sebep mutlu bir hayatım, âşık olduğum bir eşim ve severek yaptığım bir işimin olması. Gülmek için çok sebebim var ve hayatımda olmak istediğim bir yerdeyim.
Keşfedilme hikâyeniz nasıl?
- Her şey 6 yaşımda bir peynir reklamında oynamamla başladı. 16 yaşımda aktris olmaya karar verdim ve oyunculuk okuluna gittim. Aynı dönem fotoğraf çekimlerine giderek modellik yaptım. Daha sonra İtalya’ya gittiğimde modelliğe devam ettim, podyuma çıktım. Şimdi bütün yaptığım işleri sentezleyerek yoluma devam ediyorum.
Yurtdışında büyük markalar için kamera karşısına geçmiş biri olarak Türkiye’deki moda ve moda tasarımcılarımız hakkındaki ilk görüşleriniz neler?
- Türkiye tekstil için çok zengin bir ülke, çok fazla materyali var. Türk tasarımcıları çok yaratıcı buluyorum. Bana ilham veriyorlar.
Peki, adL’teklifini kabul ederken nelere dikkat ettiniz?
- adL markasını, ekibi çok sevdim. Herkes çok mutlu ve işini severek yapıyor. Çalışma boyunca çok keyifli bir atmosfer vardı, bu da bütünüyle işimize kalite kattı.
WESLEY’İN ALIŞVERİŞİNİ BEN YAPARIM
Moda Haftası’na izleyici olarak da katılacak mısınız?
- Bu aralar gerçekten çok yoğun bir programım var, iş için sürekli yurt-dışına gidip geliyorum. İstanbul’da olursam mutlaka katılacağım. Çünkü modayı çok seviyorum ve Türk modası hakkında merak ettiğim çok şey var.
Stilinizi nasıl tanımlarsınız?
- Marka saplantım yok. Farklı markaları birbiriyle kombinleyerek, kendime göre yorumluyorum. Ucuza aldığım giysileri pahalı kıyafetlerle kombinleyerek daha güzel bir görüntü yakaladığıma inanıyorum. Genelde yüksek topuklu ayakkabı, jean ve üstüne basit bir bluz ve ceket tercih ediyorum. Stilim bazen rock, bazen şık. Yer, zaman ve moduma göre giyiniyorum.
Favori markalarınız?
- İspanyol, Latin ve İtalyan tarzından dolayı Dolce Gabbana’yı çok beğeniyorum. Moncler, Chanel ve adL diğer favorilerim. Çok fazla sevdiğim tasarımcı var. Fakat bir markayı bütünüyle saplantı haline getirmekten değil, çeşitlilikten yanayım.
Moda akımları ne kadar umurunuzda?
- Trendleri pek takip etmiyorum ama modada neler olup bittiğine dair her zaman bir fikrim var. Nasıl giyinmem gerektiğini biliyorum sonuçta.
Eşinizin stiline müdahale eder, onun için alışveriş yapar mısınız?
- Wesley’e hiçbir zaman ne yapması gerektiğini, nasıl giyinmesi gerektiğini söylemem çünkü o ne giymesi gerektiğini bilir. Güzel giyinmeyi sever. Alışveriş konusunda zevklerimiz aynı. Ne istediğini ve neyi sevdiğini bildiğim için onun yerine alışveriş yapıyorum.
Türkiye’de en çok neyi sevdiniz?
- İstanbul Boğazı’na hayranım. Her gün hiç sıkılmadan bakabilirim. Evim az da olsa boğaz görüyor, bakmaya doyamıyorum. Türk yemekleri çok güzel ama benim için tehlikeli. Normalde iki öğün yerim, öğle yemeğiyle günü bitiririm ama maalesef burada akşam yemeği yiyorum çünkü dayanamıyorum.
TÜRKİYE’DE OYUNCULUK YAPABİLİRİM
Pierre Van Hooijdonk, “Sneijder zaten eşinden dolayı İstanbul hakkında çok ciddi bilgiye sahip” demişti. Gelmeden önce nasıl İstanbul’u bu kadar iyi biliyordunuz?
- Daha önce dört kez fotoğraf çekimi için İstanbul’a gelmişliğim var. Aynı zamanda eşimle ‘Mavi yolculuk’a çıktık ve uğrak yerlerimizden biri İstanbul’du. Kaldığımız sürede İstanbul’u tanıma fırsatı bulduk. Eşim de ben de burayı çok seviyoruz. Hatta Hollanda da birçok Türk arkadaşımız var. Bana Türk yemeklerini yapmayı bile öğrettiler.
İstanbul’a gelmeden evvel gayet düzgün Türkçe tweet’ler atıyordunuz. Nasıl oluyordu?
- 10 tane çok yakın Türk arkadaşımız var. Fakat siz de iyi bilirsiniz ki Türklerle arkadaş olmak aynı zamanda aileleriyle de arkadaş olmak demek. Bu yüzden çok fazla Türk tanıdığım var. Arkadaşlarımdan Türkçe ve Türk kültürüyle ilgili çok fazla şey öğrendim. Bir şeyi merak ettiğimde “Bunu Türkçe nasıl söylüyorsunuz?” diye soruyorum, anlatıyorlar, böylelikle Türkçe tweet atabiliyorum.
Takı tasarımcılığına İstanbul’da devam edecek misiniz?
- Devam ediyorum, hatta tasarımlarımla ilgili birkaç planım var. Türkiye’de bu işi büyütüp özel bazı parçaları satışa sunabileceğim bir mağaza açmak istiyorum.
Tam Hollywood’daki CAA adlı oyunculuk ajansından davet almışken, Penélope Cruz’un hocasından ders almaya başlamışken İstanbul’a yerleştiniz. Oyunculuk artık rafa mı kalktı?
- 16 yaşımdan beri televizyonda ve sinema filmlerinde oynadım. Oyunculuk, tutkunu olduğum, keyifle yaptığım bir iş. Türkiye’de yapmayı da çok isterim ama önce Türkçemi ilerletmem gerekiyor.
En son Türkiye’de temmuzda vizyona girecek Pain&Gain filminde rol aldınız. Üstelik Mark Wahlberg ile beraber. Nasıl bir deneyimdi?
- Tek kelimeyle harika! Michael Bay, Transformers, Pearl Harbor, Armageddon gibi popüler aksiyon filmlerinin yönetmeni. Bu kadar yetenekli biriyle çalışmak gerçekten muhteşem bir deneyimdi. Bir oyuncu olarak böyle sinemacılardan çok fazla şey öğrenirsiniz. Mark Wahlberg ise Hollywood’un en önemli aktörlerinden biri, tam bir centilmen. Ondan da Hollywood sinemasıyla ilgili çok fazla şey öğrendim. Şu dönemde Hollywood’da çalışmaya devam edebilir miyim, bilmiyorum. Wesley’i çok seviyorum, onu bırakıp gitmem mümkün değil. Eğer Hollywood’da olacaksam oraya odaklanmam gerekiyor. Bu süreçte mümkün değil, Wesley’den ayrı kalamam.
Dünya basını sizi Yeni Beckham’lar olarak lanse ediyor. Bu benzetmeden mutlu musunuz?
- Evet iki çift de göz önünde ve aynı işi yapıyor, ben modelim Wesley de iyi bir futbolcu… Böyle bir benzetmeyi anlayabiliyorum. David ve Victoria’yı tanıyoruz, gerçekten çok iyi insanlar. Fakat her çiftin kendi hayatlarına ait hikâyeleri var ve gün sonunda birbirinden çok farklı çiftleriz.
Moda haftasının en şahane denklemi: adL + Cengiz Abazoğlu = Yolenthe Cabau
Mercedes Benz Fashion Week İstanbul’da adL için Cengiz Abazoğlu tasarladı, Yolenthe Cabau poz verdi. Koleksiyonu bir de tasarımcı gözünden ve marka tarafından dinleyelim...
Önümüzdeki kışın rengi siyah
Cengiz Abaoğzlu (Tasarımcı)
Mercedes Benz Fashion Week İstanbul’da sunacağım 2013- 2014 ‘Black is Black’ kış koleksiyonum gündelik tasarımlardan oluşuyor. Basic kesimli bir pantolon ya da tek parça bir kaban dahi var. İlham kaynağım 50’lerin romantizmi ve 2000’lerin geometrik kesimleri. İkisini harmanlayınca ortaya böyle bir koleksiyon çıktı. Önümüzdeki kışın rengi siyah. Karanlık ve gizemli olduğu için tasarımların hepsine hâkimiyet kurdu.
Cengiz Abazoğlu koleksiyonlarıyla satışlar yüzde 30 arttı
Zehra Işık (adL tasarım koordinatörü)
adL+Cengiz Abazoğlu koleksiyonu ile geçen üç sezon boyunca hem moda haftalarında hem mağazalarımızda ses getiren koleksiyonlara imza attık. Satışlarımız yüzde 30 arttı. Abazoğlu, koleksiyonumuza farklı bir tat kattı, tasarım yönümüze vurgu yaptık. Sezonun en büyük sürprizi Yolenthe. Koleksiyonun maskülen ve feminen yönüne çok yakışıyor. Ayrıca İstanbul’da ilk defa podyuma çıkacak olması da bizi heyecanlandırdı.