Güncelleme Tarihi:
- Babanız Ataman Hakman eski müzisyen. Çocukluğunuz müzikle iç içe mi geçti?
- Yugoslavya-Bosna tarafından göçmeniz. Ankara’da doğdum ardından babamım işlerinden dolayı Kastamonu ve Adapazarı’nda yaşadım. Evet, babam hem müzisyendi hem de diş hekimi, tabii şimdi müzikle ilgilenmiyor. Evde babamın plaklarını dinler ve enstrümanlarla vakit geçirirdim.
- O zamanlar oyunculuk hayalleri kurar mıydınız?
- Hayır, rock’n roll gruplarının hikâyeleriyle büyüdüm ve hayalim müzik grubu kurup konserler vermekti.
- Peki neden müzisyen olmadınız?
- Liseden sonra Akdeniz Üniversitesi Turizm İşletmeciliği Bölümü’nü kazandım. Okulda bir tiyatro ilanı gördüm. İçimde çocukken de olan bir şeyleri çıkarma adına o ilana başvurmaya karar verdim. Aile içinde bayramda, yılbaşlarında ortaya alırlardı beni, taklitler yapardım, arkadaşlarımla da skeçler hazırlardık. Antalya’da bir anda düzenli olarak tiyatroyada gitmeye başladım. Tiyatronun müzikle de iç içe olduğunu düşünüyorum zaten. Sonuçta sanatla ilgili bir şeyler okumalıydım. Üçüncü sınıfı okurken Akdeniz Üniversitesi’ni bıraktım ve İstanbul’da Mimar Sinan seçmelerine katılarak kazandım.
- Sizi kim keşfetti?
- Bir gün okulda otururken bir arkadaşım Plato Film’in yeni bir sinema filmi çekme hazırlığında olduğunu söyledi. Seçmelere gittim ve ‘Okul’ filminde rol aldım. Popüler bir film oldu ve işler ardı ardına geldi. Ayrıca o zamandan bu zamana bir menajerle çalışmıyorum. Demek ki böyle de olabiliyormuş.
- Peki basında ve televizyonda az görünmenizin sebebi gizemli bir hava yaratmak mı yoksa bir menajerinizin olmaması mı?
- Ben buyum ben ve her yerde görünme delisi değilim. Ne hissediyorsam onu yapıyorum. Ama yaptığım şey beni gizemli gösteriyorsa yapacak bir şey yok. Örneğin bazıları bana “Ne kadar soğuk duruyorsun, ne bu havalar” falan diyor ama ne yapabilirim, ben de böyle duruyorum işte! Her dakika konuşmak zorunda değilim ki.
- Soğuk bir adam mısınız?
- Yerine göre. Mesela lider kişilik tipleri vardır. Her ortama girer, her işi çözerler. Ben asla o tiplerden olmadım. Ama birisi konuşursa da konuşurum. İki saatlik sohbetle de hakkımda genel kanılar çıkarmalarına karşıyım.
GÜZEL KARAKTERLER HEP YAN ROLLERE
- Canlandırdığınızın rollerin mutlaka anlattığı bir derdi var. Bu özel tercihiniz mi?
- Tabii, sonuçta rollerimi ben seçiyorum ve istemediğim şeyde kimse beni para için oynatamaz. Kriterlerim, senaryo ve canlandıracağım karakter.
- Ben sizi hiçbir sinema filminde jön olarak hatırlamıyorum. Yakışıklı adamsınız da…
- Çok teşekkürler iyi ki hatırlamıyorsun! Demek ki bu yolculuğun başından beri rotamı iyi çizmişim. Jön olmak da nedir aslında onu da tam bilmiyorum.
- Herhalde başroldeki iyi aile çocuğu veya beyaz atlı prens rolleri diyebiliriz...
- O tip roller yıllarca geldi ama o rollerin bile bir derdi olması gerekiyor. Örneğin ‘Seher Vakti’ dizindeki Davut âşık bir karakterdi ama Alevi’ydi ve ailesiyle çatışmaları vardı. ‘Kırık Kanatlar’daki karakterim de âşık bir adamdı ama Yunanlı, Rum bir teğmendi. Savaştan kaçıyordu. Zaten güzel karakterler hep yan rollere yazılıyor. Beni görenler, “Sen ne zaman başrol oynayacaksın” diyor. Bana da başrol geliyor ama ben her zaman her şeyi kabul etmiyorum. Sadece ve ancak karakteri ve senaryoyu seversem kabul ederim. Ruhsal tatmin olarak mutluyum. Hem yan roller her zaman daha az çalışır (gülüyor).
ÇOCUKKEN ÇOK TİPSİZDİM
Berk Hakman pek çok kadının beğendiği bir oyuncu. “Hep kadınların beğendiği bir adam mıydınız?” diye sorduğumda “Herhalde elim yüzüm düzgün, gözlerimde renkli olduğu için insanlar öyle düşünüyor” diye cevaplıyor: “Çocukken çok tipsizdim. Gerçi hâlâ tipimin düzeldiğini düşünmüyorum. Gözlerim miyoptu, yuvarlak gözlüklerim vardı. Beatles dinlediğim için saçlarımı hep öyle uzatıyordum. Arkadaşlarım ‘Kes şu saçlarını, yok böyle bir model’ diyorlardı.” Peki kızlar diye soruyorum: “O dönem herkes kızlara takılırken ben başka bir dünyadaydım” diyor.
REENKARNASYONA İNANIYORUM
- ‘Suskunlar’da canlandırdığınız Polis Gurur, çılgın ve sivri bir adam. Size benzediği yanlar var mı?
- Hiç zannetmiyorum. Ben öyle yaşayamam ama ben de bir sürü şeye takmış ve rahatsız olmuş durumdayım.
- Nelere taktınız?
- Kendi psikolojimle ve etrafımla ilgili. Varoluşsal meselelere kafayı takıyorum. Babamın kütüphanesinde spritüel kitaplar vardı. O konulara erken daldım. Metafiziğe meraklıyım. ‘Ruh ve Madde’ dergisi yayınlarını okurdum. Reankarnasyona inanıyorum. Bir sürü şeye obsesif olarak takılabiliyorum.
KARIŞIK BİR ALBÜM OLURDUM
- Reankarnasyona inanıyorum dediniz. Bundan önceki yaşamınızda neydiniz?
- Herhalde yine sanatla uğraşıp İngiltere’de yaşıyordum.
- Canlandırdığınız karakterleri nasıl yaratıyorsunuz?
- Önce zihin gözünüzde onu görüp ona ulaşmaya çalışıyorum. Müzik de çok etkili oluyor.
- Müziğin etkisi nasıl oluyor?
- Örneğin en son ‘Tepenin Ardı’ filminde canlandırdığım karakterin ruh halinin bana çağrıştırdığı müziğin ne olabileceğini düşündüm ve onu anlatan 25 şarkılık çeşitli sanatçılardan bir CD hazırladım. O şarkıları saatlerce dinliyordum.
- Siz neler dinliyorsunuz?
- 60’lar ve 70’leri çok seviyorum. 90’lar indie, British, progressive ve rock ağırlıklı. İşte rock ve türevleri diyelim... Çocukken bizim evde iki-üç şey dışında Türkçe müzik pek dinlenmezdi. Bende de sadece ‘Mor ve Ötesi’nin üç-dört albümü var.
- Bir müzik şirketi size albüm yapmak istese ne cevap verirsiniz?
- “Ben bu albümden para kazanmayacağım. Çünkü kimse almaz. Bu yüzden sen de çok para kazanamazsın. Eğer buna rağmen müzikal olarak anlaşacaksak yapalım” derim. Herhalde böyle biri çıkmaz, iyisi mi albümümü kendim yaparım (gülüyor).
- Peki siz bir albüm olsanız türünüz ne olurdu?
- Rock ve türevlerinin karıştığı 12 şarkı olurdu. İlk şarkılar alternatif rock, sonra biraz daha gürültülü mesela grunge olabilir ve birden iki gitar bir trompet mesela... Akustik. Anlayacağın çok karışık olur!